Günümüz kapitalist düzeninde servet ve sefalet arasındaki uçurum sürekli derinleşiyor. Bugün sermaye sınıfı elindeki ekonomik ve siyasal güce dayanarak, milyonların sefaleti üzerinden kendi servetine servet katıyor. Toplumun büyük kısmını oluşturan işçi ve emekçilerin ürettiği zenginlikler, bir avuç asalak burjuvanın lüks harcamaları için kullanılıyor. İşçi ve emekçiler ise en temel ihtiyaçlarını geriye kalan kırıntılar tarafından karşılamaya çalışıyor.
Toplumsal zenginlikleri elinde biriktiren bir avuç asalak ise bu zenginliği kendi lüks tüketimiyle israf ediyor. Bunun bir örneğini ise sermaye devletinin çeşitli kademelerinde bulunan bürokrat takımının makam aracı harcamaları oluşturuyor.
Bürokratlar lüks araba beğenmiyor
Geçtiğimiz günlerde kimi belediye başkanı ve valilerin, kamuya ait bütçelerden kendilerine yüz binlerce liralık makam aracı aldıkları açığa çıktı.
Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından bu konuyla ilgili hazırlanan bir raporda bu harcamalara dair bilgiler de yer aldı. Kimi araba alımları ise doğrudan bu parayı kullanarak yapılmamış, bankalara “ısmarlatılmış.” Raporda, yasaya göre kamu bankalarında tutulması zorunlu olan resmi kurumlara ait mali kaynaklar kullanılarak lüks makam araçları temin edildiği belirtiliyor.
Raporun devamında doğrudan kamu bütçesi kullanılarak alınan makam araçları da yer alıyor. Buna göre Sulama Birliği, Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakfı gibi kurumların bütçesi de doğrudan kullanılarak lüks makam araçları alınmış.
624 bin liralık lüks araba kamu bütçesinden
Bu israf harcamalarını yapanlardan birisi de Rize Valisi Ersin Yazıcı. Yazıcı’nın İller Bankası’ndan köylere hizmet için İl Özel İdaresi’ne gönderilen kaynaktan 642 bin 475 lira harcama yaparak lüks cip aldığı da rapordaki bilgiler arasında. Aynı kişi Karadeniz’e “Yeşil Yol” adıyla yapılmak istenen ve doğa talanı demek olan yola karşı çıkanları “Lüks araçlarla gelip eylem yapıyorlar” diyerek hedef göstermişti. Bu kez de yarım milyon liradan daha pahalıya aldığı lüks makam arabasını “Karadeniz’in coğrafi şartları” ile açıklamaya çalıştı.
İsrafçılardan bir diğeri ise Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş. Keleş eski makam aracının markasının Passat olmasından şikayet ederek, kendisine Audi marka yeni bir araç almış. Yaptığı bu israfı da “Diğer valilerde hep bu markadan var, benim niye olmasın” diyerek meşrulaştırmaya çalıştı. Bir de utanmadan yeni aldığı bu arabada “selfie” çekip “Pek hoşlanmayacaksınız ama ne çare” diye yazarak sosyal medyada paylaşmış.
Emekçilerin yararına olan tek düzen sosyalizmdir
Tüm bu harcamalar ise başbakan Davutoğlu’nun araç giderlerini azaltmak için imzaladığı Bakanlar Kurulu kararı sonrası yapıldı. Sonuç olarak araçlara ayrılan bütçe azalacakken yüzde 30 arttı.
Sermaye devletinin bürokratları lüks arabaları beğenmezken, işçiler, emekçiler asgari ücretle, açlık, yoksulluk sınırında geçinmeye çalışıyor. Birileri emekçilerin maaşlarından kesilerek oluşturulan bütçe ile lüks içinde yaşarken, emekçiler iş saatlerindeki trafikte, neredeyse üst üste, her gün toplu taşıma araçlarında deyim yerindeyse sürünmeye mahkum edilmiş durumda. İşçi ve emekçiler yalnızca ulaşım değil eğitim, sağlık, kültür-sanat faaliyetleri gibi insani ihtiyaçlardan da mahrum.
Kapitalist düzenin nasıl da israf, çürüme, yozlaşma ürettiğine günlük hayatta pek çok vesileyle tanık olmaktayız. Bu düzen var oldukça da işçi-emekçilerin yoksulluk, sefalet ve açlık içerisinde acı çekmesi sürecektir. Bunu önlemenin tek yolu toplumsal olarak üretilen zenginliklerin, yine toplumsal olarak bölüşülmesini sağlamaktan geçiyor. Bu da ancak sosyalizmde mümkündür.