Daha çok kâr elde etme amacıyla dünyanın emperyalistler tarafından paylaşımı için çıkarılan savaşlarda milyonlarca insan katledilirken, 2015 verilerine göre 65.3 milyon kişi de mülteci durumunda. Kapitalist-emperyalist savaşlarda söylevleri sermaye yapar, ama ölen, öldüren ve doğup büyüdüğü toprakları terk edip, mülteci durumuna düşenlerin ezici bir çoğunluğu emekçilerdir. Sermaye sınıfından birileri de ülkesini terk etmek zorunda kalırsa, pratikte mülteci değil, “turist” olur.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü
Birleşmiş Milletler (BM) 2001'de 20 Haziran'ı Dünya Mülteciler Günü olarak kabul etti. 20 Haziran 2013’te Birleşmiş Milletler Mülteci Ajansı'nın (UNHCR) yayınladığı “Küresel eğilimler ve 2012” başlıklı raporda dünyada her gün 23 bin kişinin savaş, darbe vb. nedenlerle yaşadığı ülkeyi terk etmek zorunda kalarak mülteci olduğu belirtildi. Rapora göre, 2011'de 42.5 milyon olan mülteci sayısı 2012'de 45.2 milyona ulaştı. Yukarıda da belirttiğimiz gibi mülteci sayısı 2015'te 65.3 milyon.
Mülteciler sadece ülke dışına gitmiyor. Teknik olarak mülteci denmese bile, fiilyatta mülteci konumuna gelenler, BM verilerine göre toplam mülteci sayısının üçte ikisini (40,8 milyon kişi) oluşturuyor. En fazla mülteciye kaynaklık eden ülkeler sırasıyla Suriye, Afganistan ve Somali; mültecilerin yüzde 54’ü bu üç ülkeden geliyor.
Suriye’de, 2011'de Türkiye, IŞİD, ÖSO taşeronluğuyla emperyalizmin başlattığı “iç savaş” yüzünden 2015'e kadar 4,9 milyon kişi mülteci konumuna düştü. Onu 2,7 milyon kişiyle Afganistan ve 1,1 milyon kişiyle Somali izledi. Mülteci kaynağı diğer ülkeler ise Güney Sudan, Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti, Myanmar, Eritre ve Kolombiya olarak sıralandı. BM açısından bu rakamların rapor biçiminde sıralandığı gün oldu 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü.
Mülteciler şovenizm zehrinin arttırılmasında kullanılıyor
Mülteci gerçekliğinin tek nedeni kapitalist-emperyalizmdir. Ya savaşlarla, ya Afrika ülkelerinde olduğu gibi yarattığı açlıkla, ya da ucuz işgücü olarak mülteciler kapitalist-emperyalistler için hem kâr hırsının sonucu hem de yeni kârların kaynağıdır. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu Türkiye'de Suriyeli “mülteciler” asgari ücretin altında bir ücrete bile çalışmak zorunda kalıyorlar. Suriyeli “mültecileri” ucuz işgücü olarak kullanan sermaye, öte yandan bu durumu işsiz kalan Türkiyeli işçilere yönelik şovenizm zehrini akıtma kaynağı haline getiriyor. Örgütsüz işçi ve emekçiler de biriken öfkesini Suriyeli “mülteciler” üzerine boşaltıyor. Suriyeli “mülteciler” üzerine ırkçı saldırıların sayısız örnekleri var.
Yalnızca Türkiye'de değil, dünyada mültecilere yönelik ırkçı saldırıların örnekleri fazlasıyla var. Ekonomik krizin derinliğiyle orantılı olarak ırkçı saldırılar oluyor. Saldırıya uğrayanlar da, saldıranlar da yine işçi ve emekçiler.
‘İşçilerin birliği halkların kardeşliği’
Mülteci sorununa kapitalist düzende kalıcı bir çözüm bulunamaz. Kapitalist-emperyalistlerin kâr hırsı hem mültecileri var eder, hem de mültecilerin ucuz işgücü olarak kullanılmasına yol açar. Mülteci sorununa çözüm, “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını ete kemiğe büründürmekten geçiyor. Türkiye özgülünde söylersek, işçi ve emekçilerin örgütlenip Suriyeli “mültecilere” karşı ırkçı saldırılarda bulunması değil, onlarla birlikte sermayeye karşı mücadele etmesi gerekiyor.