Suruç’ta gerçekleştirilen vahşi katliam, dinci terörü besleyip kullanan egemen güçlerin yeni bir hamlesiyle karşı karşıya bulunduğumuzu gözler önüne serdi. 7 Haziran seçimleri arifesinde Adana, Mersin, Diyarbakır kentlerinde gerçekleştirilen bombalı saldırıların emrini verenler, Suruç’taki bombalamayla toplu kıyımlar sürecini başlattılar.
Batılı emperyalistlerle bölgedeki Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi suç ortakları tarafından yaratılan IŞİD hem Irak’ın bir bölgesini hem Suriye’yi yakıp yıkan savaşta kullanılıyor. Öte yandan bu caniler sürüsü Irak, Suriye, Lübnan kentlerini kana bulayan saldırılar gerçekleştiriyor. Son dört yılda insanların toplu halde bulundukları okulları, camileri, çarşı-pazarları hedef alan saldırılarla binlerce kişi katledildi. Suruç’taki katliamı organize eden veya izin veren dinci gerici iktidar, dinci terörü Türkiye halklarının da başına musallat edecek kadar pervasızlaştığını ortaya koydu.
IŞİD’i yaratanların kaba riyakarlığı
Özelde Kobanê’nin yeniden inşasına katkı sunmaya çalışan ESP (Ezilenlerin Sosyalist Partisi) gençliğini genelde ise HDP’yi hedef alan vahşi katliam ilerici devrimci güçler ve toplumun duyarlı kesimleri tarafından nefretle kınandı. Hem katliamı protesto eylemlerinde hem sosyal medyada IŞİD’in fail, AKP iktidarının işbirlikçi olduğu vurgulandı. Katliamın ardından ajansların geçtiği haberlerde, IŞİD’i imal edenlerin, eğitip silahlandıranların da katliama “sert tepki” gösterdikleri ifadeleri yer aldı.
ABD, İngiltere, Fransa emperyalistleri ile NATO, AB gibi paravan örgütleri, katliamı şiddetle kınadıklarını ilan ettiler. Başsağlığı mesajları yayınlayan bu güçler, utanmadan da “teröre karşı savaş”ı güçlendirmekten söz ettiler. Oysa Suriye’deki yıkıcı savaşı kışkırtan, dinci teröristleri eğiten, donatan, finanse eden bu emperyalist güçlerle bölgedeki Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi suç ortaklarından başkası değildir. Son aylarda IŞİD’e karşı savaştıklarını iddia eden emperyalistler, bu dinci caniler sürüsünün ikizi olan El Nusra ve türevlerini halen destekliyorlar. Hal böyleyken Suruç katliamını “sert bir şekilde kınamak” iğrenç bir ikiyüzlülük olduğu gibi, dinci terörün hedefindeki halklarla alay etmektir aynı zamanda.
Dinci iktidarın “Türkiye hedef alındı” demagojisi
Söylemde Suruç katliamını kınayan, “teröre karşı birlik” vaazları veren dinci gerici iktidarın şefleri, IŞİD’le suç ortaklıklarının üstünü örtmeye çalışıyorlar. “Teröre karşı harekete geçme zamanı”, “dört parti ortak deklarasyon yayınlasın” gibi laflar eden AKP şefleri, yıllardır IŞİD ve türevlerine verdikleri desteği unutturabileceklerini, Suruç katliamındaki sorumluluklarından sıyrılabileceklerini sanıyorlar. Oysa dört yıldır Suriye’deki yıkıcı savaşı körükleyen, emperyalistleri Suriye’ye saldırı konusunda ikna etmek için Reyhanlı katliamını yaptıranlar, MİT TIR’larının IŞİD’e silah taşıdığını belgeleyen haberleri yayınlayan gazetelere saldıranlar, dinci terörle suç ortaklıklarının üstünü örtemezler.
Sıkı bir gözetim ve kontrol altında tuttukları Suruç’ta IŞİD’in devlet güçlerinden bağımsız hareket edemeyeceği herkesin malumudur. Nitekim polis, asker, istihbaratçı yuvası olan bu küçük sınır kentinde IŞİD canilerinin elini kolunu sallaya sallaya dolaştıklarını bizzat belediye başkanı açıklamıştı. Buna rağmen “Urfa’da IŞİD’çi var mı” sorusuna maruz kalan valinin gazetecileri gözaltına aldırması, devletin dinci canileri koruma konusundaki hassasiyetini gözler önüne seriyor.
AKP güdümündeki Türk devletinin IŞİD’le işbirliği dünyanın malumu iken, Suruç katliamının bu işbirliğinin ürünü olduğu kimse için bir sır değilken “Türkiye hedef alındı” demagojisi, dinci iktidarın Kürt halkına ve Suriye’ye saldırı gerekçesi yaratma derdinde olduğuna işaret ediyor. Bu söylem, “terör” bahanesi kullanılarak hem iç politikada hem Rojava ve Suriye’ye karşı daha saldırgan bir politika izleme pervasızlığının göstergesi sayılmalıdır.
Dinci terör emperyalist kapitalizmin icadıdır
El Kaide, IŞİD, El Nusra ve benzer isimler kullanan dinci terör örgütleri bir veba gibi Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yayıldı. Afganistan, Suriye, Irak başta olmak üzere Pakistan, Libya, Yemen, Lübnan, Mısır, Tunus, Cezayir ile bazı Afrika ülkelerinde saldırılar düzenleyen dinci terör örgütleri, emperyalistlerle işbirlikçileri tarafından halkların başına musallat edilen büyük bir beladır. Geniş bir alana yayılan bu vebadan kurtulabilmenin tek yolu emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birleşik, kararlı, ısrarlı bir mücadeledir.
1978’de Afganistan’da yönetime gelen dönemin Sovyetler Birliği’ne yakın Babrak Karmal yönetimini yıkmak için CIA tarafından icat edilen dinci terör örgütleri, o günden bu yana tetikçi olarak kullanılıyorlar. Denetim dışına çıktıklarında veya kullanma süreleri dolduğunda emperyalistlerin hedefi olan bu örgütler, her halükarda emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçilerine hizmet ediyorlar. Bundan dolayı tasfiye edilmek bir yana, her zaman destekleniyorlar. Bir ülkede hedef alınsalar bile, aynı anda farklı bir ülkede desteklenmektedirler. Halkları birbirine düşürmenin, etnik dinsel, mezhepsel parçalanma yaratmanın bir aracı olan bu ölüm taciri örgütler, emperyalistlerin ezilen halklara karşı kullandıkları birer ölüm mangasıdırlar. Bazı istisnalar dışında emperyalist/siyonist güçlere bulaşmayan bu ölüm mangaları, emperyalist işgal veya saldırılara maruz kalan ülke halklarını vahşette sınır tanımayan saldırılarla katlediyorlar. Suruç katliamı da bu vahşet gösterilerinden biridir. Rezil emellerine ulaşmak adına bu vebanın Suriye ve Irak’ta yayılmasına çok yönlü destek sunan dinci gerici AKP iktidarı, bu ölüm mangalarını iç politikanın bir aracı olarak da kullanmaya karar vermiş görünüyor.
Bu vebadan kurtulmak için birleşik/enternasyonal mücadele
IŞİD’i yaratan emperyalistlerle işbirlikçileri Irak’ın batısı ile Suriye’nin doğusunu bu ölüm mangalarına bahşettiler. IŞİD’e Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’un da dahil olduğu şeriat devleti kurabileceği bir alan tahsis eden ABD ile suç ortakları, tetikçilerinin belirlenen sınırın dışına çıkmaları üzerine alarma geçtiler. IŞİD’i yok etmek için değil, çizilen alanın dışına çıkmasını engellemek için harekete geçen ABD’nin başını çektiği “koalisyon güçleri”, hiçbir zaman dinci terör vebasını ortadan kaldırmayacaklar. Zira bu veba sadece onlara ve işbirlikçilerine hizmet ediyor. Tek dertleri denetim dışına çıkmasını önlemek…
Bölge halklarıyla ilerici ve devrimci güçleri, vahşette sınır tanımayan dinci terör vebasıyla karşı karşıya bulunuyorlar. Üstelik bu veba onu yaratan güçlerden halen ciddi bir destek buluyor. Yani ciddiye alınması gereken büyük bir tehlikedir. Bu tehlikenin kolayca ortadan kaldırılabileceğini veya yaratıcıları tarafından tasfiye edilebileceğini var saymak, telafisi kolay olmayan bir hata olacaktır.
Vurgulamak gerekiyor ki, esas sorumluluk bölgenin ilerici ve devrimci güçlerine düşmektedir. Uzun vadeli bir mücadeleyi gerektiren bu vebaya karşı bölgesel çapta enternasyonal ilişkiler geliştirmek, birleşik eylem ve direnişler örgütlemek güncel bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Bu uzun soluklu mücadelenin kapsamı salt dinci terörle sınırlanmamalı, yanı sıra bu vebayı yaratan emperyalist güçlerle bölgedeki işbirlikçilerini de hedef almalıdır. Bölge halklarının eşitlik ve kardeşlik içinde yaşayabilecekleri bir dünya kurmaları, ancak dinci terör ve onu yaratan emperyalist kapitalist sistemden kurtulmakla mümkün olacaktır.