İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İstanbul Planlama Ajansı (İPA) “Gıda fiyatları krizi: Neden şimdi, neden yine?” adlı raporunu yayımladı. Rapora göre dünya son 15 yılda üçüncü büyük gıda krizinin içinde. Türkiye ise dünya ortalamasının çok üzerinde bir fiyat şokuyla karşı karşıya. Gıda ve alkolsüz içecekler enflasyonu Nisan 2021’de yüzde 17 iken Mayıs 2022’de yüzde 91,6’ya çıktı.
Kuraklık sonucu üretim düştü
Hazal Ocak’ın Gazete Duvar’da yer alan haberine göre, gıda krizinin nedenlerine yer verilen raporda iklim krizine de değinildi. Raporda kişi başına düşen su miktarı açısından “su baskısı yaşayan ülke” konumundaki Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda bu konuda en ciddi sorun yaşayacak ilk 30 ülke arasında yer alacağının tahmin edildiği belirtildi. 2021 yılının Türkiye için son 20 yılın en kurak, son 41 yılın ise ikinci en kurak yılı olarak kaydedildiği anımsatıldı. Rapora göre kuraklık sonucu bitkisel üretim bir önceki yıla göre yüzde 13 düştü, buğday üretimi ise son 14 yılın en düşük seviyesine geriledi.
“Gıda enflasyonu yüzde 91,6’ya çıktı”
Raporun “Tarla ve Raf Arasında Açılan Fiyat Farkı” adlı bölümünde “Üretim, tedarik, toptan ve perakende ticarette yaşanan sorunların doğal sonuçlarından biri olarak sayılabilecek en somut gösterge ürünlerin güncel fiyat etiketleridir. Örneğin, TÜİK verilerine göre gıda ve alkolsüz içecekler enflasyonu Nisan 2021’de yüzde 17 iken Mayıs 2022’de yüzde 91,6’ya çıkmıştır. Vatandaşlar tarafından ‘tarlada bir lira, markette beş lira’ sözleriyle açıklanan uçurum, yukarıda sıralanan dâhil olmak üzere pek çok sistemsel sorunun ortak neticesidir. Üstelik bu artıştan üreticilerin ne derece kar ettiği de tartışmalıdır” denildi.
“Çağrı yanıtsız kalıyor”
Raporun sonuç bölümünde ise küresel gıda fiyatlarının 15 yıl içerisinde üçüncü kez krizden geçtiğine dikkat çekilerek şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye ise dünya ortalamasının çok üzerinde bir fiyat şokuyla karşı karşıya. Palyatif çözümler yerine kalıcı reformlar öneren, aksi takdirde krizin yenileneceğini belirten uzmanların çağrısı yanıtsız kalıyor. Ayrıca, tarım işçilerinden perakende çalışanlarına kadar yayılmış bir güvencesizlik, mono kültür tarım uygulamalarının ürettiği kirlilik, ürünlerdeki pestisit kalıntıları ve gıda güvenliği sorunları, denetim eksikliği, gıda kaybı ve israfı, kooperatifleşme ve örgütlenme eksikliği, biyoçeşitliliğin azalması gibi pek çok sorun daha fazla anlaşılmayı bekliyor.”
Öneriler sıralandı
Raporda herkesin sağlıklı gıdaya ve suya erişiminin güvence altına alınmasına yönelik özetle şu öneriler sıralandı ve acilen hayata geçmesi gerektiğine dikkat çekildi:
“- 5’er yıllık dönemlerle dinamik tarım politikası oluşturulması,
- Nüfusun ve iktisadi faaliyetlerin Anadolu’ya dengeli bir şekilde yayılması ve desteklenmesi,
- Tarım bütçesinde kökten reform yapılması,
- Gübre / yem / tohum / mazot / elektrik / su başta olmak üzere girdi fiyatlarının uygun düzeye çekilmesi,
- Tarımsal üretimin planlanarak geliştirilmesi, bölgesel ürünlere özel önem verilmesi,
- Hayvancılık politikalarında yeni bir sayfa açılması,
- Yerel yönetimlerin tarım ve gıda politikaları oluşturması, sosyal destek mekanizmalarının kalıcı bir program çerçevesinde sunulması,
- Bağımsız demokratik kooperatif yapılar altında gerçek üretici örgütlenmesinin sağlanması,
- Doğayla dost tarım modeline geçilmesi,
- Çiftçilere iadeiitibar işlevi görecek kamuoyu çalışmalarının yapılması,
- Gıda egemenliğini tesis edecek şekilde tekelleşmenin önüne geçilmesi,
- Ürün tedarikinin kısa mesafelerden karbon ayak izini azaltacak ulaşım araçlarıyla gerçekleştirilmesinin desteklenmesi,
- Tedarik zincirinde üretici ve tüketiciyi doğrudan buluşturacak şekilde ve mağduriyet oluşturmadan aracı sayısının azaltılması,
- Gıda ürünlerinde kalıntı denetimlerinin artırılması, sonuçların şeffaf bir şekilde paylaşılması,
- Sağlıklı beslenmeye yönelik kültürel bir dönüşümün desteklenmesi.”