Savaş kışkırtıcılarından hesap sormak için mücadeleyi büyütelim!
Rojava’nın savunma gücü YPG’nin Tel Ebyad’ı IŞİD çetelerinden temizlemesi dinci iktidarı telaşlandırmış, özellikle “kaçak sarayın sultanı” Tayyip Erdoğan’la müritlerini diken üstünde bırakmıştı. Ancak IŞİD’in hezimetine hayıflanan AKP şefleri, bu durumu savaş histerisini kışkırtmak için “bulunmaz fırsat” saymaktan da geri durmadılar.
Suriye’deki yıkıcı savaşı körüklemek için kısa süre önce Ortaçağ kalıntısı eli kanlı körfez şeyhleriyle anlaşan dinci gericiliğin “büyük şef”i T. Erdoğan, Suriye halklarına karşı suç işleme pervasızlığından vazgeçmediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bunu yaparken PYD şahsında Kürt halkına azgınca saldıran büyük şef ve borazan medyası, ilkel/ırkçı zihniyetlerini pervasızca sergilemekte sakınca görmediler.
Burjuva hukuku yine ayaklar altında
7 Haziran seçimlerinde yediği etkili şamarla sarsılan dinci iktidar, kabarık suç dosyalarının hesabını vermekten kurtulmak için icraatlarını daha da hızlandırdı. Dönemi kapanmış olmasına rağmen yönetimi elden bırakmayan kaçak sarayın sultanı, kukla hükümete emir vererek iç politikayla ilgili onlarca yasanın “jet hızı”yla onaylanmasını sağladı.
Burjuva hukukuna göre seçim sonuçlarının kesinleşmesiyle dönemi kapanan AKP hükümeti, vekaleten yönetmek yerine, seçim öncesinden çok daha fazla yasayı onayladı. Miadı dolmuş dinci iktidar, burjuva hukukunu ayaklar altına alarak, ülkeyi savaş bataklığına sürükleme noktasına vardırdı işi. Yıllardır IŞİD’i kuran El Kaide teröristlerine destek sunan bu iktidar, “tampon bölge oluşturmak” adı altında yıkıcı savaşa fiilen katılmak istiyor. Gırtlağına kadar kanlı savaşa batan dinci iktidar, giderayak ülkeyi de bu kanlı batağa atmak için adeta çırpınıyor. Burjuva hukukuna bile zerre kadar itibar etmeyen bu iktidarın saldırgan hırsı, ciddi bir tehdit olarak emekçilerin tepesinde sallanıyor.
Müflis politika mimarlarının savaş histerisi
Emperyalistlerle işbirlikçileri adına tetikçilik yapan dinci çeteler eliyle Baas yönetimini kolayca yıkacağını sanan kaçak saray sultanıyla müritleri, El Kaidecilerle birlikte Şam’daki Emevi camisinde namaz kılma hayaliyle yanıp tutuştular. Ancak hem Suriye’yi hem Ortadoğu’yu anlamaktan aciz olan bu ilkel zihniyetin temsilcilerinin politikası tam bir iflasla sonuçlandı. İflası tescillenen politikada ısrar, dinci teröre verilen desteğin ölçüsüzce arttırılması, diğer bir ifadeyle Suriye halklarına karşı işlenen savaş suçlarına her yönüyle ortak olunmasıyla sonuçlandı.
Bu politikanın hem mimarları hem icraatçıları olan Tayyip Erdoğan-Ahmet Davutoğlu ikilisi dünya nezdinde utanç verici bir duruma düşmelerine rağmen, içine saplandıkları hezeyandan vazgeçmediler. İstifa edip ortalıktan toz olacakları yerde terfi eden müflis dış politikanın mimarı ikili, giderayak ülkeyi de içinde çırpındıkları kanlı bataklığa sürüklemek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.
Dinci iktidarın genelde Ortadoğu, özelde Suriye politikasının döne döne iflasının tescillenmesi, bu rezil yolun terk edilmesine yol açmadı. Tersine, gerçekliğin duvarına çarpıp parçalanan bu politikanın mimarları, savaş kışkırtıcılığını “tek seçenek” görmeye başladılar.
Savaş histerisine giren AKP şefleri, Washington’daki efendilerinden Suriye’ye saldırmak için ısrarla icazet ve destek talep ediyorlar. Dinci tetikçileri kullanmayı tercih eden emperyalist ABD rejimi ise, bu isteği defalarca reddetti. Bu konuda efendileriyle ayrı düşmenin sıkıntısını çeken savaş kışkırtıcısı kaçak saray sultanıyla müritleri, son koz olarak İncirlik üssünü masaya sürdüler. İncirlik üssünü –görünürde– IŞİD’e dönük hava saldırılarında kullanmak için isteyen Barack Obama yönetimi, AKP’nin “Suriye topraklarında tampon bölge ve uçuşa yasak bölge oluşturulması şartıyla İncirlik’i kullanabilirsin” teklifiyle karşılandı. Bekleneceği üzere Obama yönetimi bu teklifi –en azından şimdilik– reddetti. AKP iktidarı İncirlik üssünü her halükarda ABD’ye açacaktır. Hal böyleyken ABD’nin üs talebini tampon bölgeye bağlamak için çabalaması, Tayyip Erdoğan güdümündeki iktidarın içinde bulunduğu histerik/saldırgan durum hakkında fikir veriyor.
“IŞİD’le savaş” yalanı
Dinci caniler sürüsü IŞİD’in kurulmasında başrolü oynayan El Kaide uzantısı terörist gruplar hem varlıklarını, hem Suriye’de yuvalanmalarını körfez şeyhlerinin petro-dolarlarına ve AKP güdümündeki Türk sermaye devletinin suç ortaklığına borçlular. Nitekim etnik, dinsel, mezhepsel kıyım ve sürgünlere imza atan IŞİD halen AKP’nin fiili müttefikidir. IŞİD’le komşu olmaktan memnun olanların PYD ile komşuluğu büyük bir soruna dönüştürmeleri, AKP-IŞİD ittifakının sona ermediğine, sadece biçim değiştirdiğine işaret ediyor.
IŞİD’le işbirliğini dolaylı veya doğrudan, örtük veya açık şekilde sürdüren AKP iktidarı, sözde bu şeriatçı terör çetesine karşı savaşa katılacak. Oysa asıl hedefi, Suudi Arabistan kralıyla yapılan anlaşmaya bağlı olarak Suriye’ye saldırmak ve elbette Kürt halkının Rojava’daki kazanımlarını elden geldiğince sınırlamaktır. İncirlik üssünü ABD’ye açan AKP iktidarı, efendilerine sunduğu bu hizmetin karşılığında tampon bölge oluşturma, bu olmazsa bile, Suriye halklarına karşı savaşın daha da şiddetlendirilmesini istiyor.
Savaşı kışkırtan emperyalistlerle uşaklarına karşı mücadele
Baas yönetimine muhalif Suriyeli kökten dincilerle 70’i aşkın devletten devşirilen tetikçileri bir araya getirerek IŞİD’i oluşturan emperyalistlerle bölgedeki işbirlikçileri, uzun yıllara yayılacak yıkıcı bir savaşın fitilini ateşlediler. ABD, Fransa, İngiltere gibi emperyalist devletler ile Türkiye ve körfez şeyhleri eliyle devşirilen, eğitilen, silahlandırılan bu vahşi oluşum, halkların başına musallat edildi. Hakları birbirine kırdırmak için etnik, dinsel, mezhepsel farklılıkları kullanan emperyalist/siyonist güçlerle bölgedeki suç ortakları, bu hedeflerine ulaşabilmek için IŞİD ve El Kaide uzantılarını yarattılar. Şimdi ise kendi yarattıkları IŞİD’e karşı savaştıklarını iddia ediyorlar.
ABD savaş uçakları arada bir IŞİD mevzilerini bombalasa da, bu katiller sürüsünün ortadan kaldırılmasını istemiyor. Böyle bir hedefi olsaydı, çok daha etkili bir şekilde hava saldırıları düzenlerdi. Yani IŞİD canavarını yaratanlar, bu canavarı ortadan kaldırmayı değil, denetim altında tutup kullanmayı esas alıyorlar. Nitekim ABD başkanı Obama, IŞİD’in ancak yıllar sürecek bir savaşla ortadan kaldırılabileceğini söylerken, tam da bunu itiraf etmiş oluyor. Kaçak saraydaki şefi savaş çığırtkanlığı yapan dinci iktidar ise, değil IŞİD’e karşı savaşmak, bu canilerin (Tel Abyad’dan kovulmaları olayında olduğu gibi) zayıflamasından bile endişe ediyor.
Emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçileri, Ortadoğu halklarını uzun yıllara yayılacak yıkıcı bir savaşın bataklığına sürüklediler. Sadece Suriye’yi değil, aynı zamanda Irak’ı, Libya’yı, Yemeni de bu yıkım ve kıyımların ortasına bıraktılar. Savaş kışkırtıcılarının başını çeken AKP iktidarı ise, bölge halklarına karşı işlediği suçların yanı sıra ülkeyi de bu bataklığa sürüklemek için adeta çırpınıyor.
Halklarla dayanışmayı güçlendirmek, emperyalistlerin tetiklediği yıkıcı savaşlara karşı mücadeleyi yükseltmek, ülkeyi savaş bataklığına sürüklemek isteyen dinci gerici savaş kışkırtıcılarının yakasına yapışıp hesap sormak, artık tüm devrimci ilerici güçlerle işçi ve emekçilerin boyunun borcu olmalıdır.