-Çedes Protokolü bir süredir iktidarın uygulamaya çalıştığı bir proje. Bu proje ile zaten nitelik açısından son derece gerilemiş, sermayenin hizmetine girmiş ve gericileşmiş olan eğitim sistemi bir kez daha hedef tahtasına çakılmış oldu. Bu protokol üzerine bilgi verir misiniz?
Okullara imamları gönderecekler. Nitelikli niteliksiz, imam olması yeterli. Bu imamları gönderecekler ve okullarda “ahlak dersi” verecekler. İmamlar çocukları “iyi ahlaklı” ve dürüst bir insan olarak yetiştirmesi için yönlendirilecekmiş. Tabi satırların arasında yer alan ifadeye göre çocuklara haftada bir gün camiye gitmeleri tavsiye edilecek. Zaten bizim şu an okullarımızda dini bir eğitim var. Laik bir eğitimden söz edemeyiz ki. Ama tabi bunları yeterli görmüyorlar. Okullardaki din öğretmenlerine güvenmiyorlar. Bu öğretmenlerin yerine militan imamları göndermeyi planlıyorlar. Bu insanlara çocuklarımızı teslim etmemizi istiyorlar. Çocuklarımızın daha gelişim aşamasında beyinlerini yıkayıp İslamiyet’e koşullandırmaya çalışacaklar. Eğitime genel olarak direk karşı çıkamıyorlar. Ama çok şeytani bir biçimde taktikler geliştirerek “iyi ahlaklı, iyi insan yetiştirmeye çalışıyoruz” demeye çalışıyorlar. Öyle bir eğitimin peşindeler ki, eğitimi içerden fethederek, eğitimi eğitim olmaktan çıkararak bir ümmet toplumu yaratmaya çalışıyorlar. Tarikatlara eleman yetiştirme bakışı ile hareket ediyorlar. Eğitim bilimsel bir çalışmadır. Eğitim pedagojik formasyon ile yapılır. Eğitim bir imama nasıl teslim edilebilir? Biz buna karşı çıkıyoruz. İmamın en akıllısı bile “Allah birdir, resul haktır, ümmetlik esastır” der. Eğitimde ümmet değil, yurttaş yetiştirme bakışı ile hareket edilir. Müfredatta söylem olarak da olsa böyle söylenir; “İyi yurttaş, iyi insan, insan haklarına saygılı birey, kendilerini geliştiren, kendi ayakları üzerinde durmasını beceren insanlar yetiştirilecek” denir. Bunlar ayakları üzerinde duran değil, kafalarını sallayan insanlar yetiştirmeye çalışıyorlar. Bunların toplumun ideal bir toplum olmasının önünde engel çıkaracaklarını düşünüyorum. İmamların okula girmesine kökünden karşıyız.
Bugün bu ülke tarikatlar ülkesi olmuş durumda. En son Menzil’in başındaki adam öldü ve koca koca partilerin toplayamadıkları kadar kitle topladılar. Bu tarikatlar son derece varlıklılar ve insanları bu tarikatlarda besliyor, barındırıyor ve koşullandırıyorlar. Ve bu insanlar iktidarın arkasında sıraya girmeye hazır hale geliyorlar. Böylesi kimliklerin eğitimi yönlendirmesine kökten karşı olmak zorundayız.
-Sizce bu saldırın devamında iktidarın ne gibi hamleleri olabilir? Emek ve eğitim üzerine olan örgütlenmelerin bu konuda neler yapması, nasıl bir mücadele hattı izlemesi gerekir?
Demokratik kitle örgütlerinin bir toplantısı oldu. Bu toplantıda 16 Eylül’de İzmir’de büyük bir miting yapılması kararlaştırıldı. Bu mitingde bu sorun etkin olarak işlenecek. Ve buralardan başlanarak diğer illerde de süreçler işletilmesi planlanıyor. Ama bu işin arkasının da izlenmesi bakışı ile hareket edilecek.
Bu saldırı ile öncelikli olarak ilkokul ve ortaokul öğrencileri hedefleniyor. Ki bugün lise öğrencileri intihar ediyorken, ilkokulda böylesi bir saldırının ilerleyen süreçte nasıl bir etkisinin olacağını siz düşünün…
Neler yapılmalı? Öncelikle insan olabilmenin en önemli yönlerinden biri bir araya gelip bir şeyleri beraber yapabilmektir. Bu insanlar şeytanı bile geride bırakan oyunlar oynuyorlar. Bu insanlar eğitim ile alakası olmayan insanlar. Şimdiye kadar hiçbir eğitimci eğitim işi ile ilgili olarak camiye davet edilmemiştir. Dolayısıyla imamların da danışman gibi, rehber gibi okullara atanması kabul edilemez. Ki bunların sicilleri de çok kabarık. Cinsel taciz, tecavüz gibi sorunlar hep böylesi tiplerin başının altından çıkıyor. Bunlar bu halleri ile ahlak öğretmekten bahsediyorlar. Biz öncelikle temel eğitim yasasına sahip çıkmalı, ilk öğretim yasasına ve öğretim birliği yasasına sahip çıkmak zorundayız. Böylesi yasalar varken bakan “biz kız okulları açacağız” diyor. Tepkiler üzerine de “yanlış anlaşıldık” demek zorunda kalıyorlar. Biz okulların eğitim görevi ile ilgili kurumlar olduğunu, bu okulların halkın vergileri ile yapıldığını, öğretmenlerin özlük haklarının da halkın vergileri ile karşılandığını anlatmamız gerekiyor. Bunların dışında, bu kurumlara imam, müftü vb. gibi başka kişilerin girmemesi gerektiğini anlatmamız, bunun mücadelesini vermemiz gerekiyor. Sonuçta bu insanlar eğitimci değiller!
Ayrıca, tarikatlar bugün çok güçlenmiş durumda. Her biri çok büyük sermaye sahibiler. Koca koca imam hatipler yaptırıyorlar. Çok büyük mal varlıkları var. Bunların nasıl beslendiğinin açıklığa kavuşturulması lazım. Bunun mücadelesini vermemiz gerekiyor.
Ayrıca okullardaki eğitimin içeriğini, öğretimin birliği yasasının öngördüğü biçimde öğretmenler tarafından belirlenmesi gerekir. Merkezi iktidar tarafından gerici bir eğitim müfredatı dayatılmasının önüne geçmek için mücadele etmeliyiz.
Kızıl Bayrak / Ankara