İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi 21 Mart 1995 yılında öldürülen Hasan Ocak’ın katillerinin ve o dönemki tüm devlet yetkililerinin yargılanmasını istedi.
İnsan hakları savunucuları saat 13.00’te Konak Sümerbank önünde bir araya geldi. Kayıp yakınlarının mücadelesine dikkat çeken bir dörtlükle açıklamaya başlayan İHD yöneticisi Caner Canlı, bu topraklarda ne hukuk, ne de adaleti sağlayacak bir yargı sistemi olduğunu ifade ederek “Bu nedenle yıllardır alanlara çıkıyoruz” dedi. Düzen yargısını ve hukuksuzlukları teşhir ederek “24 yıldır yargı eliyle kapatılmak istenen Hasan Ocak dosyasının takipçisi olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullanan Canlı, Ocak’ın kaybedilişini şöyle anlattı: “Sosyalist kimliğiyle bilinen Hasan Ocak, 21 Mart 1995 tarihinde annesini arayarak eve geç gideceğini haber verdi ancak ailesi ondan bir daha haber alamadı.”
“Başvurdukları her merci gözaltını reddetti”
Ailesinin İstanbul TMŞ ve DGM savcılığına başvurduğu ve aileye “Gözaltına alınmamıştır” cevabı verildiği hatırlatılan açıklama şöyle devam etti: “23-28 Mart 1995 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini söyledi. Bunun dışında, Hasan Ocak’ın ismini gözaltına alınan kişilerin parmak izi listesinde gördüklerini açıklayan iki kişi daha vardı. Bir başka tanıksa, şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin ‘Hasan Ocak getirildi’ diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyledi. Bu ifadeler üzerine aile, 28 Mart 1995 tarihinde Küçükçekmece Savcılığı’na giderek Hasan’ın gözaltına alınmasından sorumlu kişiler hakkında şikâyette bulundu. Aile ayrıca; TBMM, Başbakanlık, Bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp nezdinde girişimlerde bulunduysa da başvurdukları her merci Hasan’ın gözaltına alındığını reddetti.”
“Hasan Ocak, işkence edilip ‘meçhul kişi’ olarak defnedildi”
Ailenin 58 günlük ısrarlı arayışın sonunda, Hasan’ın ağır işkence izleri taşıyan bedeninin, 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz Buzhane Köyü’ndeki ormanlık alanda bulunduğu ifade edilen açıklamada, “Ailesi her yerde onu ararken onun cansız bedeninin tüm resmi makamlardan geçirilip; gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na ‘meçhul kişi’ olarak defnedildiği açığa çıktı” dendi.
Diğer yandan, ailenin hukuki girişimlerinin sonuçsuz kaldığı, polisler ve devlet görevlileri hakkında başlatılan soruşturmaları birleştiren Fatih Cumhuriyet Savcılığı’nın “Şikâyetler somut bir veriye dayanmıyor” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdiği dile getirildi.
Sonrasında, ailenin 26 Temmuz 1995 tarihinde AİHM’ye başvurduğu belirtilen açıklamada, sürece dair gelişmeler şöyle aktarıldı: “AİHM iç hukukta araştırmaya katılan makamların ‘ciddi iletişimsizlik’ içinde olduğunu, Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşullarının belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit etti. Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini usul yönünden ihlal ettiğine karar verdi. Buna rağmen, Beykoz Cumhuriyet Savcılığı’nın 1995/1075 Hazırlık Numarasıyla takip ettiği dosyada, rutin yazışmalar dışında bir işlem yapılmadı. 17 Ekim 2016 tarihinde de Beykoz Cumhuriyet Savcısı Suat Çalışkan ‘zaman aşımı’ nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Ailenin ve İHD’nin avukatı, Gülseren Yoleri, 29 Kasım 2016 tarihinde İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hâkimliği’nde bu karara itiraz etti. Hâkim Ali Günay 5 Ocak 2017 tarihinde itirazın kabulüne, ilgili kararın kaldırılmasına ve CMK 173/3 Maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesine karar verdi.”
Açıklamanın devamında, “Hasan Ocak kaybedilişinin 24. yılında toplumsal hafızamızda yer etsin diye tekrarlıyoruz”, denilerek Hasan Ocak’ın gözaltına alınıp katledilişinin faillerinin dönemin devlet yetkilileri olduğu vurgusuyla şu isimlere dikkat çekildi: “Hasan Ocak İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polisler tarafından gözaltına alındı. İçinde Bayram Kartal ve Sedat Selim Ay'ın da olduğu TİM 3 tarafından işkenceyle sorgulandı. Hasan Ocak gözaltında kaybedildiğinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay’dı. İstanbul İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’di. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı. Onlar insanlığa karşı işlenen bu suçtan sorumludurlar! Hasan Ocak gözaltında kaybedildiğinde İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’ydu. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’ydi. Başbakan Tansu Çiller’di. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’di.”
Son olarak, Ocak’ın katledilişiyle ilgili soruşturmanın etkin bir şekilde yürütülmesi talebinin haykırıldığı açıklama, “Barışa, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, temel hak ve özgürlüklere yönelmiş bir Türkiye için mücadele etmek suç değil, yurttaşlık görevimizdir” ifadeleri ve mücadele vurgusuyla noktalandı.
Hasan Ocak’ın ablası: Biz vazgeçmeyeceğiz!
Ardından beş dakikalık oturma eylemine geçilirken, Hasan Ocak’ın ablası söz aldı. Kardeşinin 21 Mart’ta Newroz’dan kaçırıldığına değinerek şunları söyledi: “Bütün çabalarımız sonucunda, kardeşimi öldürerek kimsesizler mezarlığına gömdükleri açığa çıkmıştır. Annelerin evlatlarının akıbetini sormak ve en azında bir haber almak için eylem yaptıkları Galatasaray lisesinin önünü yasaklayarak çocuklarımızı aramaktan vazgeçeceğimizi sandılar. Biz vazgeçmeyeceğiz, o alanlar bizim ve geri alacağız!”
Bir diğer konuşmada 1990’lı yıllarda gözaltında kaybetmelerin sıklıkla yaşandığı hatırlatılarak Ocak ailesinin ve dostlarının verdiği mücadelenin kayıplar mücadelesindeki önemine dikkat çekildi. “O zaman güçlü sokağa çıkma, kayıpları arama sonuç verdi ve Hasan Ocak, ‘faili meçhul’le öldürüldüğü açıklanan ilk kişi oldu” vurgusu yapılarak kayıplarını aramaktan vazgeçmeyecekleri ifade edildi.
Oturma eyleminin ardından basın açıklamsı sona erdi.
Kızıl Bayrak / İzmir