Halkların Köprüsü Derneği (HKD) İzmir Şubesi, mültecilerin yaşadıkları sorunları tartışmak ve çözüm bulmak amacıyla “1. Alan Kurdi Mülteci Çalıştayı” düzenledi. Tepekule Kongre Merkezi'nde düzenlenen ve 12-13 Mart tarihleri arasında sürecek olan çalıştayda, ilk olarak Halkların Köprüsü Derneği’ni ve çalışmalarını anlatan kısa film gösterimi yapıldı.
Ardından konuşan Başbakanlık Göç ve İnsani Yardımlar Başmüşaviri Ali Güneş, göç ile ilgili devletin yaptığı çalışmaları anlattı. Ortadoğu'daki savaşlar nedeniyle birçok mültecinin Türkiye'ye göç ettiğini belirten Güneş, yaşanan onlarca mülteci ölümüne rağmen Türkiye'nin 3 milyon mülteciyi toplumsal kriz yaşamadan bünyesine dahil ettiğini iddia etti. Güneş, mülteciler konusunda uluslararası güçlerin sorumluluklarını yerine getirmediklerini de ifade etti. Güneş son olarak şunları söyledi: “Türkiye Devleti'nin Suriyelilere bakış açısının değişti. İlk başta misafir olarak görüyorduk ama devam eden savaştan dolayı kalıcı oldukları fark ettik. Devlet, bu konuda yeni bir sürece girdi. Suriyelileri hayata adapte etmeye çalışıyoruz”
Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali ise, mülteciliğin ve ilticanın bir tercih olmadığını ifade etti. Suriyelilerin, Türkiye'ye geldiklerini ama “seyahat” değil, IŞİD'in şiddetinden kaçanların zorunlu göçü olduğunun altını çizdi. Avrupa Birliği'nin mültecilerin geri gönderilmesi konusunda insan haklarını ihlal ettiğini belirten Ali, göç ve iltica konusunda uluslararası alanda da ciddi bir çözüm gerektiğini söyledi. Suriye'deki rejimin ve IŞİD gibi örgütlerin kalması durumunda göçün daha da artacağını belirten Ali, bu örgütlerin temizlenmesi için gerekli desteğe ihtiyaç olduğunu vurguladı. Ali, konuşmasında Kemeraltı'nda bir satıcı tarafından darp edilen mülteci çocuğa değinerek, uygulanan şiddete tepki gösterdi.
Çalıştayda konuşan Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Cem Terzi, Alan Kurdî'den sonra da yüzlerce çocuğun Ege Denizi'nde yaşamını yitirdiğini belirtti. İsveç Dışişleri Bakanı Alan bebeğe ağlarken, Suriye'ye silah göndermeye devam ettiğini ve bu çelişkiye dikkat çekmek için Alan bebeğin adını çalıştaya verdiklerini söyledi. Dernek olarak yardım severlik ve hayırseverlik anlayışına karşı olduklarını belirten Terzi, bu tür büyük mücadelelerin kamu aracılığıyla yapılacağını, sivil toplum örgütlerinin yaptığının ise küçük ve tamamlayıcı nitelikte olacağını ifade etti. Mülteci meselesine bir "kriz" olarak bakılmasını da yanlış bulduklarını söyleyen Terzi, insan hakları perspektifinden ayrılmasalar dahi meselenin siyasal tarihi ve ekonomik krizlerden bağımsız bir insani kriz olmadığını dile getirdi. Mültecilerin geldiği bölgelerde askeri olarak aktif olan tüm güçlerin yaşanan krizden sorumlu olduğunu belirten Terzi, göçmen mülteci ayrımı yapmaksızın dernek olarak yaptıkları çalışmaları da anlattı.
Çalıştayın devamında Mülteci Der Başkanı Eda Bekçi de söz aldı. Devletin 1951 Cenevre Sözleşmesi'ne koyduğu coğrafi çekincesini eleştirerek, devletin mülteci sorununu elinde koz olarak kullandığını dile getirdi. Bekçi, devletlerin politikalarının insanları düzensiz yollara mecbur kıldığını belirtti. Bekçi sözlerini “Türkiye'deki yasal belirsizlik mültecileri yollara düşürdü. Geleceksizlik hali buna zorluyor. Bu insanların yollarda ölmesini istemiyorsak kalıcı çözümler bulunması gerekiyor” ifadeleriyle bitirdi.
Konuşmalardan sonra çalışma gruplarının oluşturulması ile devam eden çalıştayda Hukuk ve Mülteci Hakları, Çalışma Yaşamı ve Ekonomi, Kadın, Sağlık, Eğitim ve Çocuk, Medya ve Kültür-Sanat başlıkları konuşulacak.
Kızıl Bayrak / İzmir