İnsan Hakları Derneği’nin Mart 2018’de güncellediği hasta mahpus listesine göre, ağır hasta durumda 401 tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Ağır hasta mahpusların neredeyse tümünün devlet hastanelerinden aldıkları “hapiste kalamaz” yazılı raporları var.
Ne var ki bu raporlar hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılmalarına yetmiyor. Daha doğrusu Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bu raporları dikkate dahi almıyor. İlle de Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu istiyor. Bu istek yazılı prosedüre uygun bir istek olabilir. Fakat bunun için gerekli prosedürün tamamlanması, bizzat ATK raporu isteyen Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve onun bağlı olduğu Adalet Bakanlığı’nın yükümlülüğü altındadır. Oysa Adalet Bakanlığı bu yükümlülüğü yerine getirmediği gibi bir de engel oluyor.
Örneğin Kemal Gömi daha önce ölüm orucu direnişindeyken, o zaman bütün direnişçilere yapıldığı gibi, direnişi kırmak amacıyla ATK adına iki doktor kaldığı hapishaneye ya da hastaneye giderek “hapiste kalamaz” raporu vermişti. Ama yeniden hapse giren Kemal Gömi ATK’ya götürülmüyor. ATK’ya götürülmesi için Gömi açlık grevine girmişti. Yine de götürülmedi. Kemal Gömi’nin devlet hastanesinden aldığı “hapiste kalamaz” raporu var. Kemal Gömi ATK’ya götürülmeyen ne ilk ne de son ağır hasta tutsak. ATK’ya götürülmeyen onlarca ağır hasta tutsak var.
Abdullah Kalay da Gömi’yle aynı durumda. Ölüm Orucu direnişçisi olan Kalay’a öncesinde ATK “hapiste kalamaz” raporu verirken, aynı ATK sonra hapiste kalabileceği kararı verebildi. Bu tıbben mümkün değil ama siyaseten gerçek oluyor.
ATK raporu bile hasta tutsağın serbest bırakılmasına yetmiyor
ATK’ya götürülen tutsaklara da ATK tıp etiğiyle değil, politik bir düşmanlıkla davranıyor. İleri derecede kanser hastalarına bile “hapiste kalabilir” raporu veriyor.
Buna rağmen ATK’dan “hapiste kalamaz” raporu alan hasta tutsaklar var. Bunlardan biri Menemen R Tipi Hapishanesi’nde tutulan Ergin Aktaş. Her iki eli olmaması nedeniyle ATK tarafından daha önce 3 kez “hapiste kalamaz” raporu verilmesine rağmen serbest bırakılmayan hasta tutsak Ergin Aktaş’ın tahliye talebi, 2018 Ocak ayında, bir kez daha “Toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturacağı” gerekçesiyle reddedildi.
Aktaş için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gidildi. AYM Aktaş’ın hapiste kalacağına hükmetti. Ardından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gidildi. AİHM de AYM benzeri karar verdi. Sonuç olarak ATK’nın “hapiste kalamaz” raporları bile Aktaş’ın serbest bırakılmasına yetmedi.
Aktaş Menemen R Tipi Hapishanesi’nde tek başına tutuluyordu. Aynı hapishanedeki Exmede Xemi de tekerlekli sandalyede olmasına rağmen tek başına tutuluyordu. Ancak açlık grevi eylemi sonrasında aynı hücreye alındılar. Bütün hukuksuzluklara rağmen Ergin Aktaş yoldaşıyla aynı hücrede olmaktan mutlu ve dimdik ayakta.
Hasta mahpusları özgürleştirecek tek güç kamuoyunun eylemli duyarlılığıdır
Sonuç olarak ağır hasta tutsakların serbest bırakılmamaları tümüyle faşizan bir politikanın sonucudur. Sermaye devletinin hasta tutsakları sürece yayarak katletmek gibi bir politikası var. Ama politik basınç yapıldığında, Güler Zere gibi ölümün kıyısında olan tutsaklar serbest bırakıldı. Daha uygun bir ifadeyle serbest bıraktırıldı. Fakat kitle desteği olmadan ağır hasta tutsakların tedavi hakları gasp edildiği gibi, tutsaklar ATK’ya bile götürülmüyorlar. Götürülseler bile “hapiste kalamaz” raporu verilmiyor. Dahası tutsaklar ATK’dan “hapiste kalamaz” raporu alsalar bile serbest bırakılmıyorlar.
Bu açık bir şekilde gösteriyor ki hasta tutsakları serbest bıraktıracak olan güç, sermaye devletinin yasal prosedürü değil, başta işçi ve emekçiler olmak üzere toplumsal mücadele dinamiklerinin eylemli duyarlılığıdır.