Hapishanelerdeki hücre (F Tipi) saldırısını, dar anlamıyla, tutsakları hücrelere kapatmak olarak almamalı. Saldırının temel amacı tecritle tutsakların yaşamını hücreleştirip teslim almaktır. F (hücre) Tipi hapishaneler 19 Aralık 2000’den bu yana uygulamada. Dar ve mekansal temelde düşünürsek, sermaye devleti adına bir başarıdan söz edebiliriz. Ne var ki saldırının asıl amacı olan tutsakları teslim alma temelinde düşünürsek, kesinlikle başarılı değil. Saldırı ve direniş hâlâ sürdüğü için, yenilgi ve zafer sözcüklerini kullanamayız. Ama moral olarak tutsaklar kesinlikle üstün durumdalar.
Moral üstünlük tek başına 20 Ekim 2000’de başlayan Ölüm Orucu (ÖO) direnişine bağlanamasa bile, ÖO direnişinin büyük bir payı olduğunu söylemek gerekiyor.
Ulucanlar Direnişi, hapishane direniş geleneğinde önemli bir aşama oldu. Hücre saldırısına karşı komünist ve devrimci tutsakların izleyeceği yolun köşe taşları yerleştirildi Ulucanlar Direnişi’nde. Hatırlanacağı üzere 2000 Şubat’ında görülen Ulucanlar duruşmasıyla birlikte, dışarıda hücre karşıtı muhalefet güçlenmeye başlamıştı. Artık hapishanelerde yapılacak bir eylemlilik ve hücre karşıtı muhalefetin etkin desteğiyle, hücreleri parçalamak gerekiyordu. Bu ihtiyaçtan kaynaklı olarak TKİP, DHKP-C, MKP [TKP(ML)], 20 Ekim 2000’de ÖO direnişine başladı. Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu’nun diğer bileşenleri 11 Aralık’ta açlık grevine başladı. 19 Aralık sonrasında ÖO’ya geçtiler.
2002 Mayıs’ında DHKP-C ve TKEP/Leninist dışındaki örgüt ve partiler ÖO eylemine son verdiler. DHKP-C de Ocak 2007’de, haftada 10 tutsağın 10 saat görüşmesini düzenleyen bir genelge sonrası ÖO eylemini bitirdi. 19 Aralık ve dışarıda ÖO eyleminde şehit düşenler dahil toplam 122 canımız ölümsüzleşti bu direnişte.
Yukarıda söylediğimiz gibi 20 Ekim’de başlayan ÖO direnişi bugün hâlâ ölümüne direnen, teslim olmayan tutsaklara moral üstünlük sağlıyor. Tutsaklar 19 Aralık öncesindeki gibi birbiriyle koordine bir şekilde hareket edemese bile, hapishanelerin toplamında direniş geleneğine sadık kalarak, teslim olmadıkları bir gerçeklik. Hücreler mekan olarak yıkılmadıysa da moral olarak çoktan yıkıldılar.
Elbette ne sermaye devletinin saldırıları ne de tutsakların direnişi bitti. Özellikle 15 Temmuz sonrasında saldırı ve direniş yoğunlaştı. Ama dışarıda mekansal olarak olmasa da moral olarak yerleşmiş hücreler var. Hapishanelerde, sermaye devleti bu kadar rahat saldırabiliyorsa, bu, dışarıdaki hücrelerinin varlığından kaynaklıdır.
20 Ekim’de ÖO direnişine başlarken, temel sloganımız, “İçeride, dışarıda hücreleri parçala!” idi. Moral olarak dışarıdaki hücreleri parçalayamazsak, içeride hücre duvarları daha kalınlaşacak. Kesin olan bir şey var; maddi olarak duvarlar ne denli kalınlaştırılsa da tutsaklar moral olarak asla hücrelere girmeyecekler.
Muharrem Kurşun Ölüm Orucu Gazisi