“Haklarımız, avukatlık mesleği saldırı altında”

Avukatlara ve savunmaya yönelik artan baskı ve saldırılar üzerine Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İzmir Şube Başkanı Av. Şule Arslan Hızal ile konuştuk.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Nisan 2015
  • 10:55

ÇHD İzmir Şube Başkanı Av. Şule Arslan Hızal, avukatlar ve savunma hakkını engellemeye yönelik kararların avukatlar için yok hükmünde olduğunu ifade ediyor.

 

“Baskılar mücadele ile son bulacak”

 - İç Güvenlik Paketi yasalaşmadan önce de devletin ve onun kolluk güçlerinin keyfi saldırganlığı vardı. Paket geçtikten sonra ise daha da artan saldırılara, İzmir başta olmak üzere alan yasaklarından avukatlara yönelik saldırılara kadar birçok olay eklendi. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İç Güvenlik Paketi yasalaşmadan keyfi uygulamalar İzmir’de alan yasakları ile kendini gösterdi. İlk olarak da, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Bayraklı Adliyesi ve etrafında basın açıklaması ve eylem yapmayı yasakladı. Biz de bu kararın ardından Çağdaş Hukukçular Derneği olarak kararı tanımadığımızı, hukuka aykırı olarak verilen idari kararlarla toplantı ve gösteri hakkının ihlal edilemeyeceğini dile getirip adliye önünde basın açıklaması yaparak yasağı deldik. Arkasından İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili ve Basın Sözcüsü Hasan Onur Dinç açıklama yaparak, adliye önünde basın açıklaması yapılmasını yasakladığı kararını geri aldı. Bu geri adım sonrasında pek çok kurum adliye önünde açıklama yapmaya devam etti. Fakat devlet saldırganlığına devam ermekte kararlı görünüyor. Yaptığımız basın açıklaması ile ilgili olarak 23’ü avukat olmak üzere toplam 26 kişiye soruşturma açıldı. Bu da keyfi uygulamaların devam ettiğinin göstergesidir. Bu kararın ardından İzmir Valisi Mustafa Toprak, vilayet ve kaymakamlık binaları başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşları önünde basın açıklaması, yollarda gösteri ve yürüyüş yapılmasının yasaklandığına ilişkin bir açıklama yaptı. İç Güvenlik Paketi henüz yürürlükte değilken ve meclisten geçmemişken İzmir’de uygulamalar erken bir zamanda başladı. İzmir için genel arama kararları çıkartıldı.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı adliyeden ses vermemizi istedi, sokağa çıkmamızı istemiyor. İzmir Valisi basın açıklaması yapmayı, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayanak göstererek yasaklamaya kalkıyor. Nerede yapılacak basın açıklaması? Hemen hemen hiçbir yerde. Kimler yan yana gelecek açıklama için? Hemen hemen hiç kimse. Bizler, mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Tek adamın konuşmasına, diğer herkesin biat etmesine ayarlanmış idari kararların yok hükmünde olduğunu yüksek sesle her yerde haykırdık, haykırmaya devam edeceğiz. Güvenlik paketine ve İzmir’deki tüm uygulamalarına karşı çıktık, karşı çıkmaya devam edeceğiz. İç Güvenlik Paketi’nin de savunmaya yönelik baskıların da her alanda mücadele ile sokakta son bulacağını düşünüyorum.

 

“Bizler için alınan kararlar yok hükmündedir”

- Avukatlara yönelik adliye girişinde üst araması dahil birçok baskı oluşturuluyor. İstanbul Barosu ve Türkiye Barolar Birliği avukatlara ve savunma hakkına yönelik saldırılara karşı devleti ile bir anlaşma gerçekleştirdi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Güvenlik bahane edilerek savunma mesleğine ve savunma hakkına saldırı başlatıldı. İstanbul başta olmak üzere birçok ilde avukatların üzerleri ve eşyalarının aranması uygulaması ile karşı karşıya kalındı. Aramalara karşı çıktık ve çıkmaya devam edeceğiz. Bu karşı çıkış ayrıcalık isteği ile ilgili değil. Avukatların korumaya çalıştığı menfaat, “sır saklama yükümlülüğünden” doğan müvekkillerine ait meslek sırlarıdır. Avukatın üzerinin aranmaması ile korunan hukuki yarar avukatın değil müvekkili olan kişiler ve genel olarak kamu ile ilgilidir. Bu konu ile ilgili hem CMK’nın 130. maddesi hem de Avukatlık Kanunu madde 58’de avukatların aranması için özel düzenleme yer alır. Avukatlık Kanunu’nun 58. maddesi tam da avukatın sır saklama yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için “Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz” amir hükmünü içerir. Yine ülkemizin taraf olduğu Avukatların Temel Rolüne ilişkin BM Havana Kuralları ve Avrupa Konseyi’nin Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 9 Numaralı Tavsiye Kararı da bu hakkı güvence altına alır. Adliyeler, havalimanları, alış-veriş merkezleri değildir. Avukatların mesleklerini icra ettikleri yerlerdir, avukatların işyerleridir. Avukatlar adliyelere görev icra etmek için giderler. Bu süreçte üzerlerindeki yoğun siyasi ve toplumsal baskı nedeniyle, Baro Birlik ve diğer Baro Başkanları tarafından dile getirilen ara çözümler, avukatlık mesleğine ve kazanılmış haklara ağır zarar vermektedir. Ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmeler ve tavsiye kararları ile avukatların üzerlerinin ve eşyalarının aranması yasak iken, Birlik ve Baro başkanlarının sözüm ona “eşitlik sağladıklarını söyleyerek” hâkim ve savcılarla birlikte, avukatların da duyarlı kapıdan geçip, eşyalarının aranması konusunda mutabakata varması hukukun ihlali olup, soruna çözüm getirmemektedir. Nitekim bu mutabakatın ardından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı keyfiliğini artırarak kadın avukatlara, iç çamaşırlarında hassasiyet göstermelerini istedi. Tüm ülkenin ve adliyelerinin cezaevi uygulamasına tabi tutulması istenmektedir. Bizler için alınan kararlar yok hükmündedir. Tam da üst arama tartışmalarının başladığı günlerde, 3 Nisan 2015 tarihinde her zaman olduğu gibi adliyeye giriş yapmak istediğimde İzmir Cumhuriyet Başsavcısı’nın imzası dahi olmayan bir talimatı adliye girişindeki kapıya astığını gördüm. Çipli kartım olmadığı için vatandaş kapısına giderek, duyarlı kapıdan geçiş yapabileceğim söylendi. Avukatlık kimliğim olduğunu, çipli kart almak zorunda olmadığımı, mevcut kartımı göstererek bu kapıdan geçmek istediğim konusunda ısrar edince kesin talimat olduğunu ve geçirmeyeceklerini ifade etti adliye polisi. Durum karşısında İzmir Baro Yönetimi ve Avukat Hakları Merkezi bilgi sahibi oldu fakat çözüm üretemedi. Tartışmalar sonrasında turnikelerden geçmek istediğimizde bir avukat arkadaşımız darp edilerek gözaltına alındı. Ben ve başkaca avukat arkadaşlarımız itilip kakılarak yerde sürüklendi. Konu ile ilgili açıklama yaparak, hukuka aykırı bu talimatla ilgili suç duyurusunda bulunduk.

İzmir’de zaten uygulanan, İstanbul’da ise büyük bir başarıymış gibi kazanım olarak sunulan çipli avukatlık kartı dayatmasının hiçbir hukuki dayanağı mevcut değil. Özellikle İzmir’de çipli kartı olmayan avukatların “vatandaş kapısı” olarak bilinen kapıdan geçmeye zorlanması tamamen keyfi bir uygulama. Kimliğini gösterdiği ve avukat olduğunu ispatladığı halde vatandaş girişinde yer alan duyarlı kapıdan geçmeye zorlanan avukata “cihazların ötmesi halinde dahi üzerinin aranmayacağı” şeklinde verilen güvenceler ise bir o kadar anlamsız. Cihaz sinyal vermesine rağmen aranmayacaksa eğer, neden avukat girişinden geçirilmediği sorusuna kimsenin verilebileceği mantıklı bir cevap da yok.

 

“Mücadeleye devam edeceğiz”

- Son olarak neler söylemek istersiniz?

Uzun süren mücadeleler sonucu elde edilmiş haklarımız, avukatlık mesleği fiili bir saldırı altındadır. Bu saldırı karşısında “hâkimler, savcılar aratırsa biz de aratırız. Elle arama yapılmasın, çipli avukatlık kartı basılsın, duyarlı kapıdan geçilsin” gibi pazarlık anlamına gelebilecek tavırlardan uzak durmak gerekir. Bu konu ile ilgili olarak ilk etapta Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, Özgürlükçü Hukukçular Derneği İzmir Şubesi ve Hukukta Sol Tavır Derneği İzmir Temsilciliği ile birlikte bir broşür hazırlandı. Başkaca eylem ve etkinlikler konusunda ortak çalışma yapmak konusunda görüşmelerimiz devam etmektedir. Üst araması yaptırmama konusundaki tavrımız devam edecektir. Avukatlar olarak saldırılara ve baskılara karşı birlikte direnmeye, haklarımız için birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

Kızıl Bayrak / İzmir