SUNUŞ YERİNE
“EMEP'de kalmak utancı paylaşmaktır!”
EMEĞİN PARTİSİ ÜYELERiNE, DEVRİMCİ KAMUOYUNA!
Üç yıldır Emeğin Partisi'nde yaşanan süreç, Partinin karakteri, teorisi, programı, örgütü ve taktiği üzerine yürüyen çatışma, devrimci komünistlerle reformİstleri ayrışma noktasına getirdi .
EMEĞİN PARTİSİ;
* Kapitalizmin sınırları içerisinde kalan demokratik reformlarla kendisini sınırlayan, işçi sınıfının acil görevleri arasına “milli sanayinin önündeki engellerin kaldırılması ve desteklenmesi” (bkz. Emek, Demokratik Türkiye Özel Sayısı, L.Tüzel'le yapılan röportaj) görevini koyarak sömürüyü kutsayan, emeğin çözümü olan sosyalist bir iktidarı bilinmez bir geleceğe erteleyen, işçi sınıfını geri görevlere hapseden, onu güncel ihtiyaçları ile daraltan ve onun tarihsel görevini reddeden, iktidar perspektifinden yoksun bir platformda bulunuyor.
* Düzenle sancısız, kolayca bütünleşebilmek ve devrimci pratikten kaçmak için devrimci teori düşmanlığı yapıyor.
* İşçi sınıfı ve emekçilerin ileri kesimleriyle kopuşurken, geri bilinçli işçiyle, kuyrukçuluk temelinde buluşmaya çalışan, parlamento ve seçime dönük örgütlenmeyi amaçlayan, bu doğrultuda nayloh ilçe ve belde örgütleri kuran, Parti örgütünü sendika derekesine indirgeyen, sıradanlaşmayı, şekilsizliği, örgütsel karaktersizliği, devrimci ruh yoksunluğunu erdemleştiren, yücelten örgütlenme anlayışı egemenliğini tartışılamaz hale getiriyor.
* “Marksizmi özümsemiş dar bir azınlığın örgütü olmayacağız” diyen, işçi sınıfıyla Marksistleri karşı karşıya getiren, birim örgütlerini işlevsizleştiren, ortadan kaldıran, üyenin her türlü görevini reddeden menşevik tüzük ile bürokratik, icazetçi, sınıf dışı yapı noktasına geldi. Bolşevik Parti örgütlenmesini “geleneksel sol örgütlenme hastalığı” diye aşağılıyor. Devrimci komünistleri yargısız infazlarla tasfiye ederken ikiyüzlüce bir tutumla Bolşevik önderlerden alıntı yapma cambazlığını da gösteriyor.
* İşçi ve emekçilerin “ana gövdesiyle”, büyük çoğunluğuyla birlikte hareket etme adına eylemsizlik ve örgütsüzlüğü yüceltiyor.
* Bilimsel sosyalizmi bir eylem kılavuzu olarak ele almadığı, somut durumun somut tahlilini yapmadığı, nesnel koşulları doğru değerlendirmediği, toz-pembe hayaller kurarak subjektivizmin batağında yaşadığı için önüne kimi zaman ileriye, kimi zaman geriye kaçan görevler koyup başarısızlığa yol açarak işçi ve emekçileri sükut-u hayallere uğratıyor. (Örneğin: Aydınlık eylemini 'pasif' bulup bitimine yakın katılma aymazlığı. yüzbin üyelik parti “fiyaskosu” vb. vb.)
* Sermaye düzeninden kaynaklanan sorunları işçi ve emekçilerin iktidar hedefli, örgütlü, militan mücadelesini çözmek yerine, ölüden gözyaşı beklerneye eşdeğer bir yaklaşımla düzen parti ve kurumlarından çözüm bekliyor. (Örneğin: Çeteler ve darbecilerin yargılanmasını ANASOL-D hükümeti ve CHP'den bekleme politikası, bkz. merkezi bildiri.)
* On yıllardır yaratılan devrimci mirası, CHP ve ÖDP ile parlamenter zeminde yapılan seçim ittifakının üzerinden burjuvaziye peşkeş çekiyor.
* “İç sorunlar kongrede tartışılmaz” diyerek kangrenleşen sorunları (program, tüzük, taktik) en yüksek organ olan kongreden kaçırıyor. Keyfi bir tutumla tartışmanın sınırlarını belirleyerek, taban iradesini ayaklar altına alarak, Parti-içi yaşamı dinamitliyor.
* Parti-içi demokrasiyi, eleştiri-özeleştiriyi, tartışma özgürlüğünü yok ediyor. Reformİst görüşlerini paylaşmayan devrimci komünistleri sürekli olarak kovuşturma ve yasaklarla karşı karşıya bırakıyor. Partiye öneml i bir dinamizm kazandıran fiili üyelerin seçme ve seçilme haklarını gaspediyor. Emekçi ahlak ve adaleti ile bağdaşmayan davranışlardan, suçlardan dolayı daha önce ihraç edilmiş unsurlara “af” çıkartarak “itibarlarını” iade ediyor. Her türlü ahlaksız çürümüş unsuru Partiye doldururken devrimci komünistleri yargısız infazlarla ihraç ediyor.
Bu koşullarda, EMEĞİN PARTİSİ'nde kalmak utancı paylaşmaktır. İşçi sınıfına emekçilere devrim ve sosyalizm davasına zarar vermektir.
Bu nedenle, biz aşağıda imzası bulunan devrimci komünistler EMEP'ten çekiliyor, özgürlükler dünyası için, sınıfsız toplum için başlattığımız yürüyüşte yollarımızı ayırıyoruz.
Ağustos '97