Türkiye'den 75 çevre örgütü ve kurumun bileşeni olduğu İklim Adaleti Koalisyonu, 14 Haziran'dan beri Pakistan'ı etkisi altına alan iklim felaketleriyle ilgili basın açıklaması düzenleyerek Pakistan'a iklim tazminatı ödenmesini istedi.
Koalisyon adına açıklamayı İlksen Dinçer Baş okudu. “Unutmayalım; iklim krizine yönelik etkili önlemler acilen uygulanmazsa, Pakistan'da yaşananlar bizim de gerçeğimiz olacaktır. Pakistan'ın hikayesi bizim hikayemizdir” diyen Baş şunları ifade etti:
“Pakistan'da geçtiğimiz günlerde yaşanan dünyanın en ölümcül sel felaketi, iklim krizinin dehşet verici boyutlarını bir anda tüm dünyanın gündemine taşıdı; ortalamanın çok üzerinde yağan muson yağmurlarının neden olduğu seller, ülkenin yaklaşık üçte birinin sular altında kalmasına, 441'i çocuk olmak üzere 1265 kişinin ve yüzbinlerce evcil hayvanın hayatını kaybetmesine, 2 milyon dönümden fazla tarım arazisinin zarar görmesine, 10 milyar doların üzerinde maddi hasara neden oldu. 33 milyonun üzerinde insan sellerden etkilendi.”
Pakistan’ın iklim krizinin neden olduğu bu büyük sel felaketinin ardından ishal ve sıtma gibi salgın hastalıklarda artış ve kitlesel açlık krizi riskiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Baş ciddi önlemlerin alınması konusunda uyarılarda bulundu.
Türkiye'de iklime bağlı felaketlerin gitgide sıklaşarak görülmeye başlandığını hatırlatan Baş “Tehlike bu kadar barizken ve hem iklim krizini azaltmaya hem de iklim krizinin olası zararlarını önlemeye yönelik eylemlerin acilen devreye alınması gerekirken, Türkiye'nin özellikle son 20 yıldaki performansı, iklim krizinin hükümetler tarafından hiçbir şekilde ciddiye alınmadığı kanısı uyandırmaktadır” dedi.
“Vakit kaybetmeden önlem alınmalı”
Baş İklim Adaleti Koalisyonu olarak talepleri şöyle ifade etti:
“Türkiye önümüzdeki kasım ayında 27.'si düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler Taraflar Sözleşmesi'nde adil paylaşım ve hakkaniyet ilkesine uygun karbon bütçesi üzerinden sera gazı salımlarında azaltmayı ve 2050 yılında sıfırlamayı öngören ciddi bir eylem planını sunması ve gerekli her türlü kurumsal ve mevzuat değişikliklerini acilen yaparak uygulamaya geçirmesilidir.
Türkiye'nin 2020 yılı sera gazı salımlarının yüzde 25'i kömürden kaynaklanmıştır. Bu nedenle dünyada olduğu gibi birinci öncelik, kömürden çıkışa verilmeli ve 2030 yılı itibarıyla tüm kömürlü santrallerin kapatılmasını öngören bir yol haritası hazırlanmalıdır. Türkiye'nin eylem planı, iklim krizinden etkilenmesi muhtemel, kırılgan toplum kesimlerinin sosyal şartlarını iyileştirmek için somut adımlar içermeli ve bunlar vakit kaybetmeden hayata geçirilmelidir.”