Eğitimde dinsel gericiliğin karanlığı

Kapitalizmde eğitim bütünüyle kâr etmenin, bilimi pazarlamanın ve insanları köleleştirmenin bir aracı olarak işlev görmektedir. Bunu değiştirmek, laik ve bilimsel bir eğitim mücadelesi vermek, sistemi değiştirme mücadelesinin bir parçası olmak durumundadır.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 22 Eylül 2018
  • 06:21

İktidara geldiği günden bu yana AKP’nin temel gündemlerinden ve temel saldırı hedeflerinden olan eğitim ve okul sistemi, en fazla çürütülen alanlardan biri haline geldi. Bir taraftan neo-liberal saldırılar ve özelleştirmeler sonucu eğitimin ticarileşmesi, diğer taraftan da okul öncesinden üniversitelere kadar eğitimin her aşamasını dini esaslara göre şekillendirmek biçiminde dinselleştirme politika ve uygulamaları, bu çürümenin iki boyutunu oluşturdu. Eğitimi ticarileştirme saldırısıyla dinselleştirme saldırısı birbirlerini tamamlayan süreçler olarak gelişti.

Şimdi, Erdoğan’ın “Eğitim-öğretim konusunda da tarihi nitelikte değişimlere hazırlanıyoruz” açıklamasıyla yeni bir saldırı gündeme gelmiş görünüyor.

Erdoğan, yeni eğitim ve öğretim döneminin başlamasına ilişkin bir mesaj yayınlayarak eğitim sisteminde bir kez daha “tarihi değişim” “müjdesi” verdi. Mesajında, “Türkiye’nin yeni bir yönetim sistemiyle birlikte, her alanda yeni bir döneme girdiğini”  söyleyen Erdoğan, “Bu dönemde, sabır, emek, samimiyet ve fedakarlık isteyen uzun bir süreç olan eğitim-öğretim konusunda da tarihi nitelikte değişimlere hazırlanıyoruz” açıklamasında bulundu. “Ekonomisi güçlü, toplum yapısı sağlam, dünyaya öncülük eden ülkelerin vasıflarının başında kaliteli, insanı merkeze alan bir eğitim-öğretim sistemine sahip olmalarının geldiğine” işaret eden Erdoğan, “genç ve dinamik nüfusa sahip, geleceğe dair iddiaları olan Türkiye’nin hedeflerine ulaşmasının da nesillerini kaliteli bir eğitim-öğretim sistemiyle buluşturmasına bağlı olduğunu” vurguladı.

“Bu anlayışla son 16 yıldır eğitim-öğretimi önceliklerinin en başına çıkartarak, istikbalin teminatı olan çocuklar için imkanları seferber ettiklerini” öne süren Erdoğan, “Yeni eğitim-öğretim yılında da, günün ihtiyaçlarını, gelişen teknolojileri ve milletimizin beklentilerini göz önünde bulundurarak, bu alandaki reformlarımızı aralıksız sürdüreceğiz” dedi.

Bolca demagojinin yapıldığı açıklama bir yana, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), okulların açılması ve kapanmasına ilişkin esasların düzenlendiği yönetmelikte yapılan değişikliklerle Anadolu lisesi, mesleki ve teknik eğitim merkezi ve mesleki eğitim merkezlerinde karma eğitim yapılması şartını kaldırdı. MEB, karma eğitime ilişkin maddenin kaldırılmasının yargı kararıyla olduğunu savundu. Gelen tepkiler üzerine, yönetmelikteki madde kaldırılsa da Milli Eğitim Temel Kanunu’nun ‘karma eğitim’ başlığı altındaki “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir” maddesini hatırlatan MEB yetkilileri “Kesinlikle karma eğitimin kaldırılmasına ilişkin herhangi bir çalışma ve düzenlemenin olmadığını” ileri sürdü. 

Sermayenin dinci-faşist iktidarı, sınıfsal, cinsel, etnik, dinsel ve mezhepsel kutuplaşmaları ve ayrışmaları ürkütücü boyutlara ulaştırdı. Şimdi, eğitimde karma sistemin tasfiye edilmeye çalışılmasıyla cinsiyet alanında yeni bir başka ayrıştırmanın adımlarını atmaya hazırlanıyor. Ayrı taksiler, ayrı vagonlar, ayrı hastaneler gibi düzenlemelerle, çeşitli mekan ve zamanların kadınlar ve erkeklere göre ayrıştırılmasına gidilmekle gündelik hayatın her alanında  yapmaya çalıştıklarını okullarda da yapmak istiyorlar. Mümkün olsa tüm hayatı cinsiyete göre ayrıştırmak yoluna gitmek gibi bir gözü dönmüşlük sergileyecekler.

Eğitimde dinselleşme ve piyasalaşmada varılan boyut

AKP’nin 16 yıllık yönetimi boyunca, bir yandan hızlı bir tempoyla özelleştirilen eğitim, yağma ve talan alanı haline getirildi. Okullar adeta şirket-işletme olarak görünür oldu. Diğer yandan da artık neredeyse yılda bir yapılan müfredat değişiklikleriyle eğitim sistemi dinsel gericilikle çürütüldü. Din dersleri ve imam hatipler yaygınlaştırıldı. İmam hatiplerin sayısı 2002’de 70 bin iken 2016’da bir milyona yükseldi. Cemaat ve tarikatların eğitim alanındaki etkinlikleri sürekli olarak artış gösterdi. Gelinen aşamada her yaştan milyonlarca çocuk, çok etkin olarak faaliyet gösteren tarikat okullarında eğitim görmeye, vakıf yurtlarında barınmaya mecbur bırakılır hale getirildi. “Kindar ve dindar” bir nesil yetiştirmek istek ve amacını arsızca ilan eden AKP, 4+4+4 sistemiyle de gerici, ticari, mezhepçi ve şeriatçı eğitim sistemini derinleştirdi. 

Dini kuralların ve dinin gündelik yaşama müdahalesi çocuk kitaplarından kadın düşmanlığına, alkol kullanımına müdahaleden pembe taksiye, diyanet fetvalarından batı müziği dinlemeye, giyimden izlenecek filme, cihatçı eğitim anlayışından zorunlu din derslerine kadar toplumsal yaşamın her alanını kapsamaktadır. Evrim teorisinin müfredattan çıkarılması, okullara mescit açma zorunluluğu getirilmesi, üniversite kampüslerine cami inşaatlarının yapılması ve kimi üniversitelerde mescit açılma girişimlerinde bulunulması, 4 ve 6 yaş arası çocuklara dini eğitim verilmesi, yasal düzenlemelerle çeşitli vakıf ve dernekler gibi gerici-dinci kurumlara olağanüstü imkanların sunulması ve tüm bunların “Cihadı bilmeyen öğrenciye matematik öğretmenin bir faydası yoktur” biçiminde teorileştirilmesi, eğitim ve okul sistemindeki dinsel gericiliğin boyutlarını göstermektedir. AKP, bu yolla aynı zamanda kendi kadrolarını yetiştirmekte, yetişmiş kadrolarını da MEB’e, üniversite ve okulların her kademesine sistematik biçimde yerleştirmektedir.

Öte taraftan da kapsamlı ve yaygın bir şekilde özelleştirilen eğitim, yağma ve talan alanı haline getirildi. Okullar adeta şirket-işletme olarak görünür oldu. İzlenen politikanın sonucu olarak devlet okulları giderek niteliksizleşmekte ve dolayısıyla yoksul emekçi çocukları nitelikli eğitimden yoksun kalmaktadır. Üniversitelere biçilen rol, sermayenin ihtiyaçlarını karşılamak, bilimsel bilgiyi kapitalistlerin hizmetine sunmak ve egemen sınıfın ideolojisini yaygınlaştırmak oldu. Öğrenciler eğitim, barınma, yemek, ulaşım ve eğitim masraflarını karşılamak için çoğu durumda güvencesiz çalışmak zorunda bırakılıyor. İlerici, demokrat ve bilimden yana olan öğrenciler ve akademisyenler tasfiye ediliyor.

Kapitalizmde eğitim, burjuvazinin çıkar ve ihtiyaçlarına göredir

Sınıflı toplumlardaki eğitim sistemi, egemen sınıfların egemenliğini meşrulaştırmaya ve onların sınıfsal ihtiyaç ve çıkarlarının devamını sağlayıp güçlendirmesine hizmet eder. Kapitalizm öncesi dönemde egemen olan sınıf, bunu dine dayandırarak ve toplumsal eşitsizlikleri Tanrı’nın bir isteğiymiş gibi sunarak yaptı. Dine dayalı eğitim ve okul sistemi, insanları din ve Tanrı adına aptallaştırırken, “bilimsel, modern ve laik” olduğu idida edilen kapitalist eğitim sistemi ise aynı işlevini özel mülkiyeti kutsamanın eşliğinde farklı gerekçeler ileri sürerek yapmaktadır. Dolayısıyla hepsinin de işlevi, düşünme yeteneğini dumura uğratmak, ezilenleri köleleştirmek, kendi çıkar ve ihtiyaçlarını güvenceleyip sürdürmektir.

Sömürü düzeninin temsilcisi olan egemen burjuva sınıflar için kapitalizmde eğitimin amaç ve işlevi bellidir. Modern kapitalist toplumda eğitimin amacı ve işlevi, uysal, itaatkar ve toplumsal-siyasal gelişmelere seyirci olan, düşünemez, soru soramaz, apolitik ve edilgen olan köle, genç nesiller yetiştirmektir. Toplumsal eşitsizliklerin, sömürü ve yağmanın yanı sıra burjuva sınıf egemenliğinin meşruluğunu sağlamak ve bunun değişmeyeceğine gençlik ve emekçi kitleleri inandırmak, burjuva kapitalist eğitimin temel amaçları arasındadır. Kapitalist sermayenin ihtiyaç duyduğu iş gücünü elde etmek ve devlet aygıtının ihtiyacı olan bürokratik-teknik kadroları yetiştirmek de burjuva kapitalist eğitim sisteminin bir başka amacıdır. 

Günümüzde eğitim, bir metaya indirgenmiş, artı-değer sömürüsünün bir aracı haline getirilmiş ve sermayenin yağmasına açılmıştır. Dolayısıyla okullar birer kapitalist işletme olarak görülmekte, özelleştirme dolayısıyla da paralı hale gelme ve metalaşma kaçınılmaz olmaktadır. Bu da eşitsiz olan eğitimin daha da eşitsiz hale gelmesi, işçi ve emekçi çocuklarına kapıların giderek daha fazla kapatılması demektir.

Kapitalizmde eğitim bütünüyle kâr etmenin, bilimi pazarlamanın ve insanları köleleştirmenin bir aracı olarak işlev görmektedir. Bunu değiştirmek, laik ve bilimsel bir eğitim mücadelesi vermek, sistemi değiştirme mücadelesinin bir parçası olmak durumundadır.