Türkiye’de TÜPRAG firmasının aracılığıyla açan Eldorado Altın Madenciliği Şirketi’nin işlettiği altın madenlerine karşı, Türkiye ve Yunanistan’da eş zamanlı eylemler gerçekleştirildi.
EGEÇEP, İklim Adaleti Koalisyonu ve Kazma Bırak Kampanyası, Yunanistan’dan Selanik ve Megali Panagia Altın Madenciliğine Karşı Mücadele Komiteleri ile, İzmir’de aynı şirket tarafından işletilen Efem Çukuru Altın Madeni önünde madenin kapatılması talebiyle eylem gerçekleştirdi.
Tüm gruplar adına ortak basın açıklamasını EGEÇEP Eş Sözcüsü Baha Okar okudu. Okar şunları ifade etti:
“Nedense bu çok uluslu şirketlerin diğer suçlarını da kanıtlayamıyoruz çünkü yasalardan muaf tutuluyorlar. Ancak Türkiye'de altına verilen değerin, insan ve hayvan hayatından, karbon emisyonlarından, kültürel değerlerden, insanların geçim ekonomisinden daha fazla olduğunu, altın uğruna bunları hiçe sayıldığını biliyoruz. Bu yüzden altın madenciliğine karşı savaşıyoruz.”
Çok uluslu maden şirketlerinin daha önce işledikleri suçları hatırlatan ancak hiçbir ceza almadıklarını da ekleyen Okar, “Türkiye'de 19’u aktif, 22 altın madeni bulunmaktadır. En az 20 altın madeni ise projelendirilmiş, lisanslanmış ve faaliyete geçmeyi beklemektedir” dedi.
TÜPRAG firmasının Efem Çukuru’nda işlettiği madenin Tahtalı Barajı’nın yakınında olduğunu ve burayı kirletme riski taşıdığını ifade eden Okar madenin bölgeye zararlarını aktardı.
Tüm maden şirketlerine karşı olduklarını söylenen ve bu şirketlere seslenilen açıklamada şunlar ifade edildi:
“-Yerel ekosistemleri ve devasa alanları kirleten ve yok eden, çalışanların ve yerel halkın sağlığını tehlikeye atan ve aynı zamanda iklim krizine önemli ölçüde katkıda bulunan madenciliğe karşıyız. Üstelik iklim krizinin şiddetlendirdiği aşırı hava koşulları nedeniyle, madencilik yapılan tüm alanlar sel gibi büyük felaketlerin riski altında.
- Kâr, ‘gelişim’ ve ‘yatırım’ adına tüm bölgeleri madencilik şirketlerine sömürge şartlarında teslim eden ve çevre ile işçi koruma önlemleri üzerinde neredeyse hiç kontrol sağlamayan hükümetlerimizi kınıyoruz.
-Doğa ve yaşam için mücadelesinde hükümetler, şirketler, polis ve yargı arasındaki yakın işbirliği aracılığıyla baskılara maruz kalan tüm hareketlerle dayanışma içindeyiz.
-Madencilikle mücadele aynı zamanda savaşa karşı bir mücadeledir. Derinleşen ekonomik kriz, enerji kaynakları ve ham maddeler üzerinde egemenlik mücadelesi, silahlanma yarışı ve milliyetçi çatışmaların şiddetlenmesi gibi jeopolitik rekabetleri körüklüyor. Bugün bölgemizde gittikçe daha fazla savaşın dehşetini hissediyoruz. Dünya genelinde askeri çatışmaların yoğunlaşacağı genel bir dönemin eşiğindeyiz. Toprağı, denizi ve havayı paylaşan halklar düşman değildir. Bölünecek hiçbir şeyimiz yok, savaşmak ve silahlara, şirketlerin kâr hırsına yem olmak istemiyoruz.
Kapitalistlerin ve hükümetlerinin çıkarlarına karşı bizim silahımız, halkların ortak mücadelesi ve dayanışmasıdır!"