Mayıs ayı devrim ve sosyalizm mücadelesi uğruna ölümsüzler kervanına katılan büyük devrimcilerin ölümsüzleştiği birçok katliama tanıklık etti. Bundan tam 48 yıl önce denizler idam edildi. Denizler idam sehpasına çıkarken olan biteni izlemek için Ali Elverdi ve diğer düzen temsilcileri oradaydılar. Denizlerin gözlerinde korkuyu görseler çok sevineceklerdi. Zira Denizler korksalardı, işçi ve emekçilere bir miras bırakmayacaklar, sermaye düzenin efendileri karşısında boyun eğmiş olacaklardı.
Denizler, 6 Mayıs sabahı idam sehpasına çıktılar ve sermaye düzeninin oyununu bozdular. Sermaye iktidarı ve uşaklarını rezil rüsva ettiler. Son nefeslerini verecekleri ana kadar devrimci inançlarını haykırdılar. Çelik gibi bükülmez iradeleriyle sermaye iktidarının yüreğindeki korkuyu büyüttüler. Gösterdikleri kararlılıkla on yıllardır süren direniş geleneğinin fitilini ateşlediler.
Denizler, işçi ve emekçilere büyük bir devrimci miras, onur ve mücadele geleneği bıraktılar. Onlar, ne için yaşanacağını göstermekle kalmadılar, nasıl ölüneceğini de gösterdiler. Bu ülkenin devrimci ve komünistleri ölüme gülerek giderken, devraldıkları bayrağa leke sürmediler.
Denizlerin imza attığı tarih, inançları uğruna ölümü göze almanın, teslim olmamanın, inançları uğruna bedel ödemenin, siper yoldaşlığının tarihidir. Bu tarih, ne “haksız yere verilmiş bir ceza” ne de “iyi gençlerin yanlışlıkla öldürülmesi” olarak asla ele alınamaz. Böyle ele almaya çalışan sol maskeli bezirganlar, üç yiğit devrimcinin yarattıkları büyük mirası ehlileştirip düzenin içine sığdırmaya çalışanlardır.
Dünya ve Türkiye’de 68 baharında devrimci eylemler ayyuka çıktı. Türkiye’de de devrim rüzgârı esiyordu. Toprak ve fabrika işgalleri başladı. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi sermayenin ve devletinin yüreğindeki korkuyu büyüttü. Üniversitelerde antiemperyalist mücadele veren gençlere umut aşıladı.
15-16 Haziran Direnişi’nin öznesi olan işçiler de 68’de yükselişe geçen devrimci gençlerin coşkulu mücadeleleri ile sarsılmış ve daha önceleri hiç yaşamadığı bir atmosfer içinde kendilerini bulmuşlardı. Çürüyen bir düzenin yıkılıp, yerine yeni bir dünya kurulabileceği inancı bu dönemi yaşayan işçi ve emekçilerin hissettikleri güçlü bir duyguya dönüşmüştü. Bu coşkulu ruh haline eşlik eden toplumsal uyanış, sınırları zorluyordu.
Yaşananlar egemen sınıfları korkuttu. Egemen sınıfların şiddeti ve baskıyı yoğunlaştırmalarını da beraberinde getirdi. Bu dönemde “Denizler’in idamı”, sermaye düzeninin devrimcilere dönük acımasızlığı ve Denizlerin saldırılar karşısında ortaya koydukları cesaret, direngenlik, işçi ve emekçileri derinden etkiledi. Denizlerin anısını yaşatmak için türküler yakıldı. Doğan binlerce çocuğa denizlerin adları verildi.
Bu 6 Mayıs’ta da düzenin her renkten temsilcisi Denizlerin yarattığı mirası karartmak, onları masum, ehil gençler olarak göstermek için çabalıyor. Onlara göre Denizler ulusalcıydı. Onlara göre Denizler bugün yaşasalar yolları meclise çıkardı. Denizler’in yolunu parlamentoya çıkaranların, sermaye düzenin içine sığan reformist programı benimseyenlerin, Denizler’in önüne Dolmabahçe’de barikat kurarak kesmeye çalışan TİP’lilerle aynı siyasal çizgide bulundukları açık bir gerçektir. Denizlerin devrimci mirasından kopanların, Denizleri TİP’e benzer reformist program içine sığdırmaya çalışan liberal demokratların Denizler’in mirasına sahip çıkmaya hakları yoktur.
Reformistlerin Denizler’in mirasına sahip çıkmasının temel nedeni, geçmişin devrimci birikiminin ve mücadele içinde yaratılmış değerlerinin içini boşaltmaktır. Reformistler, Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının hayatlarını ortaya koyarak gelecek kuşaklara bıraktıkları devrimci mirası siyasal içeriğinden soyutlayıp duygusal bir anıya dönüştürmek istiyorlar.
Denizler’in yarattığı mirası karartmaya çalışanlara en güzel yanıtı idama giderken Deniz; “Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!” diyerek vermişti. Denizler dün olduğu gibi bugün de ölümüne direnişin, davaya adanmışlığın simgesi olarak anılmakta, bu özellikleriyle yeni kuşak devrimcilere yol göstermektedirler. İnsanlık tarihi Denizler gibi ölümü tereddütsüzce göğüsleyenler tarafından yazılmıştır. Devrim ve sosyalizm davası sınırsız bir fedakârlıkla direniş bayrağını yere düşürmeyen Denizlerin omuzlarında büyütülmüştür.
Denizler düzenin icazet alanına sığmayı reddettiler, sert bir kopuş yaparak devrime yürüdüler. Sosyal reformizmden kopuşun, düzene karşı militan ve ödünsüz devrimci duruşun temsilcisi oldular. Devrimci duruş ve ruhlarıyla, en uzun koşu olan devrim tarihinde onurlu yerlerini aldılar.
Denizler, devrime ve sosyalizme aittirler. Denizlerden bugüne kalan devrim davasına ölümüne bağlılıktır. Denizler’i bugün de yaşatanlar, devrim davası için yaşamını feda etmeye hazır devrimci ve komünistlerdir. Onlara layık olanlar hayatlarını işçi ve emekçilerin kurtuluş mücadelesine, düzene karşı devrim inancına adayanlardır. Hiç kuşkusuz bundan sonra da Denizler, devrimciler ve devrimci işçi sınıfının neferleri tarafından devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşatılacaklardır.
H. Yağmur