Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Selahattin Demirtaş, hakkında hazırlanan fezlekeler üzerine beyanlarda bulundu.
Duruşmaya Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS yoluyla katılan Demirtaş, katıldığı ileri sürülen bir eylem üzerinden “örgüt propagandası” ve “2911’e muhalefet” iddialarının yer aldığı 18 nolu fezlekeye dair beyanlarıyla savunmasına başladı. Kendisine yöneltilen suçlamaların bir “kumpas” olduğunu vurgulayan Demirtaş, dokunulmazlıkların “AKP-MHP ittifakı ve bir grup CHP'li” eliyle kaldırılmasını, yargının keyfiliğini, hukuksuzluğun savcı ve hakimler eliyle sürdürülmesini, HDP’li vekilleri ve kendisini hedef alan saldırıları da teşhir etti. Kendisine verilen binlerce sayfalık fezlekeleri ele alamadığını, avukatlarıyla görüştürülmediğini de söyleyen Demirtaş, ilgili fezlekeye dair savunmasını şu sözlerle özetledi: “18 nolu fezlekede bir yürüyüş yapıldığına ve benim katıldığıma dair iddia bile yok. Ortada bir yürüyüş var, kim katılmış tutanak bunu da söylemiyor. Sadece Selahattin Demirtaş ismi geçiyor. Dolayısıyla kumpastır kumpas. 5 yıl sonra fezlekeyi hazırlayan Vural Balcı'nın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısının, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hepsinin ortak kumpasıdır. Bu kadar.”
Eylemde görüntüsü olup olmadığı, varsa kendisine gösterilmesi talebinde bulunan Demirtaş’ın bu talebi mahkeme heyeti tarafından reddedilirken, avukatlar buna tepki gösterdi.
“Anadilde eğitim talebi suç değildir, bu fezlekenin kendisi suçtur”
Sonrasında verilen aranın ardından Demirtaş, 22 nolu fezlekeye dair beyanda bulundu. Kürtçe’nin okullarda anadil olmasıyla ilgili Diyarbakır’daki bir etkinliğin suçlama konusu edildiği fezlekeyi okuyarak başlayan Demirtaş, “Anadilde eğitim talebini programına yazdırmış bir partinin eş genel başkanı olarak, anadile duyarlılık çağrımı bir terör faaliyeti olarak niteleyen bu savcı kimdir” diye sorarak savcının “FETÖ”den tutuklu Ahmet Karaca olduğunu belirtti ve AKP’nin cemaatle ortaklığını teşhir etti. “Resmi bir dernek olan Kürt Dil Derneği’nin yaptığı ve müzikle, güle oynaya geçen bir yürüyüşe katılıp konuşma yaptım diye beni terör örgütü üyesi olarak görmek halkıma da hakarettir. Faşistliktir, başka da bir şey değildir. Anadilde eğitim talep etmenin terörle alakası yoktur. Kürt halkı, Kürt halkı olduğundan beri anadili vardır. Biz bunu parti programımıza almışız” diyen Demirtaş, anadilde eğitim talebi nedeniyle yargılanamayacağının altını çizdi.
Fezlekede kendisinin olmadığı miting ve Osman Baydemir ile Gültan Kışanak’ın konuşmalarının yer aldığına da değinen Demirtaş, bu “deliller” üzerinden kendisinin suçlanmasına dair şöyle konuştu: “Burada Selahattin Demirtaş nerde, benim konuşmam nerde. Terör faaliyeti nerde. Siz de Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne yazınca, herhalde onlarda ‘elimizde Demirtaş konuşması yok, size Gültan Kışanak ile Osman Baydemir konuşması gönderelim. Onlar konuşmuş ama siz cezayı Demirtaş'a verin, bi şey olmaz’ demişler. Gültan Kışanak ile Osman Baydemir orada ne konuşmuşlarsa arkasındayım. Suçsa da ben üstlenebilirim, sorun değil. Savcı çok zorlanmasın, delil bulamadığı için.”
“Çözüm süreci”ne dair iddialar ve “barış” vurgusu
Sonrasında 21 nolu fezleke üzerine beyanlarına devam eden Demirtaş, “örgüt propagandası”, “örgüte üye olmamak ile birlikte örgüt faaliyetinde bulunmak” iddialarında bulunulan fezlekenin 21 Şubat 2011 tarihli olduğunu, 2010 yılında Lice ilçesinde ‘6’ıncı Halk şöleni Lice Tarihiyle buluşuyor’ etkinliğin görüntülerinin iddialara konu edildiğini belirtti. Yine savcı Ahmet Karaca’nın fezlekeyi hazırladığını ifade eden Demirtaş, bu etkinlikte neyin suçlama konusu olduğu bilmediğini söyleyerek bunları ve görüntünün çözümünü talep etti, bu haliyle suçlamaları reddettiğini dile getirdi.
Mahkeme heyeti, Demirtaş’ın talebi doğrultusunda bilirkişinin raporunu okuduktan sonra Demirtaş “İlk cümlesinden son cümlesine kadar barış çağrıları yapılan konuşmaya yer verilmemiştir” karşılığını verdi. Oslo’da yürütülen görüşmelere ve “çözüm süreci”ne değinen Demirtaş, “‘Öcalan barışın mimarıdır’ demek nasıl terör propagandası oluyor” diyerek kendisi hakkındaki iddiaların suç olmadığına dikkat çekti. Ayrıca Öcalan üzerindeki tecrite de değinen Demirtaş “Öcalan barışın mimarıdır” vurgusu yaparak şunları söyledi: “Abdullah Öcalan bu ülkede eğer gerçekten de etkili ve yetkili olmasa İmralı gibi özel bir adada tecrit altında tutulmazdı. Bu kadar tecrit uygulanıyor. Bunu benden daha iyi yetkililer biliyor. Spekülasyon yapmak için söylemiyorum fakat çözüm sürecinde görüştüğüm birçok devlet yetkilisi ‘kendisinden çok etkilendik, barış konusunda samimiyetini gördük. Etki gücünü de biliyoruz. O yüzden biz onla görüşüyoruz, sizler de görüşün hem topluma kamuoyuna anlatın. BDP’den bunu bekliyoruz’ diye düşünce beyanları var. Siyasetçinin acıları derinleştirme işini yapmak değil bu acıların yaşanmamasını önleyebilecek cesur politikalar üretmektir. Ben buna dayanarak Öcalan barışın mimarıdır dedim ve diyorum da doğrudur. Selahattin Demirtaş olarak partimin başında iken de PKK beni dinleseydi. Defalarca çağrım var. Benim partimin çağrılarıyla silah bırakmaz. Keşke bıraksa. Geçmişte de yaptık. Yine yaparım bu salondan da yaparım, keşke olsa. Deseler ki Selahattin Demirtaş çağrı yaptı biz buna istinaden bırakıyoruz. Bundan memnuniyet duyarım. Ama Öcalan’ın yaptığı çağrıyı dikkate alır. Biz buna dayanarak, Öcalan ile görüşülmeli, muhatap alınmalı dedik.”
“Barış” için çabaladığı vurgusuyla savunmasını sürdüren Demirtaş, hükümetin, ilgili savcının ve yargının buna engel olmaya çalıştığına dikkat çekti. Demirtaş’ın beyanları sonrasında mahkeme heyeti duruşmayı yarın saat 10.00’a erteledi.