Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Datça Bozburun’da yapılaşmanın önünü açan plan revizyonu ile turizm tesis alanlarının genişletileceği, sit alanlarının tahrip edileceği endişeleri başgösterdi. Datça yaklaşık 20 yıldır plan bekliyor. Plansız yapılaşma Datça’nın her yanını kaçak yapılaşmayla doldurdu. Ancak yeni plan revizyonu beraberinde daha büyük bir tehlikeyi getiriyor. Koruma altındaki yarımada imara açılıyor.
1982’de neyse öyle kalan koy: Kargı
1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planları onaylanmadan 1/5000 ve 1/1000 alt ölçekli planlar yapılamıyordu. Bundan dolayı ciddi mağduriyetler yaşanıyor ve buna mukabil olarak da kaçak yapılaşma artmıştı. Ancak plansız kalınmaması adına bölge halkının fikrini ve bölgenin doğal ve tarihsel yapısını bilmeden Ankara ’dan plan yapılması da hiç doğru değil. Sadece Tabiat Varlıkları Komisyonu’ndan görüş alınarak hazırlanan planda ciddi arkeolojik bulguların ve kültürel varlıkların olduğu yarımada bütününde mutlaka Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’nun görüşü alınması gerekirdi. 2863 Sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Yasası açıkça devre dışı bırakılmış oldu. Datça Yarımadası bir yandan endemik bitki örtüsü, doğal yaşam alanları ve arkeolojik sitleri ile dünyaca bilinen özel bir bölge. Palamutbükü, Mesudiye gibi Datça’nın en ‘mutena‘ koyları turizm tesis alanları olarak tanımlandı. Bu bölgelere ‘otel turizmi‘ getirilerek yapılaşma verilecek. Bugüne kadar pansiyonculuk ve en çok butik otele verilen izin, büyük parseller için büyük otelleri kapsayacak biçimde genişletildi. Birinci derecede arkeolojik koruma altındaki Knidos antik kentine çok yakın mesafedeki Bağlarözü’ne marina yapılacak. 3. derece arkeolojik sit alanı olan Kargı Koyu da imara açılacak. 1982 yılında 3. derece arkeolojik sit ilan edilen koya o günden beri inşaat yapmak yasaktı. Yarımadada 52 bük ve koy bulunuyor ve bunların tamamı doğal.
6 milyon yıllık kumullar ve biyoçeşitlilik tehdit altında
Datça’nın 10 km kadar doğusunda, 2 km uzunluğunda ve eni 170 – 400 m arasında değişen kumula, yöre halkını yüzyıllardır ‘Gebekum’ (Göbelkum) diyorlar. Bu kumul ekolog, jeolog, orman ve toprak bilimcisi Prof. M. Doğan Kantarcı’nın araştırmalarına göre 6 milyon yıllık. Kumul bu süre içinde meydana gelmiş tüm yaşam biçimlerini fosil tortullar halinde barındırıyor. Akdeniz’in tektonik-jeolojik geçmişine tanıklık eden kumul, kendine özgü ekolojik sisteminde 5’i endemik olmak üzere 100’den fazla bitki türü ile 19 kuş türüne yaşam ortamı sağlıyor.
Datça Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi özellikle bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Zeytin ağaçları, kızılçam toplulukları, endemik datçahurması (Phoenis theophrast), badem, yerel kekik, zakkum, defne ve keçiboynuzu tipik Akdeniz bitki örtüsü özelliklerini yansıtmaktadır. Bu bölgede denizel fauna ve floraya ait 807 tür, floraya ait toplam 1047 takson, 167 karasal omurgasız, 110 balık, 4 iki yaşamlı, 27 sürüngen, 123 kuş ve memeli türü tespit edilmiştir.
Knidos’un sırları inşaat altında mı kalacak?
Dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos’un şehri Knidos da bu yeni planda tehdit altında. Çok yakınına yapılacak marina antik kent için büyük sorun. Demeter Kutsal alanı, Afrodit tapınağı ve büyük Afrodit heykeli ile dünyaca bilinen antik kentin arkeolojik sınırları halen net olarak çizilememişken, buraya yakın bölgenin de imara açılması ciddi sorunları beraberinde getirecektir.
Ezcümle bu yeni plan revizyonunun Ankara’dan yapılmasının yanlışlığından sadece bölge halkı değil ülkenin bütünü zarar görecektir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yapması gereken revizyon imar planını gözden geçirerek doğal, arkeolojik alanları koruyacak, büyük oteller yerine eskiden olduğu gibi butik otel yapımına izin verecek bir planı hayata geçirmesi gerekiyor. Bunu yaparken de tüm koruma kuruluşları ve STK’ların ortak düşüncesine ihtiyacı olacaktır.
Ömer Erbil – Radikal / 07.05.14