Cumartesi Anneleri 730. haftasına giren eylemlerinde, 1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak için adalet istedi.
Saat 12.00’de İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde başlayan eylem öncesi derneğin bulunduğu sokak polis ablukasına alındı. Eylemden yaklaşık 1 saat önceden sokağa girenlerin üzeri aranmaya başladı.
Bu haftaki eylemde 1995 yılında gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun tarafından basın açıklaması okundu. Açıklama şöyle başladı: “Bizim sevdiklerimiz, devletin güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedildiler. Başvurduğumuz idari ve yargı makamları maddi gerçeği açığa çıkarma ve adaleti sağlamak yerine, kaybetme suçunun fail ve sorumlusu konumunda olan kamu görevlilerini korudular.”
Devletin, kayıplar gerçeğinin üstünü örtmeyi ve kayıp yakınlarını yıldırmayı hedeflediğine dikkat çekilerek, Galatasaray Meydanı’nın eylemlerine kapatılmasının nedeninin de bu olduğu belirtildi. “Anlattığımız hakikatler karşısında söyleyecek söz bulamayan içişleri bakanının çaresizce bizi itibarsızlaştırmayı hedefleyen iftiralara başvurduğunun farkındayız” diye eklendi.
Açıklamanın devamında Hasan Ocak’ın gözaltında kaybedilmesine ilişkin şu bilgilere yer verildi: “Sosyalist kimliğiyle bilinen 30 yaşındaki Hasan Ocak İstanbul/Avcılar’da yaşıyordu. 21 Mart 1995 tarihinde annesini arayarak, akşam için yemek hazırlamamasını, kendisinin balık getireceğini söyledi.
Hasan ne o akşam ne de sonrasında bir daha eve gelemedi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulan iki kişi, Hasan’ı şubede gördüklerini söyledi. İki kişi de Hasan Ocak’ın ismini emniyetteki parmak izi listesinde gördüklerini açıkladı. Newroz nedeniyle gözaltında tutulan ve kendisi de kayıp yakını olan bir tanık ise şubedeyken bir hareketlilik olduğunu ve polislerin ‘Hasan Ocak getirildi’ diye aralarında konuştuklarını duyduğunu söyledi.”
Ocak ailesinin savcılıklar, TBMM, başbakanlık, bakanlıklar, savcılıklar, hastaneler ve Adli Tıp Kurumu (ATK) nezdinde de girişimlerde bulunduğu aktarılan açıklamada, bu girişimler sonucunda dönemin İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in imzasını taşıyan resmi yazıda “Hasan Ocak’ın gözaltında olmadığı, hiç gözaltına alınmadığı, suçlu olarak aranmadığı”nın iddia edildiği hatırlatıldı.
Resmi makamların tüm engellemelerine karşı 58 günlük ısrarlı bir arayışın sonunda ailesinin Hasan Ocak’ın ağır işkence izleri taşıyan bedenine “meçhul kişi” olarak defnedildiği Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda ulaştığı söylenen açıklamada “İşkenceyle ölümü resmi raporlara girmiş olan Hasan’ın cansız bedeni tüm resmi makamlardan geçirildiği halde onu soran ailesine 'bizde yok' denildiği açığa çıktı” ifadeleri yer aldı.
Dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu’nun, Ocak’ın gözaltında işkence ile öldürüldüğünü kabul ettiği de hatırlatılan açıklamada, AİHM’in de Türkiye’yi mahkum etmesine karşın iç hukuktan bir sonuç alınamadığı vurgulandı. Ocak’ın katledilmesiyle ilgili dosyada 17 Ekim 2016 tarihinde “zaman aşımı” nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği belirtilen açıklamada, itiraz üzerine İstanbul Anadolu 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin “toplanan delillere göre dava açılması gerekir” dediği, bu itirazın kabul edildiği ancak dosyada hiçbir ilerleme olmadığına dikkat çekildi.
Açıklama, katillerin cezalandırılması talebi ve Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyecekleri vurgusuyla sona erdi.
Açıklamanın okunmasının ardından Hasan Ocak’ın avukatı Gülseren Yoleri, abisi Ali Ocak ve kardeşi Maside Ocak konuşmalar yaptı.
Kızıl Bayrak / İstanbul