Cizre’de bodrumlardaki katliama “takipsizlik”

Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, Cizre bodrumlarında katledilenlere ilişkin yapılan suç duyurusu ardından soruşturma yürütmeyerek katliamı “hukuka uygun” buldu.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 16 Şubat 2017
  • 09:56

Sermaye devletinin Kürt halkını hedef alan kirli savaşında Cizre’deki evlerin bodrumlarında katliam yapılmıştı. Katliama ilişkin Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı sözde “soruşturma” başlatmış, savcı bodrumlara girmeyi “riskli” görerek katliamı soruşturmak için atacağı en basit adımdan dahi imtina etmişti. Savcı girmediği bodrumlarda katledilenleri “terörist” sayıp yanlarında silah bulundurduklarını iddia ederek katliamı “hukuka uygun” buldu.

Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından katliamlara ilişkin kararda, “Olayda hukuka uygun sebeplerin mevcut olduğu anlaşıldığından” kovuşturmaya yer olmadığına hükmedildi.

Şırnak'ın Cizre ilçesinde “sokağa çıkma yasağı” sırasında mahsur kaldıkları 3 bodrumda katledilenler için Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan suç duyurusu, takipsizlikle sonuçlanmış oldu.

‘Gizli tanık’ beyanları esas alındı

Dihaber’in haberine göre savcılık, bazı gizli tanıkların ifadelerine dayandırdığı kararında birinci bodrumda yaralı halde mahsur kalan Muharrem Erbek (18), ikinci bodrumda mahsur kalan Yasemin Çıkmaz (17) ile üçüncü bodrumda mahsur kalan Ramazan Biriman'ın (22) "örgüt üyesi" olduklarına karar vererek, öldürülmelerinin yapılan operasyonun amacı kapsamı içerisinde olduğunu iddia etti. Operasyona katılan kolluk güçlerinin Türk Ceza Kanunu'nun 25. Maddesinde düzenlenen meşru müdafaa temelinde davrandıkları ileri sürülen kararda, kişilerin öldürülmesinde meşru müdafaa sınırının aşıldığına dair herhangi bir delil tespit edilmediği öne sürüldü.

“İnceleme yetersiz”

Aileler, takipsizlik kararlarına dilekçe ile itiraz etti. İtiraz dilekçesinde soruşturmanın savcı değil şüpheli konumda olan güvenlik güçleri tarafından yapıldığı ifade edilerek, savcıların cenazelerin bulunduğu bodrumlarda herhangi bir inceleme yapmadığı hatırlatıldı. Operasyonda kullanılan silahlardan hiç bahsedilmediğini kaydeden ailelerin avukatları da, askerlerin sayısı, kimlikleri, boş kovanlar gibi detayların hiç verilmediğini vurguladı. Savcılığın, kararında yaşamını yitirenlerin yanında silah ve mühimmat bulduğunu iddia ettiğini aktaran avukatlar, “Soruşturma dosyasında iddia edilen silahlara dair herhangi bir fotoğraflama, olay yeri inceleme ya da ölen insanların parmak izinin tespiti söz konusu olmamıştır” diye kaydetti.

Savcı girmediği bodruma silah koydu!

Savcılığın bodrumlara girmeme nedeni olarak “binaların moloz yığınından oluştuğu ve çökme riski” olarak gösterdiğini hatırlatan avukatlar, itiraz dilekçesinde, “Polis tutanağında da aynı nedenlerle bazı bodrumların içine girilmediği dile getirilmiş, ancak aynı tutanaklarda ölen insanların yanında silah ve mühimmat olduğu ve bu kişilerin güvenlik güçleri ile çatışmaya girdiği belirtilmiş. Yine bu bodrumlarda bulunan cenazeler polisler tarafından çıkarılmıştır. Bu açıklamalardaki tutarsızlık incelenmemiş. Hem binalar riskli olduğu için girilmediği kaydedilmiş hem de binanın içinde cenaze çıkarıldığı belirtiliyor. Eğer bu kişiler çatışmaya girmiş ise bulundukları bodrumlarda çok sayıda boş kovanın delil olarak dosyalara konulması gerekirdi” açıklamalarına yer verdi.

“Olaya dair görüntüler dosyada yok”

Bodrumların olduğu bölgede çok sayıda zırhlı aracın operasyona dahil olduğuna işaret eden avukatlar, olay günlerinde görev yapan zırhlı araçların hiçbirinin görüntüsü evraklara konulmadığını kaydetti.

“Kimsenin ifadesi alınmadı”

Otopsi tutanaklarına göre ölümlerin bombalama sonucu yaşandığını hatırlatan avukatlar, itiraz dilekçesinde, “Buna rağmen herhangi bir polis-askerin ifadesi alınmadı. Çoğu cenaze tamamen yanmış ve vücut bütünlüğü kalmamış olmasına rağmen yanıcı maddelerin tespiti yapılmadı” ifadelerine yer verdi. Soruşturmanın sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına yönelik kararın, hükümetin AİHM nezdindeki yükümlülüklerine aykırı hareket ettiğinin de göstergesi olduğunu vurgulayan avukatlar, “Bu durum, müvekkilin Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan yaşam hakkının ihlaline yönelik etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün de ihlalidir” diye belirtti.