“Dünya tembellerin, haksızların değil, çalışanların, haklıların olmalıdır!”
M. Şerif
Mesele bir yazı yazmak değil tek başına. Meselemiz bu toplumun yarattığı bir ozan ve o ozanın yarattığı toplumu algılamak. Mahzuni Şerif’i yerli yerine oturtmak ancak bu şekilde yapılabilir. Bu nedenle Mahzuni Şerif’in yaşamını yakından incelemeye çalışacağız.
Asıl ismi Şerif Cırık olan Aşık Mahzuni Şerif 1940 yılında Maraş-Afşin’in Berçenek Köyü’nde dünyaya gelir. İlkokulu bitirdikten sonra lise öğrenimini Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’nda tamamlar. Aynı yıllarda başka bir askeri liseyi de hak etmesine rağmen muhalif kimliğinden ötürü bu okuldan uzaklaştırılır. Okuldan atılışı ile ilgili, bir TV programında şunları ifade eder: “Takdir edersiniz ki bir gönül adamı, bir tarikat gönüllüsü, bir felsefe dervişi -ben de takdir ediyorum ki- asker olamazdı. Eğer asker olsaydım da büyük bir kavganın içinde, büyük bir onurla başka bir asker olacağımı biliyordum, silah yerine saz, disiplin yerine çiçek kucaklayacağımı biliyordum.”
Okuldan atıldıktan sonra 1964 yılında ilk plağını hazırlar, kendini sanata daha fazla vererek yüzlerce plak ve kaset yapar. Ve böylece serüven başlamış olur…
Halk ozanı kimdir?
Halk ozanı, içinde yaşadığı toplumun acılarını, sevinçlerini, özlemlerini, sorunlarını dile getiren ve bununla beraber bu toplumun yöneticilerini, devlet yetkililerini eleştiren kişidir. Halk ozanları doğaları gereği zalimlerin zulmüne her daim karşı olmuşlardır. Daha doğrusu mevcut toplum düzeni onları bu tutuma zorlar. Sadece sanat ve edebiyat alanında değil, mevcut sınıflı toplumun içerisinde ezenlere başkaldıranlar hep var olagelmiştir. Halk ozanları başkaldıranların içerisindeki sanat ve edebiyat kanadını oluşturan kişilerdir.
İşte burada Mahzuni Şerif’i görüyoruz. Halkının resmen basın yayın organı olabilmiş, onun sesi soluğu olmuş bir ozan. Halkı ile ağlayan halkı ile gülen… Gurbetliği de beraber yaşayan açlığı da… Aşkı da beraber yaşayan, baskı, sürgün ve katliamları da… Bu yönü ile baktığımızda Mahzuni –kendi deyimi ile- “ezilen kim ise onun Mahzunisi olmak istiyordum. Bu da yalnız Aleviler değildir, Laz da eziliyor, Kürt de eziliyor, Türk de eziliyor. İranlısı da, Iraklısı da her ulusta haksızlığın karşısında, ezilenlerin Mahzunisi olmak isterim ben” diyen bir çınar…
Mahzuni Şerif günümüze kadar gelmiş geçmiş halk ozanlarının devamcısı niteliğindedir. Yukarıda yazılan özellikler gözetildiğinde bir anlamda halkın sözcüsü olmak açısından geleneksel bir halk ozanıdır. Bunu edebi anlamda da söylemek mümkündür. Eserlerindeki hece yapısı ve yaşanmışlıkları eserlerinde işleme kabiliyeti onu klasik manada bir halk ozanı yapmıştır. Bu ustalık ile beraber yaşamın her alanında ve akla gelebilecek bütün olaylar üzerinden eserler vermiş olması ve son olarak da üretim konusundaki yoğunluğu, onu edebi anlamda Pir Sultan yapmıştır.
Tabi ki kimi konularda açıklıklar sağlamak gerekir. Halk ozanlarını aydın-sanatçı-yazar kategorisinde değerlendirecek olursak, bu açıdan Mahzuni Şerif de birçok aydın gibi kimi handikapları kendi içinde barındırmaktadır. Aydın tabakası örgütlü olmadığı durumda politik anlamda da işçi-emekçileri temsil etmeyecek tutumlara girebilmektedirler. Kemalizmden etkilenme, dini motifler, politik olarak düzen partilerinden yana alınan tutumlar bu handikaplara örnek olarak gösterilebilir. Ülkemizde anti-komünizmin yoğun olduğu dönemlerde Şerif şu sözleri söyleyebilmiştir:
“kim diyorsa Mahzuni‘ye komünist
onun imanından şüphe etmeli
böyle bir millete kim etse gasit
yedi sülalesini topa tutmalı”
Tabi bu durum onun örgütsüz bir halk ozanı olmasından kaynaklanmaktadır ve onun hak ettiği değeri azaltmaktadır. Sadece ihtiyatlı olmak açısından sosyalist, devrimci vb. sıfatları kullanmaktan geri durulmalı, yanı sıra yiğidin hakkı da yiğide verilmelidir. Birçok halk ozanının yaşadığı sorun böylesi durumlarda kendini göstermektedir. Halk ozanları halkın içinden çıkan ve halkın yaşadığı sorunları bire bir yaşayan kimliklerdir. Bu sorunlar arasında açlık, yoksulluk, yoksunluk ve –tabir uygunsa- sahipsizlik vardır. Örgütsüzlük ve dolayısıyla güçsüzlük, halk ozanlarını yer yer yanlış siyasal eğilimlere itmektedir. Tam da burada devrimci müdahalenin-mücadelenin önemi ortaya çıkmaktadır. Devrimci muhalefetin güçlü olduğu dönemlerde aydın ve sanatçılar işçi ve emekçilerden, devrimcilerden yana tavır almakta herhangi bir zorluk çekmemektedirler. Zayıf olunan durumlarda ise kendilerine kim sahip çıkıyorsa onlarla beraber hareket etme eğilimine girmektedirler. Gerçekten her koşulda sağlam ve tutarlı bir duruş sergileyen aydın, sanatçı halk ozanı yok denecek kadar azdır. Mahzuni Şerif’teki kimi siyasi yalpalamaları da böylesi koşullara yormak gerekir. Ne elimizin tersi ile bir kenara itmeli ne de devrimci-komünist-sosyalist bir halk ozanı sıfatı yakıştırılmalıdır.
Yaşamın her alanında Mahzuni
Mahzuni sanat yaşamı boyunca, kısa özgeçmişinde de yer aldığı gibi birçok badire atlatmış, bedeller ödemiştir. Politik gelişmeler karşısında tutum almış ve hapislere girmiş, işkenceler görmüştür.
Adeta günümüze de gönderme yaparcasına hırsızından zorbasına tüm iktidarları eleştirdi:
“Bizim elin ana ana-sını belledi gardaş belledi
Böyle dinsiz böyle böyle hırsız gelmedi”
ABD emperyalizmin karşısında yine sözünü esirgemedi büyük çınar:
“Mahzuni Şerif uyuma
Gün geldi çattı akşama
Bizden selam Vietnam’a
Amerika katil katil”
Denizlerin asılmasında büyük payı olan ve dönemin başbakanı olan Nihat Erim’e yönelik de eleştirisini bir türkü ile dile getirir:
“köşkün sarayın yıkılsın
erim erim eriyesin
umudun suya dökülsün
erim erim eriyesin
çölden çöle sürünesin
erim erim eriyesin
sürüm sürüm sürünesin”
Mahzuni Şerif sınıfsal anlamda eserlerinde çelişkileri olduğu gibi dile getirmeyi de başarmış bir ozandır. Burjuvazi sınıf çelişkilerinin üzerini örtmeye çalışırken bir halk ozanının böylesi bir tutum alması gayet doğal bir davranıştır:
“Sordum çiftlik sahibine
Dedi ki babamdan kaldı
O da sordu babasına
Dedi ki babamdan kaldı
…
Sordum hamalın halini
Dedi babamdan kaldı
Dedim sırtındaki semer
Dedi ki babamdan kaldı”
Bu çelişkiler üzerinden üretim yapan bir halk ozanının emekçilerin sorunlarını dile getirmemesi düşünülebilir mi? İşte Mahzuni’nin maden işçilerine seslenişi:
“Der Mahzuni kuyu dardır
Bize kolay o’na zordur
Bir onurlu teri vardır
Bunu bilir madenciler”
Özetle Mahzuni Şerif için bugün öne çıkarılması gereken nokta yaşamın içinden biri olması ve buradan doğru üretmesidir. Toplumsal yaşamın tüm sorunlarına karşı duyarlılığıdır. Bugün birçok sanatçıda göremediğimiz bu tutum Mahzuni’de vücut bulmuştur. Adeta ansiklopedik bir halk ozanıdır Mahzuni… Onu bu yönü ile anlamak, anlamlandırmak ve ileri yönleri ile beraber geleceğe aktarmak da bizlerin görevidir.
Ayrıca ezilen sınıflardan yana tutum alması açısından işçi sınıfının sahiplenmesi gereken bir ozandır. Bugün işçi sınıfı burjuvazi tarafından sistemli bir şekilde kültürel olarak yozlaştırılıyorken Mahzuni’nin işçi sınıfı içerisinde tanıtılması, anılması önemli bir kültürel mirasa da hakkını vermek açısından önemlidir.
F. Deniz