Bugün 23 Nisan, kederle doluyor insan!

Çocuklarımıza gerçek “bayram”ları armağan edebilmek, Nazım Hikmet’in dediği gibi “çocuklarımızın kırmızı elmalar gibi gülebilmeleri ancak ve ancak nasırlı ellerin bir araya gelmesi” ile mümkün!

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Nisan 2016
  • 13:04

Bugün 23 Nisan! Burjuva medyada bakanlık koltuklarına oturan çocukların demeçleri manşetlere taşındı. Ancak çocuk istismarının, ölümlerinin, çocukların içinde bulunduğu açlık ve sefaletin artık kör göze görünür boyutta artığı bugün çocuklara dair ürkütücü istatistik verilerde gündem de kendilerine sınırlı da olsa yer buldu. Ve kapitalizmin çocuklara verebildiği tek şeyin yoksulluk ve ölüm olduğunu gözler önüne bir kez daha serdi.

İş cinayetlerinin kurbanları: Çocuk işçiler

Kapitalizmin 1800’lü yıllardan bu yana kimi yasal sınırlamalar getirse de vazgeçemediği ucuz ve güvencesiz iş gücü olan çocuk işçiler, sömürü çarkları arasında salt alın terlerini değil kanlarını da döküyorlar. İSİG Meclisi’nin verilerine göre 2013 yılında 59, 2014 yılında 54, 2015 yılında 63 çocuk işçi hayatını kaybetti. Çocuk işçilerin iş kolları ise 92’si tarım, 20’i inşaat, 14’ü ticaret/eğitim, 11’i metal, 6’sı gıda, 6’sı tekstil, 5’i konaklama/eğlence, 5’i taşımacılık, 5’i genel işler, 3’ü kimya, 2’si çimento, 1’i maden, 1’i iletişim, 1’i metal ve 1’i sağlık işkolunda çalışıyordu. 3 çocuğun ise çalıştığı işkolu yeterli bilgi olmadığı için belirlenemedi.

İSİG Meclisi’nin raporunda, çocuk işçi ölümlerinin genel işçi ölümlerine oranı 2013 yılında yüzde 5,4 iken 2014 yılında yüzde 3,4 ve 2015 yılında 3,6 olarak belirtildi.

Gericiliğin kurbanları: Çocuk gelinler

Kapitalist sistemin körüklediği ve AKP iktidarı ile el ele giden dinsel gericiliğin son dönemdeki politikaların bir sonucu da çocuk gelinler oldu. 2015’te çocuk yaşta evliliklere ait resmi evlenme sayısı 31 bin 337 olduğu yayınlanan kimi raporlardan yansıyan bilgiler arasında. Yine kamuoyuna yansıyan verilerde; evliliklerin imam nikâhına dayalı olması sebebiyle en az 181 bin 36 erken yaşta evlilik yapan çocuk bulunduğu, 2012 yılında 20 bine yakın ailenin 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için dava açtığı yer alıyor. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre erken evlilik ve nişanlılık nedeniyle eğitime devam edemeyenlerin yüzde 97,4’ü kız öğrenciler oluşturmakta. 15-19 yaş arası genç kızlarda birinci sırada ölüm nedeninin, hamilelik ve doğumun yol açtığı sorunların olduğu, 18 yaş altında evlenenlerin yarısının okuma-yazma bilmediği, yüzde 31,7’sinin de okuma-yazma bilmesine rağmen hiç okula gitmediği, 2010-2015 yılları arasında tespit edilen resmi evlilik rakamlarına göre, tüm evliliklerin üçte biri 18 yaş altındaki kız çocuklarıyla gerçekleştirildiği, çocuk yaşta resmi nikâhla evlendirilen kız çocuklarının (16-17 yaş grubu) 2013 yılında yüzde 69,9’u kendisinden 6 ve daha büyük yaşta bir erkek ile evlendiği, erken yaştaki evliliklerin %15,2’sinin ise eşi ile arasındaki yaş farkının 11 ve daha yukarı yaş olduğu da bu verilerden bazıları.

Suriyeli çocuklar da kapitalist sistemin kirli savaş politikasının kurbanı oldular. Suriyeli küçük kızların imam nikâhıyla kuma yapılması yaygın olarak görülüyor ve yaş sınırının 11-12’ye kadar düştüğü biliniyor. Ailelere ortalama 2 bin ile 5 bin TL arasında başlık parası veriliyor. Bu nikâhlar Suriyeli kızlar ve kadınlar tarafından bir kurtuluş şansı olarak görülebilse de; çoğunda, nikâh görüntüsü altında fuhuş ve çocuk-kadın ticareti yapılıyor. Şiddet ve tehdit altında zorla çalıştırılan bu kızların yaş ortalaması ise 15-18; ancak şahit olunan kimi örneklerde bu yaş 12’ye kadar düşebiliyor.

Yoksulluğun kurbanları: Çocuk mahkûmlar

Açlık ve yoksulluk içinde büyüyen çocuklar, kapitalist sistemin yoz kültürünün ideolojik etkisiyle, bireysel kurtuluş umuduyla beraber “suç” a yöneliyor. Kendi yarattığı bataklığa ittiği çocukları dört duvar arasına koyarak “rehabilite” etmeyi vaat eden bu sistemin hapishanelerinde çocukları taciz ve tecavüzün beklediğini ise en iyi Pozantı ve Şakran cezaevlerinden biliyoruz.

Yine resmi verilere göre çocuk hükümlü sayısı 5 yılda 5 kat artış gösterdi. Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün sitesinde 12-18 yaş arası (18 yaşından gün almamış) tutuklu/hükümlü çocuk sayısı 2165 olarak belirtiliyor. 2015 yılı TÜİK raporuna göre, Türkiye’de ceza infaz kurumuna giren hükümlü çocuk sayısı 5 yılda 5 kat artarak, 7 bin 595’e çıktığı, çocuk hükümlü sayısının ise 2014’te bir önceki yıla kıyasla yüzde 23,8 artış gösterdiği belirtiliyor.

İstismarın kurbanları: Çocuklar

Adalet Bakanlığı verilerine göre 2014’te Türkiye’de 40 bin “çocuğa taciz davası” açıldı. 24 bin 285’inde karar çıktı. Mahkûmiyet çıkan dava ise yalnızca 13 bin 968. Her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk cinsel istismarı vakası geliyor. 2015 yılında Türkiye’de bin 377’si erkek, 9 bin 718’i kız çocuğu olmak üzere toplam 11 bin 95 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı belirtildi.

Bunlar ise yalnızca resmi veriler. Ensar Vakfı davası örneğinde olduğu gibi taciz ve tecavüzlerin ardındaki sistem aklanmaya devam ediliyor. Tecavüze uğrayan çocuklarda “rıza” aranıyor, “çığlık atmadı”, “direnmedi”, “psikolojik travma geçirmedi”  “bekareti bozulmadı”, “kısa etek giydi” vs. argümanlarla ceza indirimleri gerçekleştiriliyor.

Yoksulluğun ve sefaletin küçük kurbanları: Çocuklar

Avrupa Birliği’nin yoksunluk tanımına göre Türkiye’de yaklaşık her üç çocuktan biri, başka bir deyişle 7 milyondan fazla çocuk şiddetli maddi yoksunluk çeken hanelerde yaşıyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (Betam) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Yrd. Doç. Dr. Gökçe Uysal ve Araştırma Görevlisi Selin Köksal tarafından hazırlanan “Her üç çocuktan biri maddi yoksunluk içinde” başlıklı araştırma notunda yer verilen tespitlere göre Türkiye’de maddi yoksunluk çeken hanelerde yaşayan çocukların yarısından fazlası Akdeniz, Kuzey Doğu Anadolu, Orta Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde ikâmet ediyor. Çocukların yüzde 40’ının protein ihtiyacını et, tavuk ya da balık ile karşılayamadığının gözlemlendiği ve Doğu bölgeleri ve Akdeniz bölgesinde maddi yoksunluk oranları Türkiye ortalaması olan yüzde 36.2’nin üzerindeyken diğer 7 bölgede ortalamanın altında yer aldığı kaydediliyor. 20 milyon çocuğun 7 milyonunun şiddetli maddi yoksulluk içinde büyüdüğü ise ifade edilen bir başka veri.

Kirli savaşların ve polis terörünün kurbanları: Çocuklar

Türkiye’de yılları bulan kirli savaş da çocukların isimleri de katledilenlerin arasında yer almaya devam ediyor. Son dönemde özellikle Kürt illerinde sokağa çıkma yasağı adı altında ilan edilen sıkıyönetimlerde genç-yaşlı demeden Kürt halkının katledilmesi çocuk ölümlerini de beraberinde getirdi. Türkiye İnsan Hakları vakfı (THİV) Dökümantasyon merkezi sokağa çıkma yasağının ilan edildiği ilk gün olan 16 Ağustos 2015’ten 20 Nisan 2016 tarihleri arasında katledilen en az 338 kişiden 78’inin çocuk olduğu bilgisini paylaşıyor.

Basın açıklamalarında, mitinglerde, eylemlerde ortaya konulan polis terörünün kurbanları arasında da yine çocuklar bulunuyor. Berkin Elvan’dan bildiğimiz gibi çocuklar hedef gözetilerek katlediliyor.

Bugün 23 Nisan, kederle doluyor insan!

Yukarda sıraladığımız verilerin çoğunluğu resmi rakamlar. Yani söz konusu başlıklara dair ortaya konulan gerçekliğin “en az” ifade ediliş şekli. Kısacası gerçekler çok daha korkunç boyutta. Kapitalist sistemin çocuklara “bahşettiği” 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda çocukların içinde bulunduğu tablo ortada bir “bayram”ın değil aksine çocukları içine çeken ve yok eden koca bir kara deliğin karanlığının olduğunu gözler önüne seriyor.

Kapitalist sistemin “meta” üzerine kurulu değerler sisteminde başkaca bir şey beklemek de mümkün değil elbette. Bu sistemin çocuklarımıza verebileceği tek şey ölüm ve sefalet. Çocuklarımızı bu koca deliğin karanlığından çıkarabilmek için örgütlenmekten, kapitalist sisteme karşı kızıl bayrağı yükseltmekten başka bir alternatifimiz bulunmuyor.

Çocuklarımıza gerçek “bayram”ları armağan edebilmek, Nazım Hikmet’in dediği gibi “çocuklarımızın kırmızı elmalar gibi gülebilmeleri ancak ve ancak nasırlı ellerin bir araya gelmesi” ile mümkün!

Z. Kaya