Yaklaşık bir haftadır gündemde Sedat Peker’in itirafları yer alıyor. Peker, kendisine yönelik operasyon öncesinde canciğer olduğu ve kendisi gibi tescilli faşistler Mehmet Ağar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla ilgili demediğini bırakmıyor. Operasyondan sorumlu tuttuğu bu ikilinin karanlıkta kalmış olan kirli-kanlı icraatları ve ilişkileri de ortalığa saçılıyor böylelikle.
Sermaye devletinin çekirdeğinde yer alan kontrgerilla tipi örgütlenmeler dünden bugüne hep var olagelmişlerdir. Bir dönem Yeşil’ler, Çatlı’lar, Kırcı’lar gibi faşist canileri tetikçi olarak kullanan sermaye devletinin “derin” yanı, 1996 yılındaki “bir kaza” ile asfalta saçılmıştı. Kamyona çarpan mercedeste üzerinde Hüseyin Özbay adına düzenlenmiş sahte kimlikle 12 Eylül’ün öz çocuğu kiralık katil Çatlı, İstanbul eski İl Emniyet Müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ ve DYP Şanlıurfa milletvekili Sedat Bucak vardı. Kazayla ortaya saçılanlar sadece buzdağının görünen kısmıydı. Tarihe Susurluk kazası olarak geçen olay, toplumda büyük bir tepkinin açığa çıkmasına yol açmış, kirli devlet-mafya-siyaset ilişkiler ağı “ışık söndürme” vb. eylemlerle mücadeleye konu olmuştu. Orta konulan tepki ve eylemler devletin çeteleşmiş halinin toplum tarafından sorgulanmasını ve daha epeyce boyutunun açığa çıkmasını sağlamıştı.
Günümüz Türkiye’sinde sahnede Sedat Peker’ler, yine Mehmet Ağarlar, Alaattin Çakıcı’lar, Süleyman Soylu’lar bulunmaktadır. MHP’nin desteği ile cezaevinden çıkan Çakıcı’dan sonra Sedat Peker’in düğmesine basıldığı anlaşılıyor. Daha düne kadar AKP-MHP iktidarının kanlı sözcülüğüne soyunan ve barış akademisyenlerini “Oluk oluk kan akıtacağım” diye tehdit eden Peker’e o günlerde kol kanat gerenler, korunması için polis gücü atayanlar, Peker’in akrabasının düğününde şahitlik yapanlar, bir anda Peker’e öfke kusmaya başladılar.
Süleyman Soylu, Peker’in yayınladığı videolardan sonra “Hayatının bir noktasında benimle temasın var ve bu ispatlanırsa idam dahil her türlü cezaya razıyım” demişti. Kendini savunmak adına da AKP-MHP iktidarının karşısındaki bütün toplumsal muhalefeti Peker’in sözcülüğünü yapmakla suçlamıştı. Bu kirli işlerin kanıtları gün gibi ortada duruyor. Sermaye iktidarının tarihi bu konuda fazlası ile kanıt biriktirmiş durumda. Ancak sorun kanıt bulmak değil sizi kimin yargılayacağı... Hakimleri, savcıları, kısacası tüm yargı organlarını tekelinize aldınız. Tek adama dayalı AKP-MHP iktidarına muhalif olan bütün gazete, TV, internet sitelerini, yani sizden farklı söz söyleyen herkesi bu cendere ile anında “terörist” ilan ediyorsunuz. Şimdi diyorsunuz ki “Bir tek kanıt bulursanız…” Bakıyoruz, Peker “Oluk oluk kan akıtacağım” dedikten sonra onun can güvenliğini sağlamak için polis takviyesi yaptığınızı, CHP Mersin milletvekili resmi belge ile kanıtlıyor. Ancak sizi yargılamaya bu yetmez.
Bu kirli ilişkileri, bu pisliği toplumsal devrim temizler. Bu da ancak, başta hayatını cehenneme çevirdiğiniz ve zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan işçi sınıfımızın ayağa kalkması ve diğer tüm ezilen ve emekçi katmanları devrimci sınıf mücadelesi ekseninde birleştirmesi ile mümkün olacak.
B. Ufuk