Dünya işçi hareketi tarihinin en önemli olayları arasında olan Haymarket Komplosu, genellikle 1 Mayıs’ın ortaya çıkışı ile birlikte anılır. Belki 1 Mayıs, bu komplo sonucu idam sehpasına gönderilen işçiler anısına ortaya çıkan bir gün değildir. Ama hiç kuşku yok ki, onlar 1 Mayıs geleneğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Tarihe “Haymarket Komplosu” olarak geçen, Amerikalı dört işçi önderinin idamı, birinin ise şüpheli intiharı ile sonuçlanan olaylar, 1886 yılında Chicago’daki McCormick Fabrikası’ndaki greve dayanır. Şubat ayından beri devam eden greve, tam da 1 Mayıs günü “8 saatlik işgünü” talebiyle gerçekleşen görkemli eylemlerin ardından, 3 Mayıs günü polis ve grev kırıcılar tarafından bir saldırı gerçekleştirilir. Bu saldırıda altı işçi hayatını kaybeder.
Bu saldırıyı protesto etmek ve hayatını kaybeden işçileri anmak için 4 Mayıs günü Haymarket Meydanı’nda bir miting gerçekleştirilir. Miting sona erdiği sırada polislerin olduğu tarafa doğru bir el bombası atılır. Sermayedarların kiralık katilleri ve polislerin saldırısı ile çatışma yaşanır. Bu olaylar sırasında yedi polis ve dört işçi ölür.
Olayın ardından burjuvazinin gazeteleri büyük bir karalama kampanyası başlatırken, Amerikan devleti işçi önderlerine yönelik bir tutuklama furyasına girişir. Azılı işçi düşmanlarının jüri koltuğuna oturtulduğu göstermelik yargılamalar sonucunda yedi işçi önderi idama mahkûm edilir, bir işçiye ise 15 yıl hapis cezası verilir. İdama mahkûm edilen işçi önderlerinden Albert Parsons, August Spies, Adolph Fischer ve George Engel 11 Kasım 1887’de idam edilir. Louis Lingg ise idamlardan bir gün önce hücresinde ölü bulunur. Diğer iki işçi önderinin cezaları müebbete çevrilir.
Katledilen işçi önderlerinin mahkemedeki savunmaları ve idam sehpasındaki son sözleri, işçi sınıfının haklı mücadelesine olan inançlarını haykırdıkları birer manifestodur. Zaten burjuvazi de onları miting meydanında atılan bombanın sorumlusu oldukları için değil, işçi sınıfının kararlı ve militan önderleri oldukları için idam sehpasına göndermiştir. Çünkü idam edilen işçi önderlerinin her biri sadece McCormick Fabrikası’ndaki grevin değil, Chicago ve Amerikan işçi sınıfının gerçekleştirdiği birçok eylemin ve o dönem yükselen 8 saatlik işgünü mücadelesinin de öncüleri arasındadır.
Evet, 1 Mayıs katledilen bu beş işçi önderinin anısına ilan edilen bir gün olmadı. Tüm dünyada eşzamanlı girişilen 8 saatlik işgünü mücadelelerinin eseriydi. Ama bu beş işçi önderinin, hem 8 saatlik işgünü mücadelesine verdikleri emekle, hem de burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki tarihsel kavgada simgeleşen konumları ile 1 Mayıs geleneğinin yaratıcıları olduklarına şüphe yoktur.
Aynı 1830’da Lyon barikatlarında dövüşen, 1871’de canları pahasına Komün’ü savunan, 1905 Kanlı Pazar’ında Kışlık Saray önünde çarlığın kurşunlarının hedefi olan işçiler gibi...
Aynı 1 Mayıs geleneğinin ortaya çıkmasından 87 yıl sonra, o geleneği geleceğe taşırken Taksim Meydanı’nda hayatını kaybeden işçiler gibi...
Onların son sözleri burjuvaziye karşı verdiği sınıf savaşında işçi sınıfına ışık tutmaya devam edecek.
1 Mayıslar’da ve sınıf savaşının sürdüğü her alanda o gizli ateş yanmaya devam edecek.
Emeğin Kurtuluşu Gazetesi’nden alınmıştır…