Lenin Nisan 1904 tarihli 1 Mayıs bildirisinde “Bu büyük mücadelede iki dünya karşı karşıya duruyor: sermayenin dünyasına karşı emeğin dünyası; sömürünün ve köleliğin dünyasına karşı kardeşliğin ve özgürlüğün dünyası...” demektedir. Günümüz kapitalizm koşullarında değişen bir şey yoktur. Emeğin dünyası kurulana kadar bu böyle devam edecektir.
2018 1 Mayıs’ı yaklaşırken sermaye devleti sınıf mücadelesi verenlere nefes alma hakkı tanımamaktadır. Birçok ilde 1 Mayıs faaliyeti yürütenlere yönelik saldırılar, engelleme girişimleri devreye sokulmaktadır. Bir tarafta 1 Mayıs alanı olan Taksim yasaklanırken, diğer tarafta 1 Mayıs mitinglerinin içeriğine müdahale edilmeye çalışılmaktadır. Bu haliyle devlet sermayenin egemenliği tahkim etmek, 1 Mayıs’lar üzerinde ise tam bir denetim kurmak istemektedir.
Geçtiğimiz hafta 1 Mayıs çalışmalarına dönük saldırıların hedefinde de bu vardır. 1 Mayıs’a çağrı yapan BDSP’lilerin gözaltına alınması ve adli kontrol şartıyla serbest bırakılması, fabrika önlerinde ve organize sanayi bölgelerinde güvenliklerin saldırıları, 1 Mayıs çağrısı nedeniyle 10 ESP’linin tutuklanması 1 Mayıs’a yönelik saldırıların güncel örnekleri oldu. Yine, HDP’lilerin Taksim İstiklal Caddesi’nde toplu olarak bildiri dağıtmalarına yasak koyan sermaye devleti, sarı renkli işçi bareti takımasını da engelledi.
Birçok ilde valilik eliyle eylem, yürüyüş, siyasal faaliyet gerçekleştirme yasağı getirilmektedir. Sinop’ta nükleer karşıtı panel valilik emriyle “kamu düzeni ve güvenliği açısından risk oluşturacağı” gerekçesiyle yasaklanırken, Mardin’de ise bütün toplantı, yürüyüş, basın açıklaması, anma, stand, meşale yakma, oturma eylemi ve protesto gibi tüm gösteriler, afiş, pankart asma, bildiri-broşür dağıtımı 19 Temmuz’a kadar kaymakamlık iznine tabi kılındı.
İzmit’te Memur-Sen’in 1 Mayıs gerçekleştireceği gerekçesiyle diğer konfederasyonlara ikinci bir 1 Mayıs’ı gerçekleştirme yasağı getirildi. Ya Memur-Sen’inkine katılın ya da yapmayın dayatmasında bulunuldu.
Ankara’da ise valilik ilk miting başvursunu “Sendikalar amaçları dışında faaliyette bulunamaz” yanıtıyla reddeti. Kürtçe tüm sloganların yanı sıra, AKP’nin eleştirilmesine, tecavüz kelimesine, “iş cinayetlerinin hesabını soracağız”, “işçi katilleri yargılansın”, “taşerona hayır” pankartlarına yasak koyan valilik; savaşa, gazetecilerin tutuklanmasına, nükleer santrallere, kadın cinayetlerine karşı sloganların ise sakıncalı olduğunu savundu. Mitingin bütün içeriğine karışan, değiştirilmesini isteyen valilik daha 1 Mayıs gelmeden odalar ve konfederasyonlar üzerinde denetim ve baskı kurmaya başladı. Valilik ikinci başvuruyu kabul etmesine rağmen, geçtiğimiz günlerde Ulus Meydanı’nda valilikten izin alınmadığı gerekçesiyle Tertip Komitesi’nin bildiri dağıtmasına izin vermedi.
Sermaye devleti emeğin örgütlü gücünden korkmaktadır. Emeğin dünyasından korkmaktadır. Çünkü bu onun sonu anlamına gelmektedir. Bugün 8 saatlik işgününden 1 Mayıs’ın resmi tatil olmasına kadar elimizdeki bütün haklar kazanılmış haklardır. Hiç kimse onları bize lütfetmemiştir, vermemiştir. İşçi sınıfı mücadeleyle kazanmıştır. Mücadele ettiği sürece koruyacak ve büyütecektir. Emeğin dünyası zaferini, sermayenin dünyasını ortadan kaldırarak, sermayenin egemenliğine son vererek, emeği özgürleştirerek ilan edecektir.
Lenin’in aynı 1 Mayıs bildirisinde dediği gibi: “Dünya üzerinde hiçbir kuvvet, gittikçe daha fazla sınıf bilinciyle kuşanarak, daha sıkı birleşerek ve örgütlenerek büyüyen milyonlarca işçiyi alt edemez.”
* Nazım Hikmet, Ellerinize ve yalana dair şiirinden, 1949