Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilen yakınları için Galatasaray Meydanı'nda gerçekleştirdikleri eylemde bu hafta; Davutoğlu'nun "Beyaz Toros" tehditlerine karşı beyaz Toroslarla gözaltına alınarak kaybedilenleri andı. "552 haftadır beyaz Toroslarla götürülüp dönmeyenlerin izini sürüyoruz" ozalitinin yanı sıra beyaz Toroslarla götürülenlerin fotoğrafları yere serildi.
"Beyaz Toroslarla bizi korkutmaya çalışanlara karşı alanlardayız" denilerek başlanan eylemde 27 Ekim 1991'de İstanbul'da Beyaz Torosla götürülerek kaybedilen Hüseyin Toraman'ın dosyasının ele alınacağı belirtildi.
Eylemde ilk sözü Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren aldı."Biz hep karanlık günlerden geçiyoruz" diyen Eren, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarını hatırlatarak Davutoğlu'nun "Beyaz Toros" ile tehditlerine tepki gösterdi. 552 haftadır gözaltında kayıplarının bulunması için mücadele ettiklerini ancak bugün '90'lı yılllar ve beyaz Toros tehditlerini savuranların da bu cinayetlere ortak olduklarını ifade etti.
İstanbul'da beyaz Torosla gözaltına alınarak kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun söz aldı. Ankara'da katledilenleri acısının taze olduğunu ifade eden Tosun, beyaz Toros tehditlerine karşın "İstediğiniz kadar tehdit edin, tehditleriniz karşılık bulsaydı burada olmazdık" dedi. AKP'nin kendi dönemlerinde faili meçhul cinayet olmadığını öne sürdüğünü hatırlatan Tosun, insanların artık sokak ortasında infaz edildiğini söyledi.
Hasan Ocak'ın abisi Ali Ocak ise "devlet bize insanlık suçlarını hatırlatıyor" diyerek beyaz Toros tartışmalarına değindi ve kendilerinin bu suçları yıllardır hiç unutmadıklarını ifade etti. Bu insanlık suçlarına Roboski'yi, Soma'yı, Gezi'yi, Suruç'u ve Ankara'yı da eklediklerini belirterek tehditlere boyun eğmeyeceklerini ifade etti.
Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl de söz alarak AKP'nin faili meçhul cinayetler ve kayıplarla ilgili verilen bütün önergeleri reddetmesini teşhir etti
İstanbul milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Sezai Temelli de söz alarak Davutoğlu'nun tehditlerine ve gerçekleştirilen katliamlara tepki gösterdiler.
Ardından 27 Ekim 1991 yılında İstanbul Koamustafapaşa'da beyaz Torosla gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Toraman'ın annesi Hatice Toraman söz aldı. Oğlunun insan hakları, ezilenler ve yoksullar için mücadele ettiği için gözaltına alınarak katledildiğini ifade eden Toraman, "Devlet kana doymadı" diyerek süregelen katliamları teşhir etti. Faşizme karşı birlik çağrısı yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Toraman ailesinin avukatı Gülseren Yoleri ise aradan geçen 24 yıl içinde hiçbir ilerleme olmadığı gibi davanın zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlikle kapatıldığını anlattı. Buna karşın yaptıkları itiraz sonucunda davanın tekrardan başladığını ancak bu sefer de en başa dönüldüğünü ifade etti.
Bu haftaki basın açıklamasını ise Gizem Kılıç okudu. "Beyaz Toroslara bindirilip bir daha evlerine dönmeyenlerin izini sürmek için Galatasaray'dayız" sözleriyle başlayan açıklamada Diyarbakır, Cizre ve Batman'da da kayıp yakınlarının meydanlarda olduğu belirtildi. Beyaz Toros tehdidine değinilerek "Bu açıklama halkı tehdit etmesi bir yana kontrgerillanın tasfiye edilmediğinin de itirafıdır" denildi.
Açıklama Hüseyin Toraman'ın kaybedilişinin anlatılmasıyla devam etti. Toraman'ın 34 ATZ 56 plakalı beyaz bir Torosla evinin önünden kaçırıldığı, bu sırada mahalledeki polis karakoluna "insan kaçırıyorlar" denilerek ihbar yapıldığı, gelen resmi polislerin Toros’ta bulunanların da Gayrettepe'ye bağlı TMŞ polisleri olduğu için birşey yapamayacaklarını söyledikleri aktarıldı. Görgü tanıklarının ifadeleri ve mahalle karakolunun amirinin gözaltına alanların polisler olduğu yönündeki ses kayıtlarına rağmen Hüseyin Toraman’dan bir daha haber alınamadığı belirtildi.
Açıklama "24 yıldır Hüseyin'in akıbetini açığa çıkarmayan, faillerini yargılamayan tüm hükümetleri sorumlu tutuyoruz. Hüseyin Toraman dosyasındaki cezasızlık son buluncaya kadar, adalet sağlanıncaya kadar onu aramaktan, onu sormaktan vazgeçmeyeceğiz" denilerek sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul