Sarı Basın Kartı’nın, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nce (BYEGM) verilmesine halihazırda tepkili olan basın meslek örgütleri, yetkinin Cumhurbaşkanlığına devredilmesiyle yanlışın büyüdüğünü ifade ediyor.
Sendikalar, basın kartının, meslek örgütlerinin oluşturduğu bir komisyonca, kendi oluşturdukları ilkelere göre verilmesi gerektiği düşüncesinde.
Bianet’ten Ayça Söylemez, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren ve KESK’e bağlı Haber Sen Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Burak Ustaoğlu ile yeni düzenlemeyi ve çözüm önerilerini konuştu. Sendika yöneticileri konuyla ilgili olarak şunları söyledi:
Durmuş: Basın kartını, sendikalar vermeli
“Sistemde sadece kurum değişikliği oldu; Başbakanlığa bağlıydı, şimdi Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Oysa gelişmiş ülkelerde gazetecilere basın kartını, üyesi olduğu sendikalar veriyor. Türkiye’de de olması gereken, kartı, gazetecilerin bağlı bulundukları sendikaların vermesi.
“TGS olarak Sarı Basın Kartı komisyonunda temsil ediliyoruz ancak gazetecilerin başvuruları her ne kadar komisyondan geçiyor olsa da BYEGM Genel Müdürünün onaylamadığı hiç kimse basın kartı alamıyordu. Bu uygulamada zaten keyfiyet vardı. Bu keyfiyete karşı, basın kartı inisiyatifi sendikalarda olmalı. Bir kişi sendikaya üye olabiliyorsa zaten gazetecidir. Avrupa’da da uygulama böyle. Etik olanı da, gazeteciye sendikaların kartı vermesi olur.
“Zaten Türkiye’de gazetecinin bir olayı izlememesi isteniyorsa ne kurum kartı ne Sarı Basın Kartı işe yarıyor. Bunun değişmesi için de kurum kartının kabulünden öte gazeteciliğe bakışın değişmesi gerekiyor. Çözüm önerimiz uygulanıp kartları sendikalar verdiğinde, kurum kartlarına da ihtiyaç olmayacak.
“Ayrıca, gazetecilerin Sarı Basın Kartı için bekleme süresi var. Ama gazeteci sigortası yapıldığında sendikaya da üye olup basın kartını alabilir. Böylelikle bekleme süresi sorunu da çözülmüş olur.”
Eren: Keyfiyet daha da artacak
“Sarı Basın Kartı’nın Cumhurbaşkanlığına devredilmesi, varolan sorunun katmerli hale gelmesi demek. Başbakanlık kartı keyfi veriyordu, bu keyfiyet daha da artacak.
“Yapılması gereken, basın örgütlerinin kurduğu yeni bir komisyonun belirlediği ilkeler çerçevesinde bu kartın verilmesi. Sorun, gazetecilik kimliklerini meslek örgütlerinin vermesiyle çözülür.
“Bu fikre, meslek örgütlerinin kartının yasal karşılığı olmayacağı şeklinde itirazlar gelmişti. Ama zaten esas sorun, devletin kartı tanıyıp tanımamasıyla ilgili değil. Bu, ülkedeki demokratikleşmeyle paralel bir sorun…
“Halihazırda ağır bir akreditasyon uygulaması var. Sarı Basın Kartı olanlar da birçok basın toplantısına giremiyor. Doğrusu, inisiyatifin devletin tekelinden çıkarılıp Avrupa deneyimlerinden de örnek alınarak belirlenen kriterler çerçevesinde, basın kartını meslek örgütlerinin vermesi olacaktır.”
Ustaoğlu: Gazetecilerin sorunlarına yenisi eklendi
“Sarı Basın Kartı bizim mesleki belgemizdir. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü öncesinde de söylediğimiz gibi, Sarı Basın Kartı’nın verilmesi devlet elinden değil, gazetecilerin kendi meslek örgütlerince verilmesi gerektiğini savunuyorduk.
“Bir dönem meslek örgütleri basın kartı komisyonunda kısmen etkin olmuş olsa da son dönemde tamamen devlet eliyle verilmeye başlanmıştı.
“Eski halini bile eleştiriyorken şimdi direkt devlet eliyle dağıtılmaya başlanacak. Konjonktürde yaratılmış olan kartelde muhalif gazetecilerin sorunları ortadayken, yapılan değişiklikle bu sorunlara bir de mesleki kart sorunu eklenmiş oldu.”
ÇGD: Hem ayrıcalık hem sansür artacak
Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) de Basın Kartı Yönetmeliği’nde 2015’te yapılan değişiklikle değeri ve niteliğinin iyice düşürüldüğünü, bu son değişiklik ile de kartın “Sarayın basın kartı” haline geldiğini ifade etti:
“Basın kartı alabilmek için gereken ve ‘basın sigortası’ olarak bilinen 5953 sayılı kanuna bağlı olarak çalışma hakkı, sermaye medyası tarafından gasp ediliyor, gazetecilerin özlük haklarını yasal güvenceye alan bu kanun işverenler tarafından zaten uygulanmıyor. Hal böyleyken Sarı Basın Kartı zaten çoğu basın çalışanı tarafından başvurusu bile yapılamayan bir ayrıcalık haline çoktan dönüşmüş durumda.
“Üstüne bir de Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kuruma devredilmiş olması hem ayrıcalıkların hem sansürün artırılması anlamına geliyor.
“Gazetecilere verilecek kartlar, anti-demokratik yasal düzenlemeler ve oldu bittilerle oluşturulmuş kurullarca değil, basın çalışanlarınca oluşturulmuş kurumlarca belirlenmeli.”