Saray rejiminin şefi Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 76’ıncı Genel Kurulu’na katılmak üzere Atatürk Havaalanı’ndan ABD’ye hareket etmeden önce bir açıklama yaptı. Toplumun rahatsız ve tepkili olduğu konulara değinerek, bu sorunları çözme noktasında “olumlu” bir tablo çizmeye çalıştı. Bir gazetecinin "Fahiş fiyat artışlarıyla ilgili atılacak farklı adımlar var mı? Emlak sektöründe de benzer bir manzara var. Bazı öğrenciler kiralık ev bulma noktasında sıkıntı yaşıyor. Bu konuda da ne gibi adımlar atılması bekleniyor?" sorusu üzerine saray rejiminin şefi şu cevabı verdi:
“Böyle bir adaletsizlik, böyle bir zulüm, böyle bir suistimal varsa bunun sorumlusu olan bakan arkadaşlarım, bunları yakın takibe almak suretiyle bu zulmün önüne geçeceğiz. Yalnız şunu çok açık ve net söyleyeyim özellikle yurt konusunda bir defa Türkiye'de biz bugüne kadar hiçbir iktidarın yapmadığı yatırımları yaptık. Gayet de lüks yurtlar yaptık.”
20 yıldır işbaşında olan rejimin başı, başka gezegenden gelmiş biri gibi konuşuyor. Son dönemde bu tarz konuşmaları sık sık yapmaya başladı. Rejimin ‘tek adamı’ ama hiçbir şeyden haberi yokmuş havalarında vaazlar veriyor. “Böyle bir zulüm varsa önüne geçeceğiz” türünden laf etmek için ya ülke gerçekliğinden kopmuş olmak ya da profesyonel bir hokkabaz olmak gerekiyor.
AKP şefinin yurtlarla ilgili sözleri de aynı minvalde:
“Biz göreve geldiğimizde üniversite öğrencilerinin aldığı burs 45 liracıktı. Ya elinize dilinize dursun ya. Şu anda ulan 650 liraya çıktık. Nereden nereye geldik. Özellikle yurt konusunda bugüne kadar hiçbir iktidarın yapmadığı yatırımları yaptık. Bizden önceki dönemlerde böyle yurtlar söz konusu değildi.”
Rejimin başı bu safsataları ‘olağan’ laflar gibi basın önünde sarf ederken, bütçelerine göre ev bulamayan öğrenciler çadır kuracaklarını ilan etmişlerdi.
Üniversitelerde 1,5 senenin ardından yeniden eğitim verilmeye hazırlanılırken, öğrencilerin en temel sorunlarından biri barınmadır. Birçok öğrenci, KYK yurtlarının çıkmamasından ve özel yurt veya ev kiralarının yüksek olmasından dolayı üniversiteyi bırakmayı düşünüyor. Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı sadece 750 civarında yurt varken, Tüm Yurt İşverenleri Sendikası’na (TÜYİSEN) bağlı 500’ü aşkın yurdun yarısı pandemi sürecinde kapandı. 4 bin civarındaki özel ve vakıf yurdunun ise ücretleri en az iki katına çıkartıldı. Ev kiraları ise ortalama asgari ücret sınırlarına dayanmış durumda. Pandemi öncesinde 900 TL olan evlerin kirası şimdi 3 bin TL’ye kadar çıktı.
Pandemi dönemi boyunca öğrencilerin başta eğitim sorunu olmak üzere barınma gibi en temel ihtiyaçlarının karşılanmasına için hiçbir adım atmayan AKP-MHP rejimi, yüzbinlerce öğrenciyi üniversitelerin açılmasıyla birlikte birçok sorun ile yüz yüze bıraktı. Saray rejiminin şefi ise, kameralar karşısına geçerek, öğrencilerin yaşadığı sorunların asıl sorumluları kendileri ve hayata geçirdikleri politikalar değilmiş gibi, “varsa eğer” yapılan “adaletsizliğin, zulmün” önüne geçeceklerini pişkince söyleyebiliyor.
Enflasyon yükselirken, TL’nin değeri hızla dibe doğru yol alırken, saray rejiminin aldığı kararlarla peş peşe zamlar yapılırken, öğrenci burslarını 650 TL’ye çıkarmakla övünebiliyor. Saray rejiminin şefi ve sarayından nemalanan soytarılar lüks ve şatafat içinde sefahat sürmek için milyonlar harcarken, öğrencilere 650 lirayı çok görüyor.
Yağma ve talandan beslenen mafyatik rejimin başı zerre kadar ciddiyeti olmayan laflar ediyor. Zira o ve müritleri kapitalist sömürü çarklarının dönmeye devam etmesi ve yağmadan kendilerine düşen payları tahsil etmekle ilgililer. Milyonlarca işçi ve emekçi gibi, öğrenci gençliğin yaşadığı sorunlarla da ilgili değiller. En ufak bir ilgisi olsaydı, bu türden zırva laflar etmezdi. Bir avuç asalak kapitalist daha fazla sömürebilsin diye milyonlarca işçi-emekçi ve genci yoksulluk ve sefalete mahkum etmekte biran bile tereddüt etmiyorlar.
Nasıl ki insanca çalışmak, insanca yaşamak bir haksa barınma da en temel insani haklardan birisidir. Barınmanın parasız, nitelikli ve erişilebilir olması için ise tek çözüm, milyonlarca işçi-emekçi ve genci açlığa, yoksulluğa mahkûm eden kapitalist düzene karşı mücadeleyi yükseltmektir.