Yine bir Anneler Günü'ndeyiz. Annelerin önemi ve kutsallığına dair pek çok şey duyduk bugün. Toplumun genelinde de, kuşkusuz iyi niyetli ama yanılsama içinde hediyelerle Anneler Günü kutlandı. Çünkü kapitalist kültürün her şeyi yozlaştırdığı bir ortamda sevgiyi göstermenin en iyi yolunun hediye almak olduğuna inandırılan bir toplumdayız. Mutlu olmaya hasret emekçiler bugün vesilesiyle bir arada olmaya gayret ettiler. Zira uzun çalışma saatleri, mesailere kalma zorunlulukları insanların bir arada zaman geçirmelerine bile engeldir. Ekranlarda ise Anneler Günü'yle ilgili çeşitli yayınlar yapıldı. Ama Türkiye gerçeğinde yılın sadece bir günü göstermelik olarak anılan anneler diğer günlerinde büyük sorunlarla iç içedir.
Her şeyden önce çocuk bakımının toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmediği kapitalist bir düzende, çocuk bakımının tüm yükü annelerin üzerine yıkılmıştır. Devlet, işine böyle geldiği için bu konuda hiçbir şey yapmayıp her fırsatta da kadınlara anne olmalarını hatta kaç çocuk yapacaklarını vaaz etmektedir. Bu nedenle çalışan anneler devletin ve de patronların umurunda olmadığı için kreş hakkı tamamen unutulmuş, parası olanların kullanabildiği, çoğu emekçi için lüks bir imkâna dönüşmüştür. Çalışan annelere geçici işçilik, esnek çalışma modellerinin dayatılmasında da bir sakınca görmezler. Kadına sadece anne olduğu zaman “değer” verdiklerini her vesileyle ifade eden dinci-gerici AKP’nin şefleri de konuya dair konuştu. Ancak gerçekte ise her yıl 400’e yakın sayıda anne önlenebilir nedenlerden dolayı ölmektedir.
Annelik onlar için o kadar “kutsal” ve önemlidir ki örneğin tecavüzcüsünden çocuk doğurmasını istemekte bir sakınca görülmemektedir. Onlar bu konuya, Berkin'in annesini yuhalatacak kadar duyarlıdır. Onlar bu Anneler Günü'nde evlatlarının mezarlarını isteyen Cumartesi Anneleri'ni ve de Haziran Direnişi'nde katledilen evlatlarının katillerini isteyen anneleri de duymadılar, görmediler.
Biz yine de bu Anneler Günü'nü kutlayalım…
Asgari ücretin sefalet demek olduğu bu ülkede yoksul evinde kendine biçilen “anne” rolünü oynamanın ne denli zor olduğu bilen annelerin Anneler Günü kutlu olsun. Çocuklarının açlıktan ölmesini dayanamayıp intihar eden annenin(1) ya da açlıktan ölen Kübra bebeğin(2) her gün ölen annesinin de…
Parası olmadığı için hastane kapılarından dönmek zorunda olan annelerin, uzun çalışma saatleri sonunda çocuklarına özlem duyan işçi annelerin de… Çocuğunu bırakacak kreşi olmadığı için ölen Ali Can’ın annesinin de...(3)
Çocuk yaşta evlenip, çocuk yaşta anne olanların da… Yoksulluğun pençesinde çocuklarını okula değil de işyerine gönderen ve de iş cinayetlerinde yitiren annelerin de...(4) Her gün gördüğü şiddete çocukları adına katlanan, kendilerine hiç bir ciddi seçenek sunulmayan annelerin de…
Ve de “Ceylanke, parçe parçe!” diye ağıt yakan Ceylan'ın annesinin, yaşından büyük kurşunlarla katledilen Uğur Kaymaz’ın annesinin Anneler Günü de... Anneler ağlamasın, ölmesin diye devrim davasını sahiplenen, idam sehpalarında, işkencehanelerde, zindanlarda katledilen ya da tutsak edilmiş nice devrimcinin annesinin ve devrimci annelerin de Anneler Günü olsun.
Bugün buruk biçimde kutlanan Anneler Günü'nün gösterdiği tek bir gerçek vardır. O da sömürü değil de sevgi üzerine kurulu ilişkilerinin olacağı, insanca bir yaşam için devrim mücadelesini büyütmektir.
(1)Adana’da 2012 yılında 8 aydır kirasını ödeyemedikleri evde iki çocuğunun ısınması için saç kurutma makinesini çalıştırıp, diğer odada kendini tavana asan 26 yaşındaki E.A.
(2)2011 Samsun’un Tekkeköy İlçesi’nde ’açlıktan öldüğü’ haberleriyle kamuoyunun gündemine oturan 2.5 aylık Kübra Nazar Bakırcı
(3)Antalya’nın Aksu ilçesinde bir kereste fabrikasında çalışan 23 yaşındaki Özgür Öz ve eşi Sultan Öz’ün o gün çalışması nedeniyle çocukları 6 yaşındaki Ali Can babasının fabrikasında tomrukların altında ezildi.
(4)Türkiye'de ise 5-17 yaş arası toplam çalışan çocukların sayısı 8 milyon 397 bine ulaşırken, 2013 yılında en az 59 çocuk işçinin ise iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği kaydedildi.