'Ali İsmail'e adalet' demenin bedeli: Dayak ve dava...

Kayseri'deki Ali İsmail Korkmaz davasına girmek isteyen 14 gence 'direnme ve hakaret' suçlamasıyla dava açıldı. Amirlerinin bile “Bazıları zor kullanımının üzerine çıkmış” dediği polisler hakkında ise takipsizlik kararı verildi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Nisan 2015
  • 08:45

Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Ali İsmail Korkmaz Davası’nın 9 Ekim 2014’teki duruşmasını izlemek için gelen Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) üyesi 70 kişi, polis tarafından arama noktasında durduruldu.

Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberleştirdiği iddianameye göre, grubun başında bulunan Musa Ülken, megafonla arkasındaki topluluğa dönerek, “Arama kararına uymuyoruz, barikatı yıkıp katillerden hesap soracağız, karşımızda katiller var, Ali’nin yoldaşları olarak bu barikatı yıkacağız” dedi. Bunun üzerine, topluluk flamalarla polislerin üzerine yürüyüp barikatı geçmeye çalıştı. Polisler zor kullanarak grubu dağıttı. İddianamede gençlerin ellerindeki flama çubuklarını ve dokuz adet pili polise attıkları, Armanç Yıldırım’ın, “Ben SDP il temsilcisiyim, Ali’nin katili sizsiniz”, Osman Yel’in, “Taksim'i yaktık, burayı da yakarız” diye bağırdığı, Musa Ülken’in ise, “Kendimi canlı bomba yaparak patlatacağım, size gününüzü göstereceğim” diye tehdit ettiği ileri sürüldü. 14 gencin tümü için “görevi yaptırmamak için direnme” suçundan, Ülken ve Yıldırım hakkında ayrıca “hakaret” suçundan dava açıldı. Polisler hakkında, “basit yaralama, hakaret ve tehdit” suçlamasıyla yürütülen soruşturmada ise takipsizlik kararı verildi.

 

Amir bile ‘olmuş olabilir’ dedi

Kayseri 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması, 8 Nisan’da görüldü. Sanık Musa Ülken, keyfi aramaya maruz kaldıklarını ve polislerin arama kararını göstermediklerini belirtti. “Kendimi canlı bomba yapıp patlatacağım” dediği iddiasını reddeden Ülken, şöyle dedi:

“Kafama yediğim copların haddi hesabı yoktur. Beni öldüresiye dövdüler. Bazı polislerin ‘Çekilin biraz da ben vurayım’ dediğini duydum. Gözaltına alındığımızda polislere ‘Durumum kötü, başım dönüyor, yandaki ambulansa alın’ dedim. Ağzıma alamayacağım küfürler söylediler, ‘Buraya kus lan’ dediler, ben de oraya kustum. Hastanede yine polislerin tacizi sürdü. ‘Sağ kurtuldum diye sevinme biz sana gerekeni yapacağız’ dediler.”

Hüseyin Kılıç da sara hastası olduğunu belirterek, “Bizden emniyete yönelik sataşma ve hakaret olmadı. Sara hastası olduğumu polislere söylemeye fırsat bulmadan saldırdılar. Yerde kriz geçirdiğimde ‘Burası tiyatro salonu değil’ diyerek kafama vuruyorlardı. Biz orada adalet aradık. Burada yargılanması gereken bizler değil, bizi öldüresiye dayak atan polislerdir” dedi. Osman Yel de, “Orada linç oldu. Benden yaşça büyük insanlar üzerime çullanarak beni linç etmeye çalıştı” dedi. Davada 'mağdur' olarak bulunan polislerden Ömer Köksal ise şikayetini geri çektiğini söyledi. O tarihte grubun amiri olduğunu kaydeden Köksal, “Arama kararının sorulup sorulmadığını hatırlamıyorum ancak yazılı olarak vardı. Bizim orada bulunma amacımız, adliyeyi ve adliye içindekileri korumaktır. Polisler farklı farklıdır, belki bazıları zor kullanmanın üzerine çıkmış olabilir. Ben kimseye bir fiske vurmadım” dedi. Bir sonraki duruşma, 9 Temmuz 2015’e bırakıldı.