Geçtiğimiz hafta Libya ordusundan 3 bin asker Türkiye’de “iç güvenlik” eğitimi almak için Isparta Eğirdir’deki İç Güvenlik Eğitim ve Tatbikat Merkezi Komutanlığı’na geldi. Eğitim programının 14 hafta süreceği açıklandı. Libyalı askerlere, 14 haftanın ardından düzenlenecek tatbikat ve mezuniyet töreni ile sertifika verileceği belirtiliyor.
Libya’da Kaddafi’nin devrilmesinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, kurulan yeni merkezi yönetimin ve ordunun çok sınırlı bir alanda etkinliği bulunuyor. Libya’nın genelindeyse milis grupları, aşiretler söz sahibi. Libya askerlerine verilecek eğitim, bunun aşılması için atılan adımlardan biri olarak görülüyor.
Kirli savaş yöntemleri öğretilecek!
Emperyalistlerin bölgedeki taşeronu Türk sermaye devleti, on yıllardır Kürt halkına karşı hayata geçirdiği kirli savaş yöntemlerini şimdi Libya ordusuna aktaracak. Eğitim için seçilen İç Güvenlik Eğitim ve Tatbikat Merkezi Komutanlığı Kürt illerinde konuşlandırılan askerlerin yoğunluklu olarak eğitildiği yer. Libya askerleri için buranın tercih edilmesi elbette tesadüf değil. “İç güvenlik” diye tanımlanan baskı ve şiddet politikaları bu merkezde geliştiriliyor ve askerlere öğretiliyor. İç Güvenlik Eğitim ve Tatbikat Merkezi Komutanlığı, “Terörle mücadele edecek” tüm askeri personelin eğitimden geçirildiği birlik olarak tanınıyor.
Şimdi Libya ordusunun milis gruplarına, kabilelere karşı “iç güvenlik” için gireceği çatışmalarda Türk ordusunun dersleriyle hareket edilecek. Artık ilk elden öğretileceklerin köy yakmalar, ajanlaştırma, köy halkına yönelik katliamlar, gözaltında kayıplar olacağı tahmin edilebilir.
Türk sermaye devletinin bu tarz eğitimleri elbette ilk kez hayat bulmuyor. Hatta bizzat Libya’da Kaddafi dönemi sırasında ülkedeki işbirlikçi güçlerin ilk düzenli ordu ve baskın eğitimleri ‘Emekli Özel Harekat’ subayları eliyle verilmişti.
Libya Ulusal Geçiş Konseyi’nde Haberleşmeden Sorumlu Komutanı Mustafa El Mecbri ve konseyin Bingazi Komutanı İbrahim El Brigti’den Türk askerlerinin verdiği eğitimlerden son derece memnun kaldıkları yansımıştı. El Mecbri Kabilesi’nin liderlerine bağlı gönüllü gruptakiler ile birlikte yaklaşık 3 bin işbirlikçi çete askerine verilen ‘stratejik destek’ eğitimiyle, cephede nasıl hareket edileceğinden şehir içindeki bina operasyonlarına kadar birçok savaş taktiğinin öğretildiği ifade edilmişti. Eğitimi veren özel harekatçılardan biri eğitim görevini “terörle mücadele” konusunda uzun süre görev yapması vurgusuyla şöyle ifade ediyordu: “Eğitim kapsamında şehir içindeki özel güvenlik kontrolleri için yani güvenlik aramaları ve araç aramaları için uygulamaları tarif ettik. Şahıs aramaları için de güvenlik amaçlı bu eğitimi verdik.”
O dönem ordu için disiplin ve temel eğitim sınırında gayrı resmi yollarla yapılsa da Türk sermaye devletinin emperyalistler eliyle çizilen rollerine bir örnekti. Şimdi Libya’da ikinci eğitimle işbirlikçiler yeniden düzenleniyor.
Bosna’dan Afganistan’a, Libya’dan Suriye’ye...
Türk sermaye devleti emperyalistlerin bir dizi işgalinde benzer görevleri üstlendi. İşgalde sıcak çatışmalar tamamlandıktan sonra geri güvenlik hizmetleri, ‘barış gücü’ görevleri, eğitim, sağlık, lojistik konumlar vb. gibi ikincil roller üstlenildi. Bu elbette sermaye devletinin aktif vurucu güç olarak konumlanmak istememesinden değil emperyalistlerin çıkar hesaplarının bir sonucu olarak uygulanmaktadır. Bosna işgalinde, Afganistan’da, Libya’da verilen görevler bu açıdan birbirine paraleldir.
Türk sermaye devletinin gelinen yerde emperyalist savaş ve işgallerden daha fazla pay istediği ise açıktır. İşgalin ardından oluşan pazarda söz sahibi olmanın ancak vurucu güçte yer almaktan geçtiğini bilen AKP hükümeti, bunun için Suriye’ye yönelik savaş çığırtkanlığında emperyalistlerden daha heveslidir. Kara gücü olarak Türkiye’nin kullanılması bölgede diğer işbirlikçilerin önüne geçmek, enerji kaynaklarından pay kapmak, bölgedeki Kürt halkının özgürlük mücadelesine karşı bir darbe vurmak anlamına gelecektir. Bunun için Libya’ya verilen eğitim emperyalistlere hizmetin sadece bir açısıdır.
Türk sermaye devletinin tüm işbirlikçi hizmetlerine Bosna’dan Libya’ya uzanan işgal bekçiliği görevlerine karşın bir de Irak gerçeği var. Türk sermaye devletinin tüm heveslerini kursağında bırakan, tezkerenin meclisten çıkmasını engelleyen bir süreç var. Türkiye’de emperyalist savaşın ortaklığına duyulan tepkinin sonucunda ordunun görev alması engellenmişti. AKP’nin döne döne büyük zararları olduğunu, birçok ihaleyi alamama nedeni olarak sunduğu bu ‘kaza’ işçi ve emekçilerin savaş çığırtkanlığına karşı mücadelesinde hatırlatılması gereken bir derstir. Eğer işçi ve emekçilerin güçlü emperyalist savaş karşıtı hareketi örülebilirse sermaye hükümetinin emperyalistlerin hizmetindeki politikaları boşa düşürülebilir. Ezilen halklara karşı jandarmalığa soyunanların bölgeyi savaş üssüne dönüştürmesi durdurulabilir. Üsleri, radarları, füzeleri ile ülkeyi ileri karakol, gençleri de işgale sürülecek piyon görenlere ancak böylesi bir hareketle dur denilebilir. Yoksa AKP şefleri yarının emperyalist görevleri için hazır olduğu her pratiğiyle efendilerine bir kez daha gösteriyor.