Nazilerin propaganda politikasını taklit eden AKP-saray rejimi, “büyük yalanlar” üretme telaşına düşmüş görünüyor. Bu kaba ahlaksızlık yeni olmamakla birlikte son dönemde iyice ayyuka çıktı. Yalan üretme makinesi olan yandaş medyanın 7/24 yayınları yetersiz kalmış olmalı ki, büyük yalanları büyük reis piyasaya sürmeye başladı.
Nazilerden feyz alan bu dejenere zihniyet, kendi icraat ya da sıfatlarını karşıtlarının üstüne atmaya çalışıyor. Yalan büyük olduğunda, büyük şef tarafından pazara sürülmesi eşyanın tabiatına uygun. Aslında bu taktik dinci gerici akımların alamet-i farikasıdır. Örneğin AKP’den IŞİD’e bütün dinci akımların söylem ve icraatlarında iğrenç bir mezhepçilik var. Ama buna rağmen her zaman karşıtlarını mezhepçilikle suçlarlar. Saray rejimi bu aynı taktiği işi ifrata vardıracak şekilde kullanıyor.
Son birkaç günde AKP’nin büyük şefi üç büyük yalan sürdü piyasaya. Her biri diğerinden rezil bu yalanların peş peşe piyasaya sürülmesi, rejimin ciddi bir sıkışma içinde olduğuna işaret ediyor. AKP karşıtı olan toplumun yarısından fazlası bir yana, dinci/şoven iktidarı destekleyen toplum kesimlerine bile vaat edecek bir şeyi kalmamış olmalı ki, büyük yalanlardan medet umarak destekçi kitlesinin dağılmasını engellemeye çalışıyor.
Bunlardan biri, AKP iktidarı döneminde Türkiye’de medyanın özgürleştirildiği yalanı… Bu büyük yalana avanaklar bile kahkahayla güler. Zira medyanın %95’i saray beselemesi tetikçilerden müteşekkildir. Muhalif gazetecilerin çoğu ya hapiste ya hapse girip çıkmıştır. Sosyal medyadaki paylaşımları takip eden saray rejimi, 70 bini aşkın kişi hakkında soruşturma açmış, bine yakın kişiyi hapse atmıştır. 7/24 yalan, çarpıtma haber/program yapan, her tür ahlaki ve insani değerden yoksun iktidar borazanı bir “medya ordusu” var. Saray rejiminin “özgür medyası” da böyle oluyor demek…
İkinci büyük yalan, türbanlı AKP’li zengin kadınların doğum gününü kutlayan oyuncu Deniz Çakır ve arkadaşlarını taciz etmesi üzerine yaşanan olay etrafında örüldü. AKP şefi utanıp sıkılmadan dünyaya bu yalanı ilan etti. Tacizde bulunan zengin/küstah AKP’li kadınlar olmasına rağmen, “mağdur türbanlı kadınlara” siper olan Tayyip Erdoğan, modern yaşamı benimsemiş olan toplum kesimlerini faşistlikle suçladı. Aynı konuşmada kendisine Mozart dinlemeyi öneren gazeteci Yılmaz Özdil’i de hedef alan AKP şefi, kendisini Mozart’ı dinlemeye zorlamanın faşistlik olduğunu vaaz etti.
Bunların devamında bir de “mağdur olan biziz” yalanı piyasaya sürüldü ki, bu da büyük şefin ‘şanına’ yakışan ‘muhteşem’ bir yalan. Yüz binlerce AKP üyesinin seçmen kayıtlarında adlarının bulunmadığını iddia eden büyük şef, “asıl mağdur biziz!” diye vaaz ediyor.
7 Haziran 2015 seçimlerinde hezimete uğrayan iktidarın başı, ondan sonra gerçekleşen iki seçimle 16 Nisan referandumunu kan dökerek, hileyle, hırsızlıkla, silahlı tehditle kazanabildi. Örneğin 24 Haziran seçimlerinde 10 milyon oyla oynandığı Bilgisayar Mühendisleri Odası tarafından yapılan araştırmayla belgelenip yayınlandı…
Danışmanlar ordusunun katkılarıyla büyük yalanlar imal eden AKP-saray rejiminin büyük şefi, “olağan” koşullarda gerçekleşmesi durumunda yerel seçimlerde hezimete uğrayacağını biliyor. Hakaret ettiği toplumun yarıdan fazlası bir yana, AKP’ye oy verenlere bile doğru dürüst söyleyecek sözü kalmayan bu rejimin, destekçilerini motive etmek için elinde kala kala büyük yalanlar kalmıştır.
Destekçilerini yalanla besleyen/motive eden, muhaliflerini zulmün kamçısıyla ezemeye çalışan/susturmak isteyen bir rejim çoktan miadını doldurmuş demektir. Anda yaşayan karanlık geçmişi temsil eden bu rejime ve onun arkasındaki kapitalist sınıflara uygun tek yer var; o da tarihin çöplüğüdür.