İşçi cinayetleriyle anılan 3. havalimanı inşaatının altından bir de büyük yolsuzluk dosyası çıktı. Dosyayı geçtiğimiz günlerde kamuoyuna açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, 32 milyar TL'lik yolsuzluğun ayrıntılarını anlattı.
soL'dan Ali Ufuk Arikan'ın haberine göre, sürecin sadece yolsuzluktan ibaret olmadığını belirten Erdoğdu, halkın can güvenliğinin de ihmal edildiğine dikkat çekti. Erdoğdu, yolsuzluk ağına ilişkin de önemli vurgular yaparak, "Bu şirketlerin hissedarlığı konusunda da, görünen hissedarları dışında, bazı siyasi hissedarları olduğundan şüpheleniyorum" dedi.
Aykut Erdoğan'ın açıklamaları şu şekilde:
Bir havalimanı yapılmadan önce yapılması gereken işler var. Havalimanı yapacağınız yerde öncesinden beş yıl başlayarak oranın iklim ve hava koşullarını ölçmeniz gerekiyor. Rüzgar, kar, çiğ gibi uçuş güvenliğini riske sokacak doğa olaylarını gözlemek, araştırmak gerekiyor. Bunlar yapılmadı. Havalimanının yapıldığı bölgede, uçuş güvenliğini riske sokacak dönen rüzgarlar, kış aylarında çiğ, kırağı oluşması, fırtına gibi riskler var. Ayrıca bu bölgede zemin etüdü yapılması gerekiyordu. Bu yapılmadan bölgeye devasa hafriyat dökülemez ve bunlar yapılmadan ihaleye çıkıldı. Üstelik Avrupa'dan Asya'ya doğru göç eden kuşların konaklama alanıydı burası. Bu hem uçuş güvenliği için risk taşıyor, uçuş güvenliği için bu alanı kurutursanız da başka bir mola alanı yok kuşların ve kuş göçleri ekolojik denge açısından çok kıymetli.
İhalenin başındaki eksiklikler bunlardı.
'Dünya yolsuzluk tarihinde görülmemiş bir şey'
"İhale 3 Mayıs 2013 tarihinde yapıldı. Yap, işlet, devret projelerinde firmalar, işletme süresi, yatırım süresi, yatırımdaki temel kalemler neler ve verilen garantiler neler, bunlara bakarlar ve tekliflerini bunlara bakarak verirler. İlk ihaleye çıktıklarında şunu söylediler; havalimanı denizin 90 metre üzerinde olacak. Bu projenin 5, - 5,5 milyar doları neredeyse hafriyat ve altyapı çalışmalarından oluşuyor ve bu 90 metrelik yükseklik bunun en önemli başlıklarından biriydi. Bu arazinin sağlam yapılarla, kayalarla sıkılaştırılması gerekiyor çünkü.
Bu ihalede bu koşullar konuldu ve herkes teklifini ona göre verdi. Mesela ihalenin 90 metre değil 60 metre yapılacağı söylenseydi, bu ihale 22 milyar dolar değil de, 30 milyar avro olurdu, teklif yükselirdi, kira teklifi. Yani firmalar baktılar ki çok yüksek inşaat maliyeti var, bu teklifi verdiler.
Asıl yolsuzluk tam da burada devreye giriyor.
Yap, işlet, devret projelerinde ihale yapılır iki hafta, üç hafta maksimum bir ay sonra yer teslimi yapılır ve süre başlar. Burada iki yıl geçmesine rağmen yer teslimi yapılmadı. 42 aylık bir inşaat süresi öngörülüyor ve bunu geciktirirseniz de günlük cezası var. 100 bin avroydu sanıyorum. İnşaatı zamanında bitiremediğinizde cezanın yanı sıra kira ödemeniz de başlıyor. Normalde 2013 Haziran ayında başlaması gereken inşaat süresi 2015'in Mayısı'ında başladı. Fiili yer teslimi yapıldı, sondajlar yapıldı, alt yapı çalışmaları başladı ama resmen yer teslimi yapmadılar. 7 Haziran 2014'te Recep Tayyip Erdoğan, yer teslimi yapılmamış bir projede gitti temel attı. Bu dünya yolsuzluk tarihine geçmiş, görülmemiş bir şey. Süre başlatmamak için yer teslimi yapmıyorsunuz, sonra da gidip temel atıyorsunuz. Bu dünyanın başka yerinde olsa yer yerinden oynardı."
'2 milyar 90 milyon avroluk yolsuzluk'
"Güya Orman Bakanlığı izin vermedi diyorlar. Normalde bir proje başlarken bütün izinlerin alınmış olması gerekir ve uygulama projesinin de çıkmış olması gerekir. Böylesi bir dönemde, böyle bir iktidar partisi varken bu mümkün mü, Orman Bakanlığı güya izin vermemiş. Bu görüntü altında iki yıllık geç teslim yolsuzluğunu kapatmaya çalışıyorlar. Bir yıllık kiranın bir milyar 45 milyon avro olduğunu düşünürseniz iki yıl geç teslimde bu müteahhitlerin ödemediği kira, 2 milyar 90 milyon avro oluyor. 2 milyar 90 milyon avro kamu zarar ediyor. Bu birinci büyük yolsuzluk."
'Birçok yolsuzluk başlığı daha var: Pistler, betonlar, binalar, toprak...'
"Bu sadece bir başlık. Başka yolsuzluklar da var. Pistlerin yeri, binanın teknik özellikleri, öngörüldüğü kadar beton kullanılmaması, çimento kullanılmaması, kaya konulacak yere toprak konulması, denizden toprak çekilmesi gibi. Bunları da tekrardan çok daha kapsamlı şekilde ortaya koyacağız. Şimdilik bu büyük yolsuzluk kalemini gündeme getirmeye odaklanmalıyız."
'Türkiye'nin bütçesinin yüzde 5'i, bu beş müteahhidin cebinde'
"Bu süreçte ikinci büyük yolsuzluk biraz önce sözünü etmiştim, ihaleye 90 metre yükseklikle çıkıldı. Yani düşünün ki, Şişli kadar bir yerde gerektiği yerde çukur dolduracaksınız, gerektiği yerde dağları düzelteceksiniz ve büyük kayalar taşıyarak 90 metre yükseklik sağlayacaksınız. Projenin belki 5 milyar doları bu hafriyat meselesi, kalan 2,5 milyar dolar bina masraflarıdır. 90 metreden 60 metreye indirdiğinizde 30 metrelik hafriyattan vazgeçmek milyonlarca metreküp hafriyattan vazgeçilmesi anlamına da geliyor demek. Bizim hesaplamalarımıza göre, bu değişiklik 2,5 milyar avro civarında maliyet düşüşüne neden oldu. Yani 7,5 milyar avro gösterilen proje aslında 5 milyar avroya düştü. Yani 2,5 milyar avro bu mütehhatitlerin cebinde tutuldu. İki yolsuzluğun toplamı 4 milyar 590 milyon avro ediyor. Bunu da düşük bir kurla çarptık, 32 milyar lira ediyor. Türkiye'nin teoride bütçesinin 600 milyar lira olduğunu düşünürsek, bütün bütçemizin yüzde 5'i, bu beş mütehhati grubuna aktarılmış demek.
Bu yolsuzluklar Sayıştay raporlarında yer alıyor, tespit edilmiş ama korkakça ve utangaçça yapılmış. Normalde bu projenin durdurulması ve haksız bedellerin müteahhitlerden alınması gerekiyor. Ancak hiçbir şey yapılmamış, sadece tespit yapılmış, bu yetmez. Kamu görevlisinin suçu ihbar etme yükümlülüğü var. Biz tespit ettiğimiz tüm bu yolsuzluk başlıklarına ilişkin cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunacağız"
'Bu şirketlerin görünen hissedarları dışında siyasi hissedarları olduğundan şüpheleniyorum'
"İktidarın aklında servetin el değiştirmesi ve kendisini uzun yıllar finanse edecek yeni bir sermaye çevresi oluşturmak vardı, bunu planladılar. Kamuya ait kaynaklar, kendi gözlerinde "yarı kamusal" gördükleri bu şirketlere aktarıldı. Ben bu şirketlerin hissedarlığı konusunda da, görünen hissedarları dışında, bazı siyasi hissedarları olduğundan şüpheleniyorum. Bu konu çok konuşuluyor, kulaktan kulağa söylentiler yayılıyor. Bu rejim değişikliği, yolsuzluk ve kaynak aktarma sürecinde bir sorun yaşanmasın diye yargıdaki dönüşüm de tamamlandı. Böylelikle vatandaşın soyulmasının üzeri sürekli örtülmeye çalışıldı. Bunun üzerini dosya olarak kapatırsınız ama halkın üzerindeki etkisini ve Türkiye'nin içine girdiği krizi kapatamazsınız."
Limak, Cengiz, MAPA, Kolin ve Kalyon adlı beş inşaat şirketinin oluşturduğu İGA, havalimanı projesini yürütüyor.