Türkiye kapitalizminin içerisinde bulunduğu kriz çok yönlü bir şekilde derinleşirken, dünya genelinde de emperyalist kapitalizm yeni bir bunalım dönemine doğru ilerliyor.
Kapitalizmin çelişkilerinin yol açtığı krizler bir şekilde yönetilmeye çalışılsa da, “krize çözüm” adı altında atılan adımlar, bu düzeni temelden değiştirmediği oranda yeni krize giden yolun taşlarını döşemiş oluyor. Zira bu krizler, kâr ve sömürü üzerine kurulu düzenin doğasından kaynaklanıyor.
Emperyalist merkezlerde patlak veren 2008 krizi, “yükselen piyasalar”daki büyüme oranlarının görece korunması ve sermayenin bu ülkelere akışını sürdürebilmesiyle bir şekilde yönetilebilmişti. Şimdi ise sermayenin bu yöndeki hareketinin sonucu olarak yeni çelişkiler ve yeni bir bunalım dönemine doğru yol alınıyor.
IMF 2018-19 yılları için küresel ekonomik büyüme beklentilerini düşürmüş, özel olarak da “gelişmekte olan ülkeler”e dair tahminlerini azaltmıştı. “Gelişmekte olan ülkeler” ya da “yükselen piyasalar” diye tabir edilen ülkelerin ekonomilerine dair kaygılar, son olarak da Reuters’in 500 ekonomistle yaptığı anketlerde su yüzüne çıktı.
Reuters’in anketindeki soruları kapsayan 44 ülkeden 18’inin 2019 yılı ekonomik büyümesine dair beklentiler düşürüldü. 23 ülkenin 2018 yılıyla aynı ekonomik performans göstereceği tahmininde bulunulurken, ekonomide büyüme beklenen ülke sayısı 3 oldu.
“Yükselen piyasalar” olarak tabir edilen ülkelere dair karamsar öngörülerde bulunan HSBC global baş ekonomisti Janet Henry ise ABD’nin artan büyüme oranıyla dünyanın geri kalanı arasındaki ayrışmaya değinerek “Bu uçurum gelişmekte olan ülkeler için tatsız bir durum oluşturuyor” dedi. Henry, “Ticaret savaşları” ile diğer parasal sıkılaşma hamlelerinin aynı zamanda hayata geçirilmesinin ekonomilerin büyümesini olumsuz etki ettiğini sözlerine ekledi.