YÖK, kaosu “başarı” olarak görüyor

Covid-19 salgını nedeniyle üniversitelerde eğitime ara verileceği ve online eğitime 23 Mart'ta başlanacağı YÖK Başkanı tarafından açıklanmasının ardından, bir hafta sonra Türkiye genelinde üniversitelerin sadece %64'ünün online eğitim uygulamalarına başlaması, YÖK Başkanı tarafından “büyük bir başarı olarak” görüldü.

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 08 Mayıs 2020
  • 18:48

Covid-19 salgını sürecinde üniversitelerde başlatılan online eğitim süreçlerinin durumunu tespit etmek amacıyla YÖK tarafından bir veri analiz çalışması yapıldı. Sosyal medya hesabında veri analiz çalışmasından bahseden YÖK Başkanı Yekta Saraç, bu çalışma doğrultusunda “online eğitimin iyileştirilmesi faaliyetlerine katkıda bulunmak” hedefinde olduklarını iddia etti.

Çalışmada üniversite rektörlüklerinden alınan bilgiler ile elde edilen verilerin kullanıldığı, bu kapsamda 127’si devlet ve 62’si vakıf olmak üzere, toplam 189 üniversiteden toplanan veriler değerlendirilerek analiz edildiği belirtildi. Çıkan sonuçlara göre “üniversitelerin online eğitime geçiş konusunda önemli gayretler gösterdiğini, birçok üniversitenin kısa süre içerisinde bu çalışmaları tamamlandığını” ifade eden YÖK Başkanı, yaptıkları çalışmalarla övünmekten geri durmadı. Verilerin sonucuna göre, 189 Üniversiteden 121'i (%64'ü) 23 Mart 2020 (YÖK'ün üniversitelerde eğitime ara vermesinden bir hafta sonra), 41'i, (%21,6'sı) 30 Mart 2020, 25'i ise (%13,2'si) 6 Nisan 2020 tarihlerinde online eğitim uygulamalarına başladı.

Bir başka analiz sorusu ise online eğitimde canlı ders uygulamasının nasıl olduğu idi. Sonuca göre, uzaktan öğretim yöntemiyle açılan derslerin sadece %22'sinde canlı sınıf uygulamasının gerçekleştirildiği ifade edildi. Canlı ders uygulamalarını vakıf üniversiteleri %53,2 oranında “tüm derslerde zorunlu" tutarken, bu oran devlet üniversitelerinde %29.1 olarak gerçekleşti. Canlı sınıf uygulaması oranı ise yüksek lisans derslerinde %25.9, doktora derslerinde %24.2, lisans derslerinde %22.1 ve önlisans derslerinde ise %17.8 olarak gerçekleşti.

Araştırma sorularından bir diğeri de “öğrencilere yönelik süreçle ilgili bilgilendirme ve destek hizmetleri” oldu. Araştırmanın sonucuna göre, bu süreçte üniversitelerin %95'inin öğrencilerine süreç ile ilgili “SMS, e-posta" yoluyla bilgilendirme yaptığı, %91'inin “teknik destek hizmeti" sunduğu, %83'ünün “iletişim noktası" oluşturduğu ve %70'inin de “yeni görevlendirmeler" yaptığı ifade edildi.

Covid-19 salgını nedeniyle üniversitelerde eğitime ara verileceği ve online eğitime 23 Mart'ta başlanacağı YÖK Başkanı tarafından açıklanmasının ardından, bir hafta sonra Türkiye genelinde üniversitelerin sadece %64'ünün online eğitim uygulamalarına başlaması, YÖK Başkanı tarafından “büyük bir başarı olarak” görüldü. Oysa online eğitimin verilmeye başlandığı ilk günden itibaren birçok üniversitenin online eğitim sitesine erişimin sağlanamadığı basına yansımış, öğrenciler tarafından sosyal medyada tepki ile karşılanmıştı. YÖK'ün analiz sonuçlarında, yapılan canlı ders uygulamalarına katılım oranlarının düşüklüğü dahi bizlere birçok öğrencinin derslere katılamadığını gösteriyor. İstanbul Üniversitesi'nden ODTÜ'ye, İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Yıldız Teknik, Ankara Üniversitesi ve birçok taşra kenti üniversitelerine kadar, online eğitim verebilmek için üniversitelerin teknik altyapılarının ne kadar yetersiz olduğu bu süreçte gözler önüne serildi.

Diğer yandan, eğitimde fırsat eşitsizliği nedeniyle birçok üniversiteli teknik donanımdan (bilgisayar, internet, ses donanımı vb. ) yoksun olduğundan online eğitim alamıyor. Salgın sürecinde eğitime dair alınan “önlemlerin”, üniversite bileşenlerinin ihtiyaçlarını değil de sermayedarların çıkarlarını esas aldığından öğrenciler online eğitim sürecinde de mağduriyetler yaşamaya devam ediyor. Halihazırda üniversite eğitiminde yaşan sorunlar, salgından kaynaklı eğitimin online verilmeye başlanması ile birlikte daha da artmış durumda.

Üniversitelerde yaşanan sorunlar bir yana, üniversitelere girmek için yapılan YKS’nin tarihinin birçok defa değiştirilmesi, sınav sisteminin çarpıklığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bir buçuk milyona yakın öğrencinin gireceği Yüksek öğretim Sınavlarının (AYT ve TYT), 20-21 Haziran’dan 25-26 Temmuz tarihlerine ertelenmesinin ardından, temmuz ayında “turizmin olumsuz etkileneceği” ileri sürülerek, geçtiğimiz günlerde YKS’nin yeniden Haziran ayında yapılacağı duyuruldu. Buna karşı sosyal medya hesabından öğrencilerin tepkileri yansırken, gelinen yerde salgın eğitim sisteminin çürümüşlüğüne, niteliksizliğine ve yetersizliğine sadece ayna görevi görmüş oldu.

YÖK Başkanı Yekta Saraç, her ne kadar veri analizleri öne sürerek eğitim sisteminin “başarılı bir şekilde” sürdürüldüğünü iddia etse de gerçekler ortadadır. Aradan geçen aylara rağmen halen üniversitelerin online sitelerine erişim sorunları yaşanmaya devam ediyor. Henüz sınavların nasıl yapılacağı da birçok üniversite için belirsizliğini koruyor. Geçtiğimiz günlerde Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri için online eğitimin ve yapılan sınavların adeta eziyete dönüştürüldüğü basına yansıdı. Sınavların keyfi bir şekilde yapıldığını; aynı gün içinde 7 sınavın gerçekleştirildiğini, soru başına 21 saniyenin verildiğini ifade eden öğrenciler bu duruma tepki gösterdi.

Eşit, parasız, bilimsel, laik, ana dilde, ulaşılabilir ve nitelikli eğitim haktır!

Eğitim, tüm öğrencilerin eşit yararlanabileceği; parasız, bilimsel, laik, ana dilde, ulaşılabilir ve nitelikli olması gereken bir haktır. Salgın gibi özgün koşullarda ise öğrencilerin mağdur edilmemesi ve online eğitime herkesin eşit koşullarda ulaşabilmesi için tüm öğrencilerin teknik donanım ihtiyaçları karşılanmalı, kayıp eğitim zamanı telafi edilene kadar tüm sınavlar iptal edilmelidir. Eğitim sisteminin bugünkü tablosu bu gerçeklikten çok uzaktır. Sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımlara baktığımızda, öğrenciler eğitim sisteminde yaşanılan bu kaosa tepki gösteriyor. O halde biz milyonlarca öğrenci olarak eğitim hakkımızın gasp edilmesine, salgın günlerinde bizlere yaşatılan birçok mağduriyete karşı tepkimizi ve öfkemizi örgütlü bir şekilde göstermeli, haklı taleplerimiz uğrunda mücadele etmeliyiz.