Geçtiğimiz hafta AKP'li Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanması ile başlayan eylemler hala sürüyor. Dinci gerici AKP iktidarının, üniversitelere dönük bu saldırı girişimi ise elbette boşa değil.
Tek adam rejiminin tahakkümü toplumsal yaşamın her alanında sürdürülüyor. Üniversiteler ise bu planda her zaman ayrı bir yere sahip. AKP'nin her fırsatta yakındığı “kültürel iktidar olamama” sorunu, dindar ve kindar bir neslin yetişme hedefi üniversitelere dönük saldırının arka planını oluşturuyor. Bu kapsamda yıllardır sistematik olarak saldırıyor.
Darbe girişimini fırsata çeviren AKP iktidarı, üniversitelerdeki ilerici-muhalif akademisyenlerin neredeyse tamamını ihraç etmiş, üniversitelerde devreye soktuğu siyaset yasakları ile ilerici muhalif öğrencilere dönük soruşturma, uzaklaştırma saldırısı ile adeta cadı avı başlatmıştı. Tüm bunlara paralel olarak okullarda gerici, faşist örgütlenmelere alan açmıştı. Bu saldırılar hala sürüyor. AKP iktidarı üniversiteleri dikensiz gül bahçesi haline getirmeye çalışıyor.
Öte yandan, tüm bu saldırılara rağmen üniversitelerde yer yer akademik ya da siyasal talepler üzerinden gelişen hareketlilik ve eylemli süreçlerden de korkuyor. Çünkü bu çıkışlar AKP iktidarının bam teline dokunuyor. Zira, iktidarın dayatmalarına karşı gelişen her hareketlilikte Haziran Direnişi korkusuna kapılıyorlar. O çok bilindik sözleri ile Haziran Direnişi'ne olmadık hakaretler edip, yaşananları Haziran direnişine benzetip, direnenleri terörist ilan ediyorlar!
Boğaziçi Üniversitesi'nde 4 Ocak günü başlayan eylemler de AKP'nin Haziran Direnişi sendromunu bir kez daha tetikledi. Bu nedenle daha ilk günün akşamı tek adamın tescilli dalkavukları, eylemcileri ''terörist'' ilan edip çeşitli tehditler savurdular. Üniversitelilerin haklı ve meşru taleplerini o bilindik terör demagojisi ile karalamaya çalıştılar. İlk iki günün sabahında, eylemlere katılan devrimci-ilerici öğrencilere dönük ev baskınları ve gözaltı saldırılarını devreye soktular. Gece yarısında özel harekât polisleri ile gerçekleştirilen ev baskınlarında yaşanan şiddet tüm kamuoyunun gözleri önüne serildi. Kimi evlerin duvarları kırılırken, öğrencilere ve aile bireylerine uzun namlulu silahlar ile tehditler savurdular. Gözaltında öğrencilere çıplak arama ve ters kelepçe uygulaması dayatıldı, öğrenciler taciz ve tecavüzle tehdit edildi. Dışarıda ise saray medyası, AKP iktidarın şefi ve dalkavukları, örgütlü öğrencileri hedef göstermeye devam ettiler. Bu kadar açık yaşanan işkenceleri meşru göstermek için gözaltına alınanların Boğaziçili olmadıklarını, “terör örgütü üyeleri” olduklarını propaganda ettiler. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri okullarına girebiliyor dediler. Yani 4 Ocak'ta kapıya vurulan ve AKP iktidarın üniversitelere dönük bakış açısını özetleyen “kelepçenin” hedefinde üniversitelilerin mücadelesinin yer aldığını ilan ettiler!
AKP iktidarının terör demagojisine rağmen Boğaziçi'nde başlayan eylemler hala sürüyor. Birçok üniversitede ise dayanışma eylemleri örgütleniyor. Üniversitelerden yükselen öfkenin tıpkı kayyım rektör saldırısında olduğu gibi başka saldırılarda da ortaya çıkacağını öngörmek mümkün. Kuşkusuz AKP iktidarı gelişecek yeni direniş ve eylemleri de baskı ve zorbalıkla karşılayacaktır. Bu baskı ve zorbalığın gerisinde yer alan ise, saltanatlarının sarsılması ve yıkılması korkusu yer almaktadır.
İ. Y. Gün