İktidar koltuğuna oturduğu günden bu yana adı zorbalık, yolsuzluk ve riyakarlıkla anılan AKP ve şefi Erdoğan, battıkları bataklıktan çıkmak için debeleniyor. Ancak çabalarının beyhude olduğu her geçen gün daha açık görülüyor.
Gerici koalisyonun ortağı MHP şefinin dini öğelerle süsleyerek insani yardım edasıyla duyurduğu “askıda ekmek” kampanyası kendilerini vurdu. “Askıda ekmek” kitleler tarafından ülkenin iflas ettiğinin göstergesi olarak algılandı ve emekçilerin kuru ekmeğe muhtaç hale getirilmesine tepkilere gösterildi. Ardından AKP Gençlik Kolları'nın hazırladığı propaganda videosu gündeme geldi. Erdoğan güzellemesi olan videoda sorulan “sen kimsin?” sorusunu yanıt veren kitleler, Erdoğan yönetimi altındaki ülkede yaşanan katliamları, yolsuzlukları, sefaleti ve zorbalıkları sıraladılar. Henüz tepkiler dinmemişken, Erdoğan'ın Malatya'da geçim sıkıntısı yaşadığını ifade eden bir esnafa çay atarak “keyif çayı iç” demesi ise küstahlığın son örneği oldu.
Bahçeli'nin din ve vatan edebiyatı üzerine oturan kampanyası ve Erdoğan'ın aşağılayıcı söylevleri, bu ikilinin arsızlıkta ve yüzsüzlükte sınır tanımadıklarını gösteriyor. Emekçilerin sefaletinin burjuvazinin kirli politikalarına malzeme yapılmasının ve en ufak bir tepkide emekçilerin suçlanarak aşağılanmasının örnekleri oldular. Gençlik kollarının hazırladığı propaganda videosunun ortaya çıkardığı sonuçlar ise, bu iki örnekten kimi açılardan ayrılıyor.
AKP'nin gençlik çalışması, gençlerin sorunlarını işleyemez
Hazırlanan video göstermektedir ki, AKP gençlik kolları gençliğin sorunları ile uzaktan yakından ilgilenmemektedir. Oysa siyasi bir gençlik oluşumundan beklenen, gençlerin sorunlarının çözümünün kendi siyasi çizgileri ile gerçekleşeceğini anlatmak ve çözüm noktasında pratik örnekleri sıralamak ve gençlere güven vermektir. Fakat AKP gençlik kollarının pratiğinde bu yaklaşımın zerresi yoktur. Örneğin İstanbul gençlik kollarının internet sitesinde yer alan etkinliklerin başında “2. Abdülhamid'i yad etme”, “Ayasofya için şükür duası”, “15 Temmuz'u unutmadık” gibi başlıklar gelirken, gençlere yönelik etkinlikler arasında doğum günü kutlamak ve AKP üyeliği çalışmaları bulunmaktadır.
Gençleri açlığa ve sefalete mahkum eden, uyuşturucu ve yoz kültürün kollarına iten AKP'nin gençlik kollarının gençlerin gerçek sorunlarını işlememesi son derece anlaşılırdır. Gerçekleşmeyen atamalar, faizi ile geri alınan krediler, yaşanan iş cinayetleri, işsizlik ve geleceksizlik vb., vb., sorun alanlarına ilişkin söyleyecek tek sözleri yoktur. Zira tüm bu sorunları daha da ağırlaştıran AKP iktidarının kendisidir. Bu nedenle AKP'nin gençlik çalışması da AKP'nin propaganda çizgisini izlemektedir. Erdoğan güzellemeleri ve vatan-millet edebiyatı ile dış mihrakların saldırılarına direnen “büyük Türkiye” propagandaları… Gençliğin geleceksizlik sorunu ise, üzerinden atlanan ve unutturulmaya çalışılan, Erdoğan'ın tabiri ile üzerine “keyif çayı” içilecek bir meseledir.
Erdoğan'ın her konuşmasında gençlerden dem vurması, dindar ve kindar nesil yetiştirme hayallerini ifşa etmesinden de anlaşıldığı üzere, AKP gençlik çalışmasına önem vermektedir. Zira onlar da biliyorlar ki, genç kitleler siyasi dengeleri değiştirebilecek oy potansiyeli oldukları kadar, Haziran Direnişi’nde de görüldüğü gibi, sistemin temellerini sarsabilecek bir güce, öfkeye ve direngenliğe sahiptir. Gençliğin düzene yönelecek bir mücadele ile buluşmaması onlar için elzemdir. Bu nedenle, dinci gerici ideoloji ile beyinlerinin yıkanması, vatan-millet edebiyatı ile vicdanlarının köreltilmesi gerekiyor. AKP’nin gençlik kolları bu amaca yönelen sayısız araçtan yalnızca biridir.
Gerçekler inatçıdır!
Videonun bir başka sonucu, kitlelerin bu yalan propagandalara prim vermemesi oldu. Sosyal medya üzerinden kitleler “sen kimsin?” sorusunu çeşitli biçimlerde cevapladılar. Bir yandan faşist zorbalığın kurbanlarının isimleri anılırken, diğer yandan iş cinayetlerinde, kadın katliamlarında yitirilenlerin isimleri sıralandı. Tekmelenen emekçilerin, aşağılanan kitlelerin ve ölüme mahkum edilen gençlerin sesleri yansıtıldı. Böylece video karşı propagandaya evrildi ve kitlelerin hafızasının derinliklerinde yer alan AKP’nin kabarık kirli sicilinin dökümü oldu. Bu tepkiler, kitlelerin öfkesinin nasıl kabardığını, rejimin zorbalığının ve riyakarlığının sabırları nasıl zorladığını ortaya koydu.
Dinci-faşist cephe artık gerçekleri çarpıtma ve kendi yalanlarını “gerçekler” olarak kitlelere sunma çabalarında başarısız kalmaktadır. Zira gerçekler inatçıdır ve hiçbir gerici propaganda ile üzerleri örtülemez. AKP-MHP ikilisinin bu ülkede gençliğe sefalet ve geleceksizlikten başka verebileceği hiçbir şey yoktur. İktidarları boyunca artan işsizlik oranları, açlık sınırının altında asgari ücretle çalışan diplomalı işçiler, harçlıklarını çıkarmak için çalışırken iş cinayetlerine kurban giden çocuklar, kendisi de patron olan Milli Eğitim Bakanı'nın kitap dağıttığı tarlalarda çalışan çocuklar, kendisini yakan ya da asan atanamayan öğretmenler, “babam cebime üç kuruş para katamıyor, babamın hakkını verin” diye bağıran madenci çocukları... Tüm bunlara eklenen zorbalıklar, sosyal medya avcılığı, soruşturmalar, tehditler... Gerici tarikat dergahlarında taciz ve tecavüze uğrayan çocuklar, tecavüzcüsü serbest bırakılınca intihar eden gençler, uyuşturucu ve yoz kültürle sınıf atlama hayallerinin peşine sürülen hayatlar... Cesedi buzdolabında saklanan Kürt çocukları, katledilen yaşından daha fazla merminin vücuduna isabet ettiği Uğurlar, bedeni parçalanan Ceylanlar...
Sosyalizmin gerçekliklerine ulaşmak için!
Gerçekler inatçıdır ve eninde sonunda gün yüzüne çıkarlar. Ancak gerçekleri bilmek yeterli değildir. Bunları değiştirmek ve insanın insan tarafından sömürülmediği sosyalist düzenin gerçekliklerine ulaşmak için mücadele etmek gerekmektedir. Gençliğin aradığı bilim ve aydınlık, özgürlüğe ve eşitliğe dayalı bir gelecek yalnızca sosyalizmin gerçeklikleridir.
AKP-MHP iktidarının kendi kokuşmuş gerçekliklerini örtmeye telaşı boşuna değildir. Korkulan sınıf bilincini kuşanan kitlelerin bu kokuşmuşluğu yere çalmaları ve kendi iktidarlarının gerçeklerini hakim kılmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek, işçi ve emekçilerin ve onlarla omuz omuza mücadele etmesi gereken gençliğin önündeki en önemli görevdir. Gençlik, dayatılan geleceksizliğe ancak mücadeleyle karşı koyabilir. Ve safı da, işçi sınıfının iktidarına uzanan yolda emekçilerin yanıdır. Gençliğin “sen kimsin?” sorusuna yanıtı açıktır.