Eğitim, koronavirüs sürecinin başından bu yana en büyük sorun alanı olarak karşımızda duruyor. Yaklaşık 18 milyon öğrencinin bulunduğu Türkiye’de eğitim adeta kaos haline gelmiş durumda. Sürecin başında yeterli düzeyde alt yapı ve imkân sağlanmadan uzaktan eğitime geçildi. Sonrasında ise ortaöğretimde eğitim kademeli şekilde örgün eğitime açıldı, fakat bu noktada da öğrencilerin ve eğitimcilerin sağlığı adeta kendi haline bırakıldı. Okullara dezenfektan üniteleri koymak haricinde neredeyse başka hiçbir önlem alınmadı. Tüm sorumluluk velilere yüklendi, öğrencinin koronavirüs olması durumunda sorumluluğu veliye yıkan bir sözleşme imzalatıldı. Ayrıca, eğitimde fırsat eşitsizliği daha da hissedilir hale geldi.
Eğitim-Sen’in sürecin başından bu yana yayınladığı çeşitli raporlar, koronavirüsün okullarda ne düzeyde seyrettiğini gözler önüne seriyor. Henüz okullar tam anlamıyla yüz yüze eğitime açılmamışken yapılan seminer ve kurslarda 170’i aşkın okulda koronavirüs vakası çıktığı biliniyordu. Şimdi ise bu sayı daha da arttı. Üsküdar MTAL de geçtiğimiz hafta 25 öğretmen ve 50’yi aşkın öğrenciye Covid-19 tanısı kondu. Mardin’in Kızıltepe ilçesindeki okullardan ise bir günde gelen vaka bilgisi 10 oldu. Eğitim-Sen raporlarına göre şu ana kadar vaka görülen okul sayısı 1145’e ulaşmış durumda. Her gün en az 15-20 vakanın ise tespit edildiği ifade ediliyor. Sadece bilinen kadarıyla koronavirüs sürecinde 15 eğitimci yaşamını yitirdi.
MEB halen daha salgının okullarda yayılma düzeyine dair herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ama geçtiğimiz günlerde alınan kararla tekrar uzaktan eğitime geçilmesi salgının okullarda ne denli ciddi bir şekilde yayıldığının göstergesidir. Sürecin başından bu yana farklı ülkelerde okulların açılıp tekrardan kapanmasına ilişkin birçok örnek mevcutken, meslek odaları ve uzmanlar gerçek anlamda tedbirler alınmadan okulların koronavirüsün yayılma merkezleri haline geleceğine dair uyarılar yaparken, AKP-MHP iktidarı yalnızca sermayeyi gördü, duydu ve dinledi. Böylece okullar sermaye devletinin çıkarlarına uygun bir şekilde neredeyse sıfır önlemsiz açıldı. Gelinen noktada ise bir sıkışmışlık içerisinde olan iktidar okulları tekrardan kapatıyor ve tamamen uzaktan eğitime geçiyor. Öğrenciler, öğretmenler ve toplumun tamamı, deneme-yanılma süreçleri içerisinde ölümle burun buruna bir şekilde adeta kobay gibi kullanılıyor.
Pandemi döneminde sermaye devleti tüm toplumu iki seçenek arasında tercih yapmak zorunda bıraktı, “ya eğitim hakkınızdan ya da sağlık hakkınızdan vazgeçeceksiniz” dedi. Eğitim hakkı da sağlık hakkı da en temel insani haklardır. Tedbirler alınmadan okulları açmak, başta 18 milyonu aşkın öğrenci ve öğretmenler olmak üzere, toplumun tamamının hayatını tehlikeye atmak anlamına gelmektedir. Sermaye devletinin bu süreçte aldığı tek önlem koronavirüsten kaynaklı yaşanan ölüm verilerini gizlemek olmuştur. Alınmayan önlemler sonucu yitirilen her canın katili sermaye devletidir.
M. Nevra