Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüz yüze eğitimin kapsamını genişleteceklerini açıkladı. İsabetli karar, çünkü eğitim, en temel hak. Ve okulların kapalı kaldığı her gün, büyük bir kayıp. Fakat nasıl açacağınız önemli...
Türkiye’de, birinci sınıflar “yüz yüze” eğitime başlasa da ne kadarı okula gidiyor, belli değil. Şimdi 2,3,4, 8 ve 12’ler için de başlayacakmış. Ayrıntısı yok, ancak tavsiye var: Çocuklar maske taksın, sosyal mesafeye dikkat etsin... İyi de hangi okul, nasıl uygulayacak?
Büyük ihtimalle bu kararlar, “uzaktan eğitim”e dair gelen utanç verici haberler üzerine alındı. EBA TV’ye girmeyen öğrencilerin oranı yüzde 60’larda (*) ve bunun “başarı hikayesi”nde yeri yok.
Yükseova’da “interneti yakalamak” için tepelere çıkan öğretmen ve öğrenciler, kimse için gurur duyulacak bir manzara değil.
Sadece Yüksekova mı? İstanbul’un Esenyurt ilçesinde internet için komşudan hat çeken babasının peşinden giderken çatıdan düşüp ölen Çınar Mert (8) için tek bir açıklama yapılmadı.
Ha bu arada, veliler kamu okulunu bizzat dezenfekte etmek zorunda kalıyor, ama o da mühim değil. Devlet okulları çoktan gözden çıkarıldı, öğretmen maaşlarını bile kendi aralarında topluyorlar zaten.
Erdoğan, özel okullar ve köy okullarının da eğitime devam edeceğini belirtti.
Yeri gelmişken lütfen gözden kaçmasın: MEB, kaşla göz arasında okul açmak ve kapamak için gerekli öğrenci sayısında değişiklik yaptı.
Buna göre, ilkokulların açık kalabilmesi için aranan öğrenci sayısı “en az 8”e yükseltildi ve “Valilikçe gerekli görülmesi” maddesi eklendi. Yani köy okullarına son darbeyi vurdu! Ama imam hatipler için gereken öğrenci sayısı 20’den 15’e düşürüldü.
Diyanet’e, askeri harcamalara gelince bütçe var
Rejim, ne kadar güçlü, ne kadar kendine yeterli bir ülke olduğumuz masalını anlatır, Diyanet’ten savunmaya, kesenin ağzını açarken eğitimde “personel masrafından” şikayet edebiliyor!
Maalesef pandemide eğitim konusu da herşeyde olduğu gibi “her koyun kendi bacağından asılır” mantığıyla ilerliyor.
Dünya’da durum ne?
- İlköğretim okullarını toptan açmayan ülke, Kenya. Az gelişmişlik nedeniyle en azından kamu kanalları, radyo gibi olanakları da eğitim için kullanıyorlar.
- Pek çok ülke, okulları açtı ancak vakalar çıkınca ya kısmi ve dönemsel olarak kapadı ya da farklı önlemler aldı. Mesela Güney Kore, okulları açtıktan sonra vaka sayıları artınca öğrencileri farklı yaş gruplarına ve günlere göre bölme yöntemini seçti.
- Avrupa ülkelerinde – ki şu anda ikinci dalga yaşanıyor- okullar büyük oranda açık. Hepsinin aldığı önlemler farklı. Mesela Fransa’da her sınıf açıldı, 11 yaş üstü ve öğretmenlere maske zorunluluğu var. Danimarka ve Almanya’da küçük gruplara bölünerek eğitim devam ediyor. (Kaynak: The Guardian, 28 Ağustos)
Türkiye’de pandeminin birinci dalgasındayız ve rakamlarla oynansa da bizi zor bir sonbahar-kışın beklediğini biliyoruz.
Buna rağmen uzmanlar, öncelikle ilk ve orta eğitimin bir an evvel açılmasından yana. Neden böyle olduğunu özetlemeye çalışayım.
Pandemide uzaktan eğitim, teknolojik altyapı zorluklarından öte, varsılla yoksulun arasındaki makası giderek açan toplumsal bir bölünmeye yol açtı.
Öte yandan coğrafi ve sınıfsal eşitsizlikle boğuşan ailelerin, eğitimcilerin ve öğrencilerin pandemiden nasıl etkilendiğine dair ne doğru dürüst bir veri var, ne de akılcı bir çözüm. Her şey “aç-kapa” kafasıyla yürütülüyor.
Kamu kurumları, boş dershaneler okula dönüşebilir
TTB COVID-19 İzleme Kurulu Üyesi Doç. Dr. Osman Elbek, eğitimin temel bir hak olduğunu, kamu kurumları, boş dershanelerinin kullanılabileceğini, atanmayan öğretmenlerin göreve çağrılabileceğini ve daha küçük gruplara ayırarak eğitimin devam ettirilebileceğini söylüyor.
Elbek’in editörlüğünü yaptığı Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 6 aylık pandemi değerlendirme raporunda eğitimdeki eşitsizlikleri kaleme alan Dr. Ahmet Yıldız ve Prof. Dr. Ruken Akar Vural’ın değindiği başlıca sorunlar şöyle:
1. Eğitim sistemi pandemi öncesinde de krizdeydi. Son 18 yılda eğitim sisteminde sınıf, ırk, cinsiyet ayrımcılığı kronikleşti, hızla piyasalaştı ve dincileşti.
2. Kamu okullarında velilerin gelir düzeyi okullardaki eğitim kalitesini etkiliyor, özellikle yoksul mahallelerin çocuklar kaderlerine terk ediliyor. Adeta eğitim yoluyla toplumsal ayrışma sağlanıyor. Özel okullaşma oranı yüzde 25. (*)
3. Pandemi koşullarında okulların kapalı kalmasının neden olduğu kayıplar, bireylerin ve toplumun geleceğini etkileyecek nitelik ve boyut aldı.
4. Pandemi sürecinde eğitimde teknoloji kullanımı arttı, fakat bu bilgi ve teknolojiye ulaşabilenler ve ulaşamayanlar arasında “dijital” bir bölünme ortaya çıktı. (*)
Özellikle akademik başarı düzeyi düşük, kendi kendine öğrenme becerileri yeterince gelişmemiş öğrencilerin öğrenmesinde ciddi boyutta yetersiz kaldığı sanılıyor. Not: Yüz yüze eğitim başlasa da bir yandan uzaktan eğitim de devam edecek gibi.
5. MEB’nin 2020 örgün eğitim istatistikleri, lise okullaşma oranlarında önemli bir düşüşe işaret ediyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da pandemi döneminde sistemden görünür bir kopuş oldu.
PISA’da Güneydoğu’nun Marmara’ya göre başarı oranı 33 puan daha az, demek ki eğitimdeki kayıplarla birlikte bu makas daha da açılacak.
Peki herhangi bir siyasi partinin bu hayati konuda önerisi, çabası var mı?
Artı Gerçek / 07.10.20