Bundan 48 yıl önce, 6 Mayıs 1972’de Ankara Kapalı Cezaevi’nde üç devrimci önder, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan inandıkları sınıfsız, sömürüsüz bir dünya uğruna korkusuzca darağacına yürüyerek, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganı ile kendi idam sehpalarını tekmeledi! Onları asarak, emperyalizme, sömürü ve baskıya karşı, yaşanılabilir bir dünya için mücadele eden işçi ve emekçileri, gençleri, köylüleri ve ezilen halkları korkutacaklarını, vazgeçirebileceklerini sandılar. İdam sehpaları, işkence tezgâhları ve zindanlara karşın, bu uzun “devrim koşusu” hala Onlarla sürüyor.
‘60’lı yılar toplumsal muhalefetin yükseldiği; başta emperyalizme olmak üzere, baskılara, sömürüye, geleceksizliğe karşı büyük bir toplumsal uyanışın yaşandığı yıllardı! Latin Amerika’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Afrika ve Asya’ya işçi ve emekçiler, gençler, ezilen halklar mücadele bayrağını yükseltiyordu. Ve tüm dünyada olduğu gibi bu topraklarda da devrimci saflar hızla kalabalıklaşıyordu. Devrimci gençlik üniversite ve yurtları işgal ediyor, ABD emperyalizmin önemli bir simgesi olan 6. Filo’yu denize döküyor, Vietnam kasabı Komer’in ODTÜ’de arabasını yakıyordu. İşçiler fabrikalarını işgal ediyor, greve çıkıyor, yoksul köylüler toprak işgalleri gerçekleştiriyor, büyük mitingler düzenleniyordu. Toplumsal mücadele düzene, parlamentoya sığmıyordu.
Devrimci gençlik hareketi, düzenden köklü bir kopuş yaşadığında yeni bir dönem başlıyordu. TİP reformizminden kopuşun ardından mücadele sahnesindeki yerini alan Dev-Genç’in bağrından devrimci örgütler doğdu. 71’e gelindiğinde Deniz, Yusuf ve Hüseyin THKO’yu, Mahir Çayan ve yoldaşları THKP-C’yi, İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları TKP/ML’yi kurdu. Emperyalistler devrimci yükselişi durdurmak için saldırıya geçtiklerinde başta bu devrimci örgütlerin önderleri olmak üzere, yüzlerce devrimciyi hedef aldılar ve idam sehpalarında, işkence tezgahlarında, sokak ortasında katlettiler. Ancak aradan geçen 50 yıla karşın, onların meşalesini yaktığı devrim ve sosyalizm mücadelesi bugün hala sürüyor!
Bugün emperyalist kapitalist dünya büyük bir ekonomik, sosyal ve siyasal krizin içinde debeleniyor. Emperyalist-kapitalist sömürü düzeni dünyanın her yerinde milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını, açlık ve yoksullukla her gün daha da çekilmez kılıyor. Başta Ortadoğu’da olmak üzere, emperyalist savaş ve saldırganlık ezilen halkları, işçi ve emekçileri katlediyor, göç yollarına düşürüyor!
Bütün bunlara ek olarak, son günlerde tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını kapitalist sistemin ne büyük bir çürüme içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Dünyanın birçok yerinde, sermaye daha çok kazansın diye işçi ve emekçiler hiçbir önlem alınmadan çalışmaya mecbur bırakılırken, sağlık güvencesi olmadığı için tedavi dahi olamayan on binlerce insan ölüme terk edilmiş durumda. Çöken sağlık sistemleri, kaosa sürüklenen eğitim sistemleri ile kapitalist barbarlığın, insanlık için ne büyük bir yok oluş anlamına geldiği daha da belirginleşiyor. Tek değeri daha fazla para ve kar olan kapitalist sömürü düzeninde bu krizler, savaşlar ve salgınlar ne ilk ne son olacak! Bu düzen sürdükçe, bir avuç asalağın servetine servet katılsın diye milyonlarca işçi ve emekçi her gün sömürülmeye, yüz binlerce çocuk aç yatmaya, milyonlarca insan savaşlarda ve göç yollarında ölmeye devam edecektir.
Denizlerin 48 yıl önce, kapitalist-emperyalist sömürü düzenine karşı yaktığı meşale ellerimizdedir! Bizler, onlardan devraldığımız kavga bayrağı ile emeğin egemen olacağı sınıfsız, sömürüsüz bir dünya için bu mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz!
Özgürlüğümüz ve geleceğimiz için düzene karşı Deniz olacağız!
Devrimci Gençlik Birliği
Mayıs 2020