Eğitim alanı cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne sermayenin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla şekillenmiş ve bu doğrultuda çeşitli biçimler almıştır. Şu günlerde de Milli Eğitim Bakanlığı’nın patronlar ile işbirliğiyle birçok projeye imza attıklarını görmekteyiz. Bu ortaklıklarla gerçekleşen projeler üzerinden kalifiye eleman yetiştirmek amacıyla çalışma yaşının düşürüldüğü ve çocuk işçiliğinin önünün açıldığı görülmektedir. Bilindiği üzere meslek liseleri yıllarca sermayenin ve onun azgın temsilcilerinden Koç grubunun dilinden hiç düşmemiştir. Koç gibi bu ülkenin sömürücülükte sınır tanımayan sermaye grubunun bu meseleyi dilinden düşürmemesi, hatta bu alanda sermaye adına politikalara öncülük etmesi tesadüf ya da “iyi” niyetleriyle alakalı değildir. Hele de son on yılı aşkındır, meslek lisesi ve mühendislik öğrencilerine harcadığı meblağlar düşünüldüğünde durumun kendisi daha iyi anlaşılacaktır.
Koç grubuna ait Ford Otosan ise bugünden teknik bilgi ve beceri ile donatılmış, fabrikaya daha öğrencilik yıllarında alışmış bir nesil yetiştirmekte birçok sermaye grubundan öndedir. Mühendislik alanında “Bal Arısı Projesi” ile il il, kampüs kampüs gezerek, kendi mühendislerini yaratarak fabrikalarındaki üretim sürecine ve sorunlarına hakim genç ve dinamik güçler yetiştirmek hedefindeler. Ford Otosan, 2016-2017 sezonunda bu proje kapsamında şimdiden 64 ilde 8 bin 386’sı kadın olmak üzere 13 bin 854 öğrenciye ulaştı. Sözde fırsat eşitliği yalanları eşliğinde kadın emeğinin ve becerisinin sömürülmesini meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, bir dahaki dönemi ise sabırsızlıkla beklediğini söylemeden edemiyor.
Koç grubunun başını çektiği bir diğer projenin hedeflerinde ise meslek lisesi öğrencileri var. “Meslek lisesi memleket meselesi” çıkışının ardından kolları sıvayan Koç grubu, Özel Sektör Gönüllüleri Derneği (ÖSGD), “Meslek Lisesi Koçları” projesiyle meslek lisesi öğrencilerinin büyük sanayi üretiminde kalifiye eleman olarak yetiştirilmesi ve okulların buna uygun bir yapıya kavuşturulmasını amaçlıyor. Özel sektör ve liseler işbirliği adı altında okullar, öğrencileri üretimin vahşi ve kuralsız ortamına hazırlayan yerlere dönüşüyor. Koç grubu bu konuda başı çekerek kendi gibi sermaye gruplarına yol gösterdi. Gelinen aşamada ise Borusan, Boyner, Brisa, PepsiCo, Pirelli, Mercedes, Doğan, Zorlu gibi büyük sermaye gruplarını dahil ettiği ÖSGD “Meslek Lisesi Koçları” ile şimdiden 64 şirketle 30 bini aşkın meslek liseli ile bağlantı kuruldu.
Sadece 2011 yılına kadar Koç Holding 27 milyon TL’lik bütçeyi meslek liselerine harcadığını belirterek; öğrencilerin “liseyi bitirdiklerinde Ford teknisyeninin bilgi ve beceri seviyesine ulaşmaları...”, “sektördeki donanımlı ve eğitimli personel ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlamaları” adına bunun “paha biçilemez” olduğunu dillendirdi. Ford Otosan’ın hemen yakınında kurulu olan Ford Otosan’ın sponsorluğunu üstlendiği İhsaniye Otomotiv Meslek Yüksek Okulu yine Koç grubunun “geleceğe yatırımlarından” sadece biri. Bölümleri, laboratuarları, atölyeleri tamamen buna göre dizayn edilmiş. Üretime yakın olması ise öğrencilerin üretime sürekli dahil edilmelerinin bir vesilesi haline getirilmiş.
Fakat Koç sermayesinin derdi ne hayırseverlik, ne de kapitalist sistemin neden olduğu “fırsat eşitsizliğine” kendince bir müdahaledir. Bu çabanın ve yatırımların altında yatan sebep ise üretimden elde ettiği kazancı hep daha yukarıya çekmek, üretim maliyetini düşürüp pazar mallarını daha nitelikli bir hale getirmek. Bilindiği gibi kapitalistin kazancı üretim maliyetine göre değişir. Kapitalist, üretim maliyetini ve ürünlerin fiyatını hesaplarken iş aletlerinin aşınma ve yıpranma payını da esas alır. Aynı şekilde emek gücünün yıpranma payı da hesaplanır. Giderek emek gücünü daha ucuz, nitelikli ve sürdürülebilir bir forma kavuşturmayı hedefler, tıpkı makinelerin yıpranma payını ve teknolojik gelişimini göz önünde bulundurduğu gibi. Koç sermayesinin de derdi ileriki dönemlerde sermayesini ikiye, üçe katlamaktır, nitelikli ve ucuz iş gücü sayesinde. Verilen burslar, şirin gösterilmeye çalışılan sosyal projelerin ve “koçlukların” hepsi bu amaca hizmet etmektedir.
Nasıl ki burjuvazi kendi geleceğini mesleki eğitim alanlarında görüyorsa, buralar burjuvazinin gelecek hayallerini çökertmenin de bir alanıdır. Sınıfın saflarına karışan bu genç kuşaklar işçi sınıfının devrimci ideolojisi ile kuşatılarak, devrimci sınıf bilincine kazanılmalıdır. Aynı şekilde işçi sınıfının devrimci hareketi de bu alanlardan kendi dinamik gücünü bulacaktır.