Gençliğin en büyük gelecek kaygılarından biri haline gelen işsizlik, günden güne artıyor. Özellikle pandemi döneminde işsizler ordusunun safına on binlerce yeni genç katıldı. 19 Mayıs vesilesiyle Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı “İstatistiklerle Gençlik 2020” verileri bir kez daha kapitalist sistemin gençliğe dayattığı geleceksizliği gözler önüne serdi.
TÜİK, verileri hesaplarken işsiz konumda olan birçok kesimi göz ardı ediyor. Sarayın aparatı olan bu kurum, tüm hesaplamalarında gerçeği çarpıtıyor. Buna rağmen tablonun giderek vahimleştiği gerçeğinin üstünü örtemiyor. TÜİK’e göre istihdam edilmeyen, son dört hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olanlar işsiz sayılıyor. Resmi işsizlik oranı bu kıstaslara göre hesaplanıyor. Buna rağmen TÜİK, işsizliğin vahim bir hal aldığını gizleyemiyor.
TÜİK’in yeni yayımladığı verilerde genç işsizlik oranı, 2019 yılında yüzde 25,4, 2020 senesinde ise yüzde 25,3 olarak açıklandı. Hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre ise gençlerde işgücüne katılma oranı, 2019 yılında yüzde 44,4 iken geçen yıl yüzde 39,1 oldu. Yani gençlerin işgücüne katılma oranı 5 puandan gazla düşmüş ama TÜİK’e göre işsizlik azalmış.
Genç nüfusun yüzde 48,4’ünü 15-19 yaş grubu oluştururken, normal şartlarda eğitimde olması gereken bu yaş grubundaki 1 milyon 393 bin kişi işgücünde, 288 bini ise işsiz görülmektedir. Diğer yandan son beş senede aynı yaş grubundaki gençlerde iş bulma ümidini yitirenlerin sayısı %72,5 oranında arttı. 2020 yılında 20-24 yaş arasındaki 417 bin genç de iş aramayıp çalışmaya hazır olduğu halde iş gücüne dahil edilmedi. Umudunu yitirip iş aramaktan vazgeçenlerin de hesaba katılmasıyla birlikte gerçek işsizlik oranı daha da artmaktadır. Yine TÜİK verilerine göre ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranı 2019 senesinde yüzde 26 iken, 2020 yılında 28,3’e çıktı.
TÜİK, birçok kesimi işsizlik verilerinde hesaba katmasa da sunduğu veriler yine Türkiye’de işsizliğin korkunç boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. Kapitalist sistemin yapısı ve işleyişi gereği işsizlik kaçınılmazdır. Kriz ve özellikle pandemi döneminde ise milyonlarca kişi işsizler ordusu saflarına sürüklenmiştir. Bu dönemde saraylarda sefahat devam etti, talan düzeninin çarkları AKP-MHP rejim tarafından döndürüldü ama aynı zamanda milyonlarca işçi, emekçi ve genç açlığa yoksulluğa mahkûm edildi.
***
Bu arada CHP Bilim Platformu’nun yayınladığı veriler, işsizliğin yarattığı diğer yıkıcı sorunların vardığı boyut hakkında fikir veriyor. Veriler, Türkiye’de 2002-2019 arasında 5 bin 806 kişinin geçim sıkıntısı ve ticari başarısızlıktan dolayı intihar ettiğini gösteriyor. Ülke genelinde ekonomik sebepler yüzünden yaşanan intiharların, toplam intiharlar içindeki payı 2018’de yüzde 7,3 iken, 2019’da yüzde 9,4’e yükseldi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin derlediği veriler ise vahim tablonun farlı bir boyutuna işaret ediyor. Buna göre sadece işyeri içinde ve/veya işe bağlı olarak intihar edenlerin sayısı 2020’nin ilk 8 ayında 54’e ulaştı. 2016 yılında 20-24 yaş arası 355 kişi yaşamına son verirken, bu sayı 2019 yılında 414’e çıkıyor. Sadece 2019 yılında 3 bin 406 kişi intihara bağlı yaşamını kaybetti. 3 bin 406 kişinin, yüzde 9,4’ü (321 kişi) geçim sıkıntısı nedeniyle yaşamına son verdi.
Kapitalizm, insanın insan tarafından sömürüsüne dayalı, insanı hiçe sayıp karı esas alan bir sistemdir. Bu sistemde zenginlik bir tarafta sefalet bir tarafta birikir. Kapitalist azınlığın zenginliği ancak emekçi çoğunluğun sefaletiyle mümkün olur. İşsizlik ise, emekçileri sefalete mahkum etmek için kapitalistler tarafından pervasızca kullanılır. Böylesi bir sistemin işçi ve emekçilere insanca yaşayabilecekleri bir gelecek vaat etmesi mümkün mü?. İşsizliği ve gelecek kaygısını had safhaya ulaştıran, ekonomik krizin derinleşmesine bağlı olarak intihar olaylarını arttıran kapitalist sistem işçilerin, emekçilerin ve gençlerin birleşik örgütlü mücadelesiyle yıkılacaktır.