Maraş merkezli depremler büyük insan kıyımına dönüştü. Elbette yaşanan yıkım ve kıyım sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. Yüzbinlerce insan enkaz altında ya da sonrasında can verdi. Deprem öncesinde kılını kıpırdatmayan saray rejimi, deprem sonrasında ise üzerine düşeni tam anlamıyla yaptı, ölenleri de sağ kalanları da kendi kaderine terk etti. Dahası, deprem bölgelerini rant alanı olarak görüp inşaat sermayesinin karları için kolları sıvadı.
Sorumlular ve suçlular!
Deprem öncesinde insanların canını düşünmeyen iktidar, deprem sırasında ve sonrasında da üzerine düşeni yaptı. AKP-MHP iktidarı üzerinde oturduğu saltanatı korumak için önce bölgede OHAL ilan etti ve sosyal medyaya kısıtlama. Ardından ilk iş üniversitelerde uzaktan eğitime geçme kararı aldı. Bölgeye giden veya bulundukları yerden dayanışma seferberliğine girişen emekçiler, demokratik kitle örgütleri, sol, ilerici, devrimci güçler hedefe çakıldı. Sermaye devleti baskı ve şiddetini bu kesimlerin üzerinden eksik etmedi. Notunu tuttu, sopasını salladı, dayanışma merkezlerine kayyım atayacak kadar gözü döndü. Göçmen düşmanlığı yaparak “yağmacı” söylemleri ile emekçileri kışkırtmaya çalıştı.
Deprem aynasında AKP-MHP iktidarının sınıf karakteri ve din istismarcısı kimliği bir kez daha açığa çıkmıştır. Kızılay üzerinden ortaya serilenler, ölüm ve sömürü düzenin çürümüşlüğüdür. Bunun yanı sıra, enkaz kaldırma ve konut ihale pazarlıkları ise iktidarın rantçı-talancı yönünü ortaya koymaktadır. İlerici, devrimci güçleri deprem alanlarından uzak tutmak, tarikat ve cemaatleri oralara yerleştirmek, çocukların tarikatların denetimine verilmesi iktidarın gerici politikalarının göstergesidir.
Depremin birinci ayında, henüz enkaz bile tam anlamıyla kaldırılmamışken seçim tartışmalarıyla düzen siyasetinde pazarlıklar ortaya döküldü. Emekçiler depremin yıkıcı etkisinden kurtulmaya çalışırken, haramiler düzenlerini koruma derdine düştü.
Hesap sorma zamanı!
Emekçiler, devrimciler, ilerici-sol güçler depremin ilk gününden bugüne seferberlik halinde, gücü ölçüsünde dayanışma çalışmaları yapıyor. Ancak, depremin ilk gününde de bugünden sonra da yapılması gereken şey yaşam hakkımızı savunmak için mücadele etmektir. Depremden etkilenen milyonlarca insanın yaşamlarını sürdürebilmesi için gerekli olan ve kalıcı şekilde çözülmesi gereken konut, eğitim, sağlık hizmetleri, alt ve üst yapının yeniden inşası, yüzbinlerce insanın toplumsal yaşama yeniden kazanılması gerekmektedir.
Tüm bunlar için depremin yarattığı yıkımın birinci dereceden sorunlusu olan sermaye düzenine karşı mücadeleyi yükseltmek, haramilerin düzeninden hesap sormak gerekir.
İnsanların gündüzlerinde sömürülmediği, gecelerinde enkaz altında kalarak ölmediği bir dünya için: Tek yol devrim!
(Geleceğin Sesi'nin Nisan-Mayıs 2023 tarihli sayısından alınmıştır...)