Yeditepe Üniversitesi'nde okuyan bir öğrenci ile yaşadıkları sorunlar ve gerçekleştirdikleri eylemlere dair konuştuk…
-Yeditepe Üniversitesi öğrencileri olarak zamlara karşı bir araya geldiniz. Bu süreci anlatır mısınız?
Bu yıl okulun internet sitesine girdiğimizde %220 gibi bir zamla karşılaştık. Bunu gördükten sonra özellikle hazırlıkta okuyan arkadaşlarımız kendi aralarında örgütlenip 150 kişilik bir WhatsApp grubu oluşturdular. Daha sonra “Bir mail yazalım, okula ulaşmaya çalışalım, okulun vereceği yanıta göre hareket edelim” dedik. Bir mail ve form hazırladık. 3 bin kişiye ulaştık ve bunu bir dosya haline getirdik. Bu dosyayı ise kesinlikle özel bilgiler olmadan okulumuza mail yoluyla ilettik. Mailimizde saygılı bir üslup kullandık. “Okulumuza kırgın olduğumuzu ve saygı-sevgi gördüğümüzü hissetmediğimizi” söyledik. “Biz öğrencilere tamamen müşteri gibi davranılıyor” dedik. İki gün geçti ancak cevap vermediler. Okul yönetimiyle görüştüğümüzde ise “Üslubunuzdan dolayı cevap vermedik” dediler.
Ardından hakkımızı kamuya açık eylemlerle aramamız gerektiğine karar verdik. Okul arkadaşlarımızla birlikte bir grup açtık ve bu grupta 50'yi aşkın kişiyle bir toplantı yaptık. Bu toplantıda “Ne yapabiliriz, bu sorunu nasıl çözebiliriz?” diye tartıştık. Herkesin fikrini alarak bu hareketi planlandık. Ama okul bizi hedef gösterdi. Okul bu birliğin “başını aradığını” söyledi (buna dair bir ekran yazışması bizim elimize geçti). Biz de bu durumu kendi instagram sayfamız aracılığıyla paylaştık. Bizim birkaç kişi değil Yeditepe öğrencileri olduğumuzu, örgüt olmadığımızı belirttik. Biz toplantıyı yaptığımız gün bir karar verdik ve okulumuzdaki öğrencileri örgütledik. Elimizde pankartlarımız ile oturma eylemi gerçekleştirdik. Eylemimizin yirminci dakikasında öğrenci koordinatör başkanı bizi odasına çağırdı. Bir saatten fazla süren bu toplantıda hiçbir şekilde çözüm önerisinde bulunmadı. “Okulumuzun parası yok, bizim bütçemiz yok” diyerek oyalamaya çalıştılar. Bütçe yok demelerine kesinlikle inanmıyoruz. Örneğin okulumuza Türk Boyları'nın heykelleri yapıldı. Kampüse 10’dan fazla heykel dikildi, bu bir ihtiyaç mıydı? Ya da okul aylardır Covid-19 dolayısıyla kapalıydı bu süreçte kimse okula gitmedi. Okulumuzdaki atölyelerin, sınıfların, bilgisayarların durumu ise kötü. Hiçbiri iyi kalitede ve çalışır halde değil.
Basın açıklamamıza kadar sadece zamlar konusuna değindik. Hiçbir gönderimizde okulumuzdaki sorunlara dair eleştiri yapmadık, kendimize sakladık. Yapılan yorumu aynen okuyorum: “Mevcut öğrencilerimize %89 zam yapıldı ve resmi olarak açıklandığı halde %200 yapılmış yalanını ne yazık ki kasıtlı olarak yaymaya çabalayanlar var.”
Buna kesinlikle katılmıyoruz. Eski öğrencilere %89, yeni öğrencilere ise %220 zam yapıldığını biz zaten hem gönderilerimizde hem de basın açıklamamızda söyledik. Burada bize yöneltilen ithamı kabul etmiyoruz. Bizim amacımız hakkımızı kazanmak. Yönetim, “Aslında konu zam değil, provokasyonların peşinde olduğu görülmektedir” yazmış ve “manipülatif olduğumuzu, bize karşı dikkatli olması gerektiğini” söylenmiş.
Oysa “onlara karşı” dedikleri insanlar üç binden fazla Yeditepe öğrencisidir. Üslup çok yanlış. Biz bir yalanı savunmuyoruz, sadece hakkımızı arıyoruz. Provokatör ve manipülatif ithamlarını kabul etmiyoruz.
“Üniversitenin özgür ve demokratik ortamını bozmaya ve öğrencilerimizin huzurunu kaçırmaya yönelik hiçbir davranış ve tutuma bu zaman olduğu gibi hiçbir zaman izin vermeyeceğimizi ifade etmek istiyorum” diye tehdit savuruyor koordinatör. “İzin vermeyeceğiz” derken neyi kastettiklerini çok merak ediyorum. Bursu mu kesecekler? Öğrencilerin eğitim haklarını mı ellerinden alacaklar? Bunun öncelikle cevabını bekliyoruz.
Biz sadece arkadaşlarımızla birleştik. Ailelerimiz bile “Nasıl benim çocuğuma böyle söylenebilir, benim çocuğum hakkını arıyor” şeklinde tepki gösterdi. Ve bize veliler de ulaştı. İnstagram hesabımızdan yazdılar, WhatsApp grubumuza öğrenciler vasıtasıyla katıldılar. Gruptaki bazı arkadaşlarımızla özel olarak iletişime geçtiler. Ve dedikleri tek şey şuydu: “Ne yapacaksanız destek olacağız.” Bu insanlar bizlere kendi çocukları gibi bakarak konuştu. Bir, iki gün sonra eylemi cuma gününe ertelediğimizi duyurduk.
Haber ajansları mağduriyetimizi yaydı. Diğer okullardan da bize destek veren öğrenciler oldu. Bağımsız dayanışma örgütleri bize desteğini açıkladı. Bize bu kadar destek olunurken, yönetim bize cevap vermeme tutumunu sürdürdü. Ama internetteki sosyal medya fenomenlerine cevap verdiler. Bizim ulaştığımız bazı fenomenler oldu. “Bizim sesimizi duyurur musunuz?” dedik ve durumumuzu paylaştılar. Bu fenomenlere “Beyefendi, hanımefendi yalnız durum böyle değil” diyerek cevap veren okul yönetimi kendi öğrencilerine bir cevabı çok gördü.
Sonrasında eylemimize bir gün kala birkaç arkadaşımıza okul koordinatörlüğü tarafından telefon edildi. Neye göre seçildiğimizi, numaramıza nereden ulaşıldığını sorduk. Numaranızı okulumuza kayıtlı olduğunuz için bulduk dediler. Gruba kimin kayıtlı, kimin kayıtlı olmadığını, kimin o grupta olduğunu, kimin olmadığını nereden bildikleri de soru işareti. Cuma günü eylemden önce arkadaşları çağırdılar. Daha sonra bu arkadaşları yarım saate yakın beklettiler, sonra tek tek içeri alacaklarını söylediler. Arkadaşlarımız ilk önce bunu kabul etmedi. “Eğer tek tek girmek istemiyorsanız özgürce gidebilirsiniz” deyip bize kapıyı gösterdiler. Kendi içimizde tartıştık en azından bir arkadaşımız toplam adına girsin dedik. Vaktimizin çok olmadığını belirtmemize, eyleme gitmek istediğimizi söylememize rağmen içeride arkadaşımızı oyalayıp durdular ve toplantıdayken de arkadaşımıza telefonunu kapatmasını söylediler, dinlendiklerini iddia ettiler. Arkadaşımız “bize nasıl ulaştınız” diye sorduğunda emniyetin bizim numaralarımızı bulup ilettiğini söylemişler. Okul yönetimi, “Çocuklar yapmayın, dikkat edin. Evet hakkınızı savunmanızı istiyoruz ama polislere dikkat edin, başınıza dert almayın” şeklinde söylemler de kullandı.
Okula toplantı yapmak üzere erkenden girdiğimiz andan itibaren güvenlikler tarafından takip edildik. Bunu da mı emniyet sağladı? Bekleme salonunda güvenlik başımızda bekledi. Okula girerken kimliğimizi basıyoruz turnikelere. Buna rağmen toplantıya giden öğrencilerin kimliklerini istediler. İki kimliği karşılaştırarak güvenlik tarafından fotoğrafı çekildi. Normalde yasak, durdurmaya çalıştık. Güvenlik zorla elimizden aldı. Eylemden sonra yine içeri girerken bu işlem devam etti. Eylem için haber kanalları geldi. Açıklamalar, röportajlar yapıldı. Biz basın açıklamamızı yaptık.
Okul ücretimiz açıklandı, %89 peşin ödeme uygulandı. Buna KDV de eklenince gerçekten zorlayıcı bir rakam ortaya çıktı. 2018-2019 yıllarında giren bir arkadaşımız burssuz ise 25.000-30.000 TL ödüyordu. Ama şu an bu insanlardan 250.000 TL istiyorlar. Yeditepe orta halli, iyi öğrencilerin okulu. Gerçekten burssuz bile girsen iyi bir puan yapman gerekir. Bize ulaşan birçok öğrenci dedi ki: “Ben geçen yıl iyi bir puan yapmıştım ama Yeditepe’nin burslusunu kazanmak için mezuna bıraktım, neden yeni öğrencilere fazla zam yapıldı.” Geçen yıl okula girmek istediğinde karşısına çıkan ücret 120.000 TL'ydi. Geçen yıl ara zam yaptılar, zamla birlikte 320.000 TL oldu. 200.000 TL arttırdılar. Bu çok ciddi bir mağduriyettir.
-Yeditepe Üniversitesi öğrencilerinin genel sorunları neler?
Yemek zamları. Şu an okulda et yemek istersen 150-170 TL ödemen gerekir. Bu öğrenci yemekhanesinin fiyatı. Bununla birlikte barınma sorunu var. Okul yurtları bir çekilişle belirleniyor ama bu çekilişler okula yeni gelen öğrenciler için daha çok oluyor. Okula yeni giren öğrenciler için ayrılan bir kontenjan var. Bir de burslu öğrencilere ayrılan bir kontenjan var. Yani okula burssuz ve yurtta kalmak üzere girdiysen bir de buradan darbe alıyorsun. Yurtta kalan öğrencilere de ayrı bir çekiliş yapılıyor. Üçüncü sınıfta olan bir arkadaşımız yurtta kalıyor olmasına rağmen çekilişte çıkmadığı için yurttan ayrılmak zorunda kaldı.
Yurtta kalan bir öğrenciye yurtta kaldığı için indirim yapıyorlar yemekhanede. %5-10 kadar çok düşük bir indirim. O düşük indirimle bile o kadar çok ödüyorsun ki yemekhaneye, sağlıklı beslenebilmek mümkün değil. Hele günde üç öğün yemek yemek artık rüya oluyor.
Okulumuzdaki atölyelerin durumu da artık çok kötü durumda. Bilgisayarlarımız ders esnasında (özellikle online eğitim döneminde bunu çok yaşadık) internete bağlanmıyor, bağlantı kopuyor. Sınavlarımızda, derslerimizde sürekli kopukluk yaşadık. Altyapıya hiç önem verilmedi. Okulumuzda sıcak suyu çok az bulabiliyoruz. Bazı günler denk geliyor ama onun dışında hep buz gibi su akıyor. Bu çoğu okulda böyle olabilir ama bir vakıf okulunda öğrenci ücret ödüyorsa bunu da görmeyi bekliyor. Bu sorun yurtlarda da var. Yurtların da durumu eskiden daha kötüydü. Yurtları da yeni yeni düzeltmeye başladılar. Yurtlar da tek kişilik odalar yıllık 100.000 TL. İki kişilik odalar 70.000-80.000 TL civarında. Dört kişilik odalar da zaten yaşanılabilir durumda olmuyor. Kız öğrenci yurtlarındaki masalar cam. Bazılarını yenilemişler ama çoğunluğu cam. Ben yurttayken cam masayı yalvar yakar değiştirtmiştik. Ders çalışmak için masaya oturduğumda her yerim kesiliyordu. Çok ısrar edersen anca değiştiriyorlardı. Ama çok ciddi bir düzeyde değilse kırık masaları değiştirmiyorlardı. Bunun dışında okulumuzda eskiden sosyal aktiviteler daha çok olurdu, konserler vb. Son dönemlerde tanıtım günleri hariç hiçbir etkinlik olmuyor. Geçen yıl okulumuzda kadın arkadaşlarımız imza topladılar. Kadın tuvaletlerine hijyenik ped, tampon gibi ihtiyaçların konulması için. Bu okulun bütçesini zorlayacak bir şey değil. Okuldaki bir heykeli yapmasalardı karşılanırdı aslındı...
İşin en fiyasko noktası ise okul yönetiminin depreme dair tutumu oldu. Okulumuz Yeditepe Şirketi İstek Vakfı olarak depremzedeler için bir yardımda bulunmadı. Biz gönüllü öğrenciler, çalışanlar ve akademisyenler olarak bunu organize ettik. Deprem sürecinde yaptığımız yardımların konusunu bile açmadık ta ki şu ana kadar. Şimdi neden açıyoruz? Tanıtım günlerinde “depremde yaptığımız yardımlar” diye 30 sayfa broşür yayınladılar. Emin olmamakla birlikte söylüyorum belki kamyonu ayarlamışlardır ama işin büyük çoğunluğunu Yeditepe öğrencilere kendi imkanları ile yaptı. Verdikleri broşürlerde kendi yardımlarına dair bir şey yoktu.
Geçen aylarda bir yemek bursu vermeye başladılar. Günlük 45 TL. Şu an günlük 45 TL'ye okulda bir tabak yemek alamazsın. Kaldı ki ebeveynlerinden vefat eden yoksa burs vermiyorlar. Bursun çıkmasının çok zor olduğunu söyleyen birçok arkadaşımız var. Bazı depremzede öğrencilere yurt da verilmemiş. Nasıl kalkıp da “biz yardım yaptık” diyebiliyorlar? Benim iki arkadaşım depremde vefat etti. Ben bunu kaldıramıyorum.
Basın açıklamasında da değindiğimiz bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Akşam yurda geç geldiklerinde erkek öğrencilerden hiçbir şey istenmiyor. Direkt yurtlarına giriş yapabiliyorlar. Ama kadın arkadaşlarımız yurda girerken imza atıyorlar. Ve belli bir raddeyi geçtiğinde ya yurttan atıyorlar ya aileye haber veriyorlar. Bu niçin sadece kadınlara uygulanıyor? Her taraftan gerçekten okul artık elimizde kalıyor. Geçen yıllarda okulumuzun rektörü Canan Hanım okuldaki çalışan kadınlara “kıyafete dikkat edelim” diye bir mail yolladı. Bir kadın rektör hemcinsine bunu nasıl söyleyebiliyor?
-Yeni eğitim yılında bu sorunlar karşısında neler yapmayı düşünüyorsunuz?
Biz şimdilik eylem planlarımızı askıya aldık. Belki okulun yemekhanesinde sorunlar devam ederse tekrar uygulayabiliriz. Ancak şu an asıl hedefimiz konuyu yargıya taşımak. Gönüllü avukat arayışındayız. Biz öğrenciyiz, örgütlenmeye çalışıyoruz. Bizim paramız yok. Biz okul gibi pahalı avukat tutamayız. Lakin elimizden geldiğince savunmaya çalışıyoruz. Bu noktada da hem öğrencilerin hem velilerin dilekçesini toplayarak dava sürecine gitmeyi düşünüyoruz. Bu süreci henüz başlatmadık. Bilgi arayışı içerisindeyiz. Örgütlenme çalışması içerisindeyiz ama en yakın zamanda dava sürecini başlatacağız. Hedefimiz bundan sonraki süreçte hem ücretleri düşürmek hem de yüksek ücret ödeyen mağdur öğrenci ve ailelerin iadelerini almak.
Kızıl Bayrak / İstanbul