Faşist baskılarınız da devlet terörünüz de bizleri yıldırmadı, yıldırmayacak!
-28 Şubat Cuma günü, bildiri dağıtımı esnasında gözaltına alındınız. Durumu anlatır mısınız?
Biz önce Tuzluçayır Anadolu Lisesi önünde, Liselilerin Sesi dergisinin dağıtımını yaptık. Ardından lise karşısında beklemekte olan kalabalığa “Geleceğimize sahip çıkıyoruz, 8 Mart’ta alanlara!” şiarlı bildirimizi dağıttık. Dağıtım bittiği sırada okul polisi yanımıza geldi ve kimliklerimizi istedi. Kimliklerimizi isterken, “siz kimsiniz, kim oluyorsunuz” gibi bir üslup kullanarak, bağırmaya başladı. Sürekli olarak elini kaldırıyor ve bize çıkışıyordu. Bu durum üzerine biz de “bizler devrimci öğrencileriz” dedik. Hemen ardından bize saldırmaya yöneldi. Doğalında, biz de kendimizi savunmak istedik ancak etrafımıza biriken kalabalık içerisindeki faşist öğrenciler de üzerimize saldırdı. Etrafta; öğrenci, esnaf ve mahalleli toplanmıştı ancak fiziken duruma müdahale edilmedi. Biz o sırada ajitasyon çekerek, etraftaki kalabalığın tepki göstermesini sağladık ancak yine de tam anlamıyla bir taraflaşmadan bahsedemiyoruz. Yine de polisin saldırgan tutumu teşhir edilmiş oldu. Yaklaşık olarak 45 dakikalık bir süre sonra ekip araçları geldi ve sürüklenerek gözaltına alındık.
-Gözaltında neler yaşadınız?
Gözaltı süresi boyunca sürekli olarak “zaten o kadar şehidimiz var. Sizin gibi teröristlere gününü göstereceğiz” gibi sözlü tacizlere maruz kaldık.
Sürüklenerek karakola götürüldük. Bu sırada birçok küfür eşliğinde, sağdan soldan tekmeler atılıyordu. Karakola girer girmez bizi ayırdılar. Erkek yoldaşı karanlık bir odaya alıp, dakikalarca dövdüler. İçeriden “Yürüyebilecek misin? Şimdi akıllanmışsındır” cümleleri duyuluyordu. Beni ise zorla bir odaya kapattılar. Bu sırada ikimiz de ters kelepçeliydik. Önce kamerasız bir oda aradılar. Daha sonra bulamayınca “Olsun kamera altında çıplak arama yaparız biz de” dediklerini duydum. Ancak beni mescide götürüp, burada çıplak arama yaptılar. Çıplak aramayı asla kabul etmeyeceğimi söyleyerek direndim ancak ellerim ters kelepçeliydi ve 3 kadın polis, adete üstüme çullandı ve çıplak arama yaptı. Ardından pantolonumun düğmesini kapatmadılar ve içeri erkek polisleri aldılar. Biri yüzüme bakmak istedi fakat kafamı çevirince, çıplak olan ayağımı ezdi. Yine yüzüne bakmayınca, “bunlar da hiç kibarlıktan anlamıyor” diyerek odadan çıktı.
Ardından darp raporu için hastaneye götürüldük. Erkek yoldaşın omzu incinmişti. Buna dair rapor aldık ancak polisler raporu dalga geçercesine yırtıp attılar. Sağlık kontrolü sonrası yine ters kelepçe yapmaya çalıştılar ve hastanenin ortasında işkenceyle ters kelepçe yapıldı. Bu durum her sağlık kontrolü sonrası devam etti. Gözaltı süresi boyunca toplamda 6 saat ters kelepçeyle tutulduk.
Hemen sonra tekrar karakola götürüldük. Bu kez “Araçtan inecek misiniz?” diye sormadan araçtan yere fırlatıldık. İlk kez o anda yan yana koyulduk. Ama 30 saniye geçmeden karşı duvarlara geçip, yüzümüzü duvara dönmemiz söylendi. Tabii bunu yapmayınca, tekrar üzerimize çullandılar. Burada birkaç dakika işkence gördükten sonra tekrar ayrı odalara alındık. Ve TEM’e götürülünceye dek, yani 3 saat kadar ayakta bekletildik. Arada çok fazla -özellikle de “şehitler” üzerinden- sözlü tacize maruz kaldık.
-Neden TEM Şube’ye götürüldünüz?
Açıkçası bu tamamıyla -tıpkı diğer uygulamalar gibi- keyfi bir tutum. Polisin telefonda “çok iyi bir savcı buldum. Bu işi o halleder” dediğini duyduk. Ardından TEM’den gelen polislerin, bildirinin içeriğini incelemeden, “bu şahsın zaten üç gözaltısı varmış, biz bunları götürelim” dediğine şahit olduk. Avukatımızla görüşmek istediğimizi söylediğimizde ise polisler üzerimize yürüyor ve tehditkâr bir biçimde konuşuyordu. Hatta ne işlem yapıldığını, neden bekletildiğimizi sorduğumda, bir polis üstüme yürüdü ve burun buruna geldik. Bağırmaya başladı ve elini kaldırdı. Bu durum üzerine “Üstüme yürüyüp, elini kaldırıyorsun ya korktuğumuzu mu sanıyorsun? Vuracaksan, vur. Ancak senden korkmuyoruz bilesin” dediğimde, sanki o işkenceleri onlar yapmamış gibi bir tutum sergiledi ve odadan uzaklaştı. Böylece altı saat boyunca, ters kelepçeli olarak gözaltında tutulduk.
-TEM Şube’deki süreçte neler oldu?
TEM polisleri de yine aynı şekilde tutum aldılar. “Şehitlerimizin hesabını soracağız” diyorlardı sürekli. Önce emniyete götürüldük ve araçtan indirilirken, saçımızdan çekip yere fırlattılar. Ardından yerde tekmelemeye başladılar. Hemen hızlıca kollarımızı kıvırıp, bizi parmak izini alacakları odaya götürdüler. Bu süreçte yine yan yana değildik ama hemen hemen aynı süreçleri yaşadık. 4-5 polis aynı anda saldırarak parmak izi aldılar. Biri kolumuzu kıvırırken, diğerleri bacağımızı eziyor ve bir başkası da saçımızı çekiyordu. Yine ağza alınmayacak küfürler ettiler. Buradan yine sağlık kontrolüne gidildi. Bir kadın polis doktora “biz biraz zor kullandık. Dikkatlice bakın” diyerek şifreli konuştu. Bu nedenle vücudumuzdaki şişlikler “ben gördüğümü yazarım, burada herhangi bir yara izi yok denilerek” rapora geçirilmedi. Ters kelepçeden kaynaklı bileklerimiz şişmişti ve buna da “ödem toplayabilir” denildi ve sadece rapora kızarıklık olarak geçildi. Bu aşamadan sonra TEM’e götürüldük. Yine araçtan inerken benzer bir süreç yaşadık. Burada erkek yoldaşı benden önce aramaya götürüp işkenceyle üstünü aradılar. Bana ise yine çıplak arama dayatmasında bulundular. Bir kadın polis üstüme oturarak bileklerimi tuttu. Diğeri ise, aramayı yaptı. Ben direndikçe, yaptığı şey aramadan daha çok bir tacize dönüyordu. Zaten bu aramanın bir insanlık suçu olduğunu söylüyoruz ancak arama bittikten sonra bariz olarak vücuduma dokunarak, beni taciz ettiler.
Her şey bittikten sonra bizi hücrelere aldılar. Ayrı ayrı hücrelerde ikimiz de tek kaldık. Bir yoğunluk olmasına rağmen yanımıza kimse alınmadı. Hücre tipi nezarethaneye konulduğumuz için kimseyi görme ve herhangi biriyle iletişime geçme şansımız olmadı.
-3 gün boyunca gözaltında tutuldunuz. Su ve şeker alabiliyor muydunuz?
İlk 2 gün avukatımızın getirdiği su ve şekerler alınmadı. Biz de su ve hiçbir gıda almadık. Pazar günü ifademiz alınacaktı ve avukatımız çağrılmıştı. Gelirken almış olduğu su ve şekeri akşam saat 22.00 gibi almış olduk. Zaten sabahında Ankara Adliyesi’ne götürüldük. Adliye’de ise savcılıktan tutuklu sevk edilip adli kontrol ile serbest bırakıldık.
-Yaşanan bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Devrimci faaliyete yönelik açık bir tahammülsüzlük var, hep vardı da zaten. Baskı ve zor aygıtlarıyla bizleri doğruyu söylemekten alıkoymaya çalışıyorlar. Öyle bir terör ortamı yarattılar ki, insanlar artık ekmek almaya bile kimlikle çıkar oldular. Kendi hukuklarını bile hiçe sayar durumdalar. Hukuki süreç, polisin fısıldamalarıyla ilerliyor. Bizler de bu baskı ortamında faaliyetimize kesintisiz devam ediyoruz.
Öte yandan kirli çıkarları adına çıkarttıkları savaşın faturasını bize kesmeye çalışıyorlar. Kapitalistler cebini doldururken, medyada “Mehmetçiklerimiz için yastayız” açıklamaları yapıp, timsah gözyaşları döküyorlar.
Bir kez daha belirtmiş olalım. Tüm bu kirli oyunlara, baskılara, gözaltılara rağmen yine de doğruyu söylemekten geri durmayacağız. Faşist baskılarınız da devlet terörünüz de bizleri yıldırmadı, yıldırmayacak!
Kızıl Bayrak / Ankara