Bunu yaparken de bir kez daha ikiyüzlü bir tutum takınarak söz konusu değişiklikleri “tek tipleşmeden kurtulma” ve “özgürleşme” adımı olarak sunmaya çalıştı. Oysa ki olan bitene bütünlükle bakıldığında, AKP hükümetinin gerçekte neyi amaçladığı; bizleri, ailelerimizi ve eğitim emekçisi öğretmenlerimizi hangi saldırılarla karşı karşıya bıraktığı rahatça görülecektir.
Kıyafet serbestliği adı altında gericilik tırmandırılıyor
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda öğrencilerin kılık ve kıyafetlerini düzenleyen yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. AKP hükümeti sözcülerinin açıklamalarına göre, yeni yönetmelikle ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık ve kıyafet serbest bırakılacak, öğrenciler tek tip kıyafet giymeye zorlanmayacak. Peki, gerçekten de böyle mi? Tabi ki hayır!
Yönetmelikte “öğrenciler tek tip kıyafet giymeye zorlanamaz” denilirken, bunun “belirli sınırlar içinde” olduğu vurgulanıyor. “Kılık ve kıyafet serbesttir” ifadelerini, “öğrenciler şort, tayt gibi kıyafetleriyle diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giyemez” şeklinde gerici zihniyetin dışavurumu ifadeler takip ediyor. Yönetmelikte, “siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanamaz ve giysileri giyemez” denilirken, başka bir maddede ise “kız öğrenciler, imam-hatip ortaokul ve liseleri ile çok programlı liselerin imam hatip programlarında tüm derslerde, ortaokul ve liselerde ise seçmeli Kur'an-ı Kerim derslerinde başlarını örtebilir” deniliyor. İşte size, “dindar nesil yaratma” arzusunu her fırsatta dile getiren ve ticari eğitim uygulamalarını gün be gün derinleştirerek bu alanı sermayenin dizginsiz sömürüsüne açan dinci-gerici AKP hükümetinin okulları “tek tipleşmeden kurtarma” ve “özgürleştirme” adımı!
Kıyafet serbestliği 4+4+4’ün devamı
Dinci-gerici parti AKP sözcülerinin açıklamaları ve yönetmelikteki ifadeler, “kıyafet serbestliği” olarak sunulan uygulamanın aslında eğitimi gericileştirme ve piyasalaştırma projesi olan ‘4+4+4’ün bir devamı olduğunu bizlere açıkça gösterdi. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ise yaptığı açıklamalarla AKP hükümetinin amaçlarını dışa vurdu. “Kıyafet meselesini önce siyasi olarak düşünmek zorundayız" diyen Dinçer uygulamanın sonucunda sınıfsal farklılıkların daha net gözükmesinden duyduğu kaygıyı dile getirdi.
Ne dinci-gerici AKP hükümeti ne de sermaye düzeninin öteki aktörleri eğitim sisteminde gerçek anlamda bir “özgürleştirme” çabası içinde olabilir. “Tek dil, tek devlet, tek millet” anlayışı ve dinsel gericilik eğitim sisteminin iliklerine kadar işlemişken; Alevi ve Kürt emekçilerinin çocukları başta olmak üzere “düzenin tek tipi” dışında kalanlar her anlamda yok sayılıp aşağılanırken; okullar ticarethaneye, öğrenciler ise müşteriye çevrilmeye devam edilirken; eğitimde fırsat eşitsizliği gün be gün daha fazla derinleşirken; öğrencilere anti-bilimsel, anti-laik ve gerici eğitim müfredatı dayatılırken; başta ilerici ve devrimciler olmak üzere öğrenciler ve eğitim emekçileri gerici-faşist disiplin yönetmelikleriyle dört bir yandan kuşatılırken; özetle kapitalist sömürü düzeninin çarkları dönmeye devam ederken, dinci parti AKP’nin bahsettiği “özgürlük” açık ki kocaman bir ikiyüzlülük, aldatmaca ve yalandır!
Dinci-gerici AKP hükümetinin yaldızlı sözlerle şişirdiği bu yalan balonunu patlatmak ve oynanan kirli oyunları bozmak bizlerin ellerinde! Gerici, baskıcı ve piyasacı eğitim sistemine karşı gerçek anlamda özgürlük için; eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim için liselerde devrimci mücadeleyi yükseltelim! Devrimci Liseliler Birliği (DLB) saflarında örgütlenerek devrim ve sosyalizm kavgasını büyütelim!