ABD Başkanı Donald Trump’ın AKP-saray rejimini aşağılayan kaba açıklamalarının ardından, ne hikmetse Washington-Ankara hattında “sıcak rüzgarlar” esmeye başladı. İlkesizlikle kabalığın, zorbalıkla alçalmanın iç içe geçtiği bu tiksinti verici efendi-uşak işbirliğinden, Suriye topraklarında “güvenli bölge” oluşturma anlaşması çıktı.
T. Erdoğan-Trump telefon görüşmesinin ardından, Suriye topraklarında 30 km derinliğinde “güvenli bölge” oluşturma konusunda anlaşma sağlandığı belirtildi. Suriye topraklarındaki bu iki işgalci güç, yayılmacı/saldırgan politikalarını “güvenli bölge” kılıfına uydurarak pazarlamaya çalışıyor. Kürtleri “koruma” yarışındaymış gibi nutuklar atan Washington’daki efendilerle Ankara’daki din bezirganı uşakları, halkların başına yeni belalar sarmaya hazırlanıyor.
“Güvenli bölge” oluşturma planının uygulanması kolay değil. Zira Suriye yönetimi ne ABD’ye ne saray rejimine güveniyor. Kürt hareketi ise ABD’ye şüpheyle, AKP iktidarına ise işgalci gözüyle bakıyor. Böyle bir girişimin Rusya-İran ikilisi tarafından da hoş karşılanmayacağı açıktır. Dolayısıyla böyle bir adımın atılması durumunda çatışmaların farklı boyutlar kazanması kaçınılmaz olacak.
Suriye: Kendimizi sonuna kadar savunacağız
AKP şefinin Suriye'nin kuzeyinde 30 km tampon bölgenin oluşturulması gerektiği vaazlarına tepki gösteren Suriye Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklamasında; “Bu sözler, Türkiye'nin Astana görüşmelerinde teröristlere hamilik ettiğini ve sadece işgal ve saldırganlık dilinde konuşabildiğini gösteriyor” ifadeleri de yer aldı.
Açıklamada, Suriye’nin topraklarını ‘Türk işgali' dahil her türlü saldırganlığa karşı mevcut tüm olanaklarla koruyacağı vurgulandı. Bu açıklamadan da görüldüğü üzere, Türk ordusunun tetikçilerini de kullanarak Suriye topraklarını işgal etme girişimlerini sürdürmesi durumunda, çatışmaların şiddetlenmesi kaçınılmaz olacaktır. Yani efendileriyle anlaşan Ankara’daki uşaklar bölge halklarının başına yeni belalar açan politikada ısrarlı görünüyorlar.
Kürt hareketi Türkiye’nin “himayesi”ni reddediyor!
Görüntüye bakılırsa ABD Kürtleri “korumak”, saray rejimi ise Kürt hareketini dağıtıp kazanımlarını ortadan kaldırmak istiyor. Hal böyleyken bu iki taraf “güvenli bölge” oluşturma konusunda anlaşıyor. Efendinin de uşağın da açıklamalarının paçasından riyakarlık akıyor. Zira ikisinin de tek derdi yayılmacı/saldırgan politikalarına Kürt halkını ve hareketini dolgu malzemesi yapmaktır. Biri “dost” görünerek bir açıkça düşmanlık yaparak...
Bu denklemde görünürde “kıymete” binen, gerçekte kazanımları tehdit altında olan Kürt hareketi, ABD’ye umut bağlamakla/şüpheyle bakmak arasında salınıyor. AKP Türkiye’sinin ise, sinsi niyetlerinin farkındadır. Bundan dolayı “güvenli bölge” konusunda Türkiye’nin rol almasına kesin bir dille karşı çıkıyor.
Aralarında Aldar Halil, Bedran Çiya Kurd gibi yetkililerin de bulunduğu Kürt şahsiyetler, haber ajanslarına yaptıkları açıklamalarda Türkiye sorumluluğunda bir “güvenli bölge” oluşturulmasını kabul etmeyeceklerini belirttiler.
Kürt yetkililer, uluslararası güçlerin görev yapacağı BM himayesinde bir “güvenli bölge” talep ediyor. Bunun olmaması durumunda ise, alternatifin Suriye hükümetine bağlı birlikler olabileceğini belirtiyorlar.
Bu durumda AKP-saray rejiminin, “‘güvenli bölge’ bizim kontrolümüzde olacak” türünden “fiyakalı” açıklamalarının, yayılmacı hevesleri yansıtsa da pratikte hiçbir kıymet-i harbiyesi bulunmuyor.