Enerji kullanımı ve ihtiyacı insan toplumunun temel meselelerinden biridir. Buharlı makinelerin geliştirilmesiyle sanayi üretim modeline geçilmiş, toplumsal üretimde devrim yapılmıştı. Ardından elektriğin keşfi yeni bir sıçrama yaratmıştı. Bugün neredeyse her teknolojik araç elektrik ile çalışmaktadır. İnsanlığın enerji ihtiyacının en temel kaynağını ise çok uzun süreden beridir fosil yakıtlar oluşturmaktadır. Petrol sadece enerji ihtiyacını karşılamıyor aynı zamanda kimya, plastik gibi pek çok sektörde de kullanılıyor.
Elektrik, petrol, doğal gaz, kömür vb. enerji kaynakları her ülkenin temel gündemlerindendir. Bu sektörden büyük kârlar elde eden kapitalist tekeller ve onlar adına devletler bu kaynaklara sahip olabilmek için savaşmaktadırlar. Ortadoğu’da sürdürülen kirli savaşın temel nedenlerinden biri emperyalistlerin bölgedeki petrol kaynaklarına hakim olabilme isteğidir.
Fosil yakıtlar dışında güneş, rüzgar, jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynakları da mevcuttur, ancak bunların kullanımı geleneksel enerji kaynakları kadar yaygın değildir. Çünkü güneş enerjisini kullanılabilir hale getirip satmak petrol satmak kadar kolay değildir.
Emperyalist kapitalist egemenlik koşullarında insanlığa, uygarlığa ve doğaya karşı en büyük tehdidi oluşturan enerji kaynağı ise nükleer enerjidir. Atomun parçalanmasıyla birlikte dünyada bir eşik aşıldı. Atom fiziği kullanılarak nükleer bombalar yapıldı, kullanıldı. Halen ülkeler arası silahlanma yarışlarında bu bombalar/füzeler güç dengesini belirleyebiliyor. Öte yandan bilimin çeşitli alanlarında incelenen atom dünyası ile tıp alanında, örneğin kanser tedavisinde de önemli adımlar atıldı. Tıbbi görüntüleme teknikleri geliştirildi. Atom altı parçacık dünyası olan kuantum mekaniği ile bilişim sektörü başta olmak üzere her alanda daha da fazla ilerleme söz konusudur. Bilim camiası evrenin nasıl var olduğuna dair yaptığı araştırmalar ile yeni keşifler yapıyor. Her şeyin teorisini, yani evrenin tam tasvirini, işleyiş kanunlarını saptayabilmek amacıyla yapılan çalışmalar sonucu elde edilen tüm bulgular bugüne kadarki teknolojik ilerlemenin itici gücü oldu. Tabii ki ülkeler için asıl hedef askeri teknolojiyi üretmek ve geliştirmektir.
Çoktandır dünyanın gündeminde “sınırsız enerji üretilebilir mi” sorusu var. Amerika’nın prestijli üniversitelerinden biri olan MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) geçen sene “sınırsız ve temiz enerji” üzerinde tarihi bir yol kat ettiklerini açıklamıştı. 15 yıl içerisinde bunun mümkün olabileceği belirtilmişti. Peki, sınırsız enerji nedir?
Güneş gibi bir enerji kaynağının yeryüzünde taklidi olabilecek füzyon reaktörü fikri üzerine çalışmalar devam ediyor. Güneşte durmadan füzyon tepkimeleri (atom çekirdeklerinin birleşerek daha büyük atomlar oluşturmaları) gerçekleşmekte, hidrojen atomları helyum atomlarına dönüşmekte ve bu tepkimeler sonucu açığa çıkan muazzam enerji tüm güneş sistemine yetmektedir. Füzyon enerjisini mümkün kılmak için güçlü manyetik alanlar oluşturmak gerekli. MIT bu konuda tarihi adım atıldığını açıkladı. ABD, AB, Çin, Güney Kore, Hindistan, Japonya ve Rusya dev bir füzyon reaktörü yapmak için güçlerini birleştirdiler. ITER (Uluslararası Deneysel Termonükleer Reaktörü) adı verilen bu projeye büyük ölçeklerde bütçeler ayrılıyor.
Bir diğer üzerinde durulan konu parçacık hızlandırıcılarda elde edilen bulgulardır. Bilindiği gibi evrenin nasıl var olduğuna dair ortaya atılan çeşitli teorilerden biri Big Bang (Büyük Patlama) teorisidir. 1950’li yıllardan beri bu teori için kanıt aranmaktadır. 2013 yılında CERN’de (Avrupa Nükleer Merkezi) “Higgs Bozonu” adı verilen bir parçacığın varlığının kanıtlandığı açıklandı. Atom altı parçacıkları bir araya getirerek bugün bildiğimiz anlamdaki maddeyi oluşturan Higgs Bozonu’nun saf enerjiyi, kütlesi ve hacmi olmayan enerjiyi maddeye dönüştürdüğü belirtiliyor. Fizik dünyasının karmaşık kavramlarına çok girmeden, bilim insanlarının bu parçacığın doğasını kavrayıp onu yönlendirerek sınırsız enerjiye ulaşma çabasında olduğunu belirtmek gerek. Birçok ülke kendi parçacık hızlandırıcılarını kurma planları yaparak bu arenada yarış başlattı.
Bilim dünyası “sınırsız enerji” elde etmek için sürekli yeni adımlar atıyor. Bu projeleri en başta emperyalist devletler destekliyor. Bu tür bir enerji elde edilirse temiz olacağı da vurgulanıyor. Yıldızlararası mesafeleri kat edebilecek mekikler yapılabilir, uzay-zaman bükülebilir, solucan delikleri yaratılabilir vs. deniliyor. Bu gelişmelerin yaşanmasının zaman meselesi olduğu söyleniyor. Ancak halen emperyalist kapitalist bir dünyada yaşamaktayız. Bilimsel araştırmaları sadece iyi niyetle insanlık adına yapılan keşifler olarak görmek hata olur. Atom bombasını da bilim yaptı. Sınırsız enerji eğer ki elde edilirse ne için kullanılır ya da tüm insanların enerji ihtiyacı ücretsiz olarak karşılanır mı, gezegenin sorunları çözülür mü? Bu soruların cevabı için emperyalist kapitalist sistemin özüne ve bugüne kadarki temel işleyişine bakmak yeterlidir.
U. Aze