Sabra ve Şatilla katliamı; henüz hesabı sorulmamış vahşet!

Sabra ve Şatilla katliamlarının üzerinden 31 yıl geçti. Katliamın sorumlusu emperyalist-siyonist güçler Ortadoğu'yu kan gölüne çevirmeye devam ediyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 16 Eylül 2013
  • 16:40

16 Eylül 1982’de, Lübnan’ın başkenti Beyrut’un batısında bulunan Sabra ve Şatilla mülteci kamplarına giren İsrail güdümündeki faşist Hristiyan Falanjist çeteler, büyük çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 3 bin 500 sivili katlettiler.

İsrail ordusunun Beyrut’u işgalinin (15-29 Eylül) ikinci gününde gerçekleştirilen katliam, bu kamplarda yaşayan Filistin ve Lübnan’ın en yoksullarını hedef almıştır. Filistinli mültecilerin kurduğu kamplarda yoksul Lübnanlılar da yaşıyordu. Katledilenler arasında çok sayıda ülkeden, Filistin direnişiyle dayanışma için gelenlerin aileleri de vardı.

Faşist çeteler, cellat olarak kullanıldı, ancak katliamın sorumlusu İsrail ordusu ve karar veren kişi olan dönemi Savunma Bakanı Ariel Şaron’dur. (Bir dönem, Tayyip Erdoğan’ın özel görüşmeler için kırmızı telefon hattı bağlattığı namı-ı diğer “Beyrut Kasabı”)

İsrail ordusunun başında bulunan Şaron, faşist çeteleri kamplara çağırarak katliam yapmalarını emretti. İki güne yayılan ve akıl almaz barbarlıklara sahne olan kampların etrafını çeviren İsrail ordusu, cellatlara muhafızlık yaptı.

Emperyalistlerin desteğiyle Lübnan’ı aylarca bombaladıktan sonra o dönem Lübnan’da bulunan Filistin direniş hareketiyle savaşan İsrail, kara, hava ve deniz bombardımanıyla, Beyrut’u adeta harabeye çevirdi. Savaşın bitmesi için Beyrut’tan çekilmeyi kabul etmek zorunda kalan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), ABD ve diğer emperyalistlerden, kampların uluslararası koruma altına alınacağına dair güvence alarak, karargahını Tunus’a taşıdı.

Ancak Filistin direniş hareketinin çekilmesiyle birlikte harekete geçen İsrail ordusu, yapılan anlaşmayı tanımayarak, Beyrut’u işgal etti. İşgali fiilen onaylayan emperyalistler, neredeyse tek bir silahlı gerillanın bulunmadığı kampları ise korumaya almadı. Ariel Şaron’un “Beyrut Kasabı” diye anılmasına neden olan katliama davetiye çıkaranlar arasında, verdikleri sözü tutmayarak kampları korumasız bırakan emperyalistler de var. Yani başta ABD olmak üzere, batılı emperyalistler, ceninlerin bile parçalandığı bu vahşi kıyımın suç ortaklarıdır.

İsrail Meclis Araştırma Komisyonu, Şaron'u katliamın sorumlusu ilan edince, ‘Beyrut Kasabı’, Savunma Bakanlığı görevinden istifa etmiş ancak bunun dışında herhangi bir takibata uğramamış, sonrasında ise, İsrail başbakanı olmuştur.

İsrail faşist Falanjist çeteleri korurken, emperyalistler de, İsrail’i korudular. Böylece vahşetin doruğa çıktığı bu kıyımın sorumluları, şuana kadar hesap vermekten kurtulmuş oldular. İsrail’le savaşta ağır kayıplar veren, emperyalistlerle anlaşmak zorunda kalan ve ağır silahlarını teslim etmeyi kabul eden Filistin direniş hareketi ise, yazık ki, o koşullarda katillerden hesap soramamıştır.

Katliamdan tesadüf eseri kurtulmuş 23 kişi tarafından 2001’de yapılan şikayet üzerine, Belçika sorgu hakimi Patrick Collignon soruşturma başlatmış, ancak fiili ve yasal engellerle, bu işten alıkonulmuştur.

2000 ve 2006’da işgalci İsrail ordusunu yenilgiye uğratan Lübnan direniş hareketinin ortaya çıkmasında, Sabra-Şatilla katliamının da rolü olmuştur. Zira bu barbarca kıyım, Lübnanlı yoksullara, ancak direnerek hayatta kalınabileceğini çarpıcı bir şekilde göstermiştir.