Tüm dünyada servet-sefalet kutuplaşması derinleşirken zengin-fakir, ezen-ezilen arasındaki ayrımlar da somut biçimler alıyor. Savaş ve saldırganlık politikaları bu somut biçimlerin bir yanını oluştururken Güney Afrika ülkesi Peru'da ise karşımıza “utanç duvarı” olarak çıkıyor.
Gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen keskinleştiği Peru'nun başkenti Lima'da zengin semti San Juan de Miraflores ile yoksul mahallesi Surco'yu tepesi dikenli tellerle kaplı 3 metre yüksekliğindeki duvar ayırıyor. Duvar, zengin semtlerinde yaşanan hırsızlığın önüne geçmekle gerekçelendirilmeye çalışılırken, “utanç duvarı”na insan hakları örgütleri tarafından örgütlenen tepkiler büyüyor.
Kentsel mekanları rant için kullanan sermayedarlar bir yandan kent yoksullarının “kentsel dönüşüm” adı altında barınma haklarını ellerinden alırken, bir yandan da kendilerine korunaklı barınma ve yaşam alanları yaratıyorlar. İşçi ve emekçileri sömürerek elde ettikleri ve en önemlisi de kendilerini koruma güdüsüyle üst düzey güvenlik önlemlerinin alındığı rezidanslar, siteler yaparken kimi zaman da tıpkı Peru'da olduğu gibi yoksul mahallerinin çevresine dikenli tellerle kaplı duvarlar örmeyi tercih ediyorlar.
Perulu yoksul emekçiler “utanç duvarı”nın yıkılmasını isterken, Peru'daki “utanç duvarı”, kapitalizmin vahşiliğini bir kez daha tüm çıplaklığı ile gösteriyor.